BİR ÂLİME ZULMEDİLİYOR!

0

           Maalesef ülke olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Özgürlüklerin giderek daraldığı, zulmün ve haksızlığın çoğaldığı bir coğrafyaya adeta bir Ortadoğu ülkesine dönüşüyoruz. Yapılan haksızlıklardan nasibini alan birçok mazlum vardır elbette. Ancak biz bunlardan birine, ülkemiz ve insanlık için önemli bir âlime dikkatleri çekmek istiyoruz. Yaşanan süreç aslında onu tüm Türkiye’ye tanıttı ancak gerçek manada ne kadar tanıyabildik? Tanıtanlar (özellikle medya) onu tanıtırken ne kadar objektif olabildiler? Sözün burasında Şehid Malcolm X’in (Malik el-Şahbaz) bir sözünü nakledeyim: “Eğer dikkatli olmazsanız medya sizin iyi insanlardan nefret etmenizi, kötü insanları ise sevmenizi sağlar.”

          Bu sözün ne kadar anlamlı ve doğru olduğunu yaşanan süreç tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Ülkede yaşananlar akşam haberlerinde öyle farklı bir versiyonla sunuluyor ki, dışarıdan bakan bir kişi ülkenin güllük gülistanlık olduğunu, her şeyin tos pembe olduğunu zanneder. Bil fiil zulme maruz kalanlar medyanın bu tutumu karşısında topluma meramlarını anlatamazlar, bir de toplum tarafından linç kampanyasına uğrarlar. Toplumun haber alma kaynaklarının tek tipleşmesinin getirdiği garip bir durumdur bu. Mazlum ve mağdur olanlar, maruz kaldıkları zulme mi yansınlar, toplumun bu duruma bigâne kalmasına mı?

         Neyse biz asıl konumuza dönelim. Kimdir bu zulme uğrayan âlim? Alparslan KUYTUL Hocaefendi 1965’te Adana’da dünyaya gelen, mütevazi bir hayat yaşayan, tüm mesaisini inandığı İslam Davası için vakfeden, toplumun ihyası, neslin ıslahı için çalışan muttaki bir âlim. Hem pozitif ilimlerde hem de İslami ilimlerde kendisini yetiştirmiş, bu amaçla önce Çukurova Üniversitesi Mimarlık Mühendislik Fakültesini bitirmiş, ardından Mısır’ın Ezher Üniversitesi İslam Hukuku bölümünden mezun olmuştur. İlim elde ederken daima Allah için mücadele etmeyi, ümmetin problemlerine çözümler üretmeyi, bunun için toplumu eğitmek gerektiğini düşünen Alparslan KUYTUL Hocaefendi bu amaçla Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfının kurulmasına öncülük etmiştir. 1994’te kurulan Furkan Vakfının faaliyet halkası genişlemiş, Hocaefendinin eğitim ve davet çalışmaları toplumun teveccühünü kazanmış, Türkiye’nin birçok ilinden ve hatta yurtdışından bu halkaya katılımlar olmuştur. Ulaştığı insanları müspet yönde etkilemiş, Allah’ın razı olacağı İslam davetçileri olmaları yönünde sahih bir İslami anlayışa sevk etmiştir.

Hocaefendinin insanları etkileyen en önemli vasfı, aydın-âlim olmasının yanı sıra hayatını bu yola vakfetmesi, mücadele azmi, fedakârlığı ve sade yaşantısıdır. Söz konusu hak oldu mu gözünü budaktan esirgemeyen, her meselede daima hakkı ortaya koyan, batıla da batıl diyen bir âlim. Hayatı özellikle Adana halkı, yakınları ve sevenleri tarafından yakinen bilinen Hocaefendi, son yıllarda sosyal medyanın da gündem olmasıyla ve sohbetlerinin/soru cevaplarının medyada izlenmesiyle tüm Türkiye tarafından tanınan ve sevilen bir âlim olarak göze çarptı.

          Hocaefendi bir yıl içinde Türkiye’nin çeşitli illerinde ve hatta yurtdışında yüzlerce İslami konferans ile eğitim ve hizmet çalışmalarına devam ediyor, davet halkası her geçen gün daha çok büyüyordu. Konferanslarında ve derslerinde toplum tarafından unutulmuş Tevhid Davası üzerinde duruyor, “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalıdır” diyordu. Bu durum birilerini rahatsız etmiş olacak ki son yıllarda faaliyetleri engellenmeye, daha önce konferans için verilen spor salonları çeşitli bahanelerle verilmemeye başlandı. Hatta son yıllarda düğün salonlarında yaptığı konferans etkinlikleri de valilik kanalıyla (emniyetin tesiriyle) engellenmeye başladı. Hocaefendi hak bildiği yolda ilerlemeye, ülkeyi ve dünya Müslümanlarını ilgilendiren meselelerde hakkı ortaya koymaya devam etti. Bu durumdan rahatsız olanlar ellerindeki medya gücüyle Hocaefendi ve Furkan Vakfı hakkında karalama kampanyası başlattılar, Hocaefendinin sorulara verdiği cevapları içeren videolarını ustaca kırparak yanlış anlaşılmasına sebep oldular.

           Toplumun bu kırpılmış videolarla yapılan algıdan etkilendiğini ve şartların Alparslan KUYTUL Hocaefendi ve Furkan Hareketi’ni susturmaya elverişli hale geldiğini düşünenler Savcılığı ve Emniyeti harekete geçirdiler. Takvimler 30 Ocak 2018’i gösterdiği bir zamanda, İslam’a adadığı tertemiz hayatı ile tanınan Furkan Vakfının hocası Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan Gönüllüsü 24 kişi saat 05.30 civarında özel harekât timlerinin evlerine yaptığı operasyonla gözaltına alındı. Hayatı boyunca terörü lanetlemiş ve hiçbir zaman teröre bulaşmamış olan Alparslan Kuytul Hocaefendinin evine bir teröristin evine girer gibi girildi. Eşi, beş çocuğu ve hasta olan yaşlı annesiyle birlikte yaşayan Alparslan Kuytul Hocaefendinin evine ağır silahlarla giren özel harekatçılar postalları ile evin her yerine dağılarak arama yaptılar. Arama sonucunda suç unsuru olabilecek hiçbir şey bulunmamasına rağmen Hocaefendiyi gözaltına aldılar.

          Bu olay toplumda istenilen algıyı meydana getirsin, insanların kafalarında bu Hoca ve vakıf hakkında olumsuz düşünceler yer etsin diye dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen soruşturmaya ait detaylar, farklı bir şekilde medyaya servis edildi. Vakfın kasasından makbuzu olmayan paraların fışkırdığı (!), bu paraların say say bitmediği, vakfın zemin katında SODES kapsamında kullanılan dersliğin aslında gizli bir mahzen (!) olduğu, halkın dini duygularının istismar edildiği, toplumun kutuplaştırıldığı vs. gibi türlü iftira ve karalama ile bir linç kampanyası başlatıldı. Ardından on günlük bir gözaltı, Furkan Gönüllülerinin ve sevenlerinin soğuk havada Adana Emniyeti’nin önünde süren sessiz ama bir o kadar anlamlı, onurlu bekleyişi… Hocalarına, davaya ve dava kardeşlerine olan sadakatin, muhabbetin ve vefanın göstergesi…

         On günlük gözaltı sürecinin ardından çıkarıldıkları mahkemece Hocaefendi ve dört vakıf gönüllüsü tutuklandı. Hocaefendi Bolu F Tipi Cezaevine diğer dört Furkan Vakfı Gönüllüsü İzmir Ödemiş T tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildiler. Böylece Hocaefendinin haksız yere mahkûm edildiği çileli hapis günleri başladı. Hocaefendi, sanki azılı bir terör örgütü mensubu gibi lanse edildiği için cezaevi süreci de buna paralel şekilde işledi. Kendi ifadesiyle “sanki müebbet hapis cezası almışım gibi hatta daha da kötü bir muamele ile haklarım kısıtlanmış durumda” diyordu. Yaklaşık 312 günü bu şekilde tecritte tek kişilik zindanda geçen Hocaefendi hakkında ancak 6 ay sonra soruşturma dosyası hazırlandı. Yıllardır hukukta uygulanan “Beraeti zimmet asıldır (suçu ispat edilene kadar kişi masumdur) Mecelle kaidesi adeta ters çevrilmiş, “suçsuzluğunu ispat edene kadar kişi suçludur” a dönüştürülmüştür. İnsanlara komik ve asılsız iddialarla suçlu yaftası yapıştırılıyor sonra da “sen suçlusun o halde suçsuzluğunu ispat et” deniliyor. Yaklaşık tutukluluğundan bir yıl sonrasına (22 Ocak 2019) mahkeme tarihi verildi. Dosyadaki gizliliğin kalkması üzerine dosyanın içeriğine bakabilen Hocaefendi’nin avukatları, dosyada garip bir durumla karşılaştılar.

Vakıf ve Hocaefendi hakkında çeşitli devlet kurumlarından (TEM, İstihbarat, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Adana Valiliği) bilgi istendiğini ve onların verdiği raporların dosyada mevcut olduğunu gördüler. Bu raporları inceleyen avukatlar, ilgili kurumların Hocaefendi ve Vakıf Gönüllülerinin aslında tertemiz olduklarını ispatlayan belgeler içerdiğini gördüler. Bu belgelerin kamuoyuna sunulması ve devletin yetkili organlarının eliyle Hocaefendinin ve Furkan Vakfının tertemiz olduğunun tescillenmesi bir yandan toplumun bakışını olumlu etkilemiş diğer yandan medyanın olumsuz algısını da kırmıştır. Gerçekten hayret etmemek elde değildir. Hem Hocanın ve Vakfın tertemiz olduğunu tescilleyeceksin hem de bu gerçeğe rağmen yine de terör veya suç örgütü gibi lanse edeceksin. Yetmedi, suçsuz olduğunu bile bile hapsedeceksin, hürriyetinden, eşi, beş çocuğu, yakınları ve sevenlerinden mahrum edeceksin.

       Hukuksal anlamda daha kötüsü ne olabilir diye düşünürken, mahkeme heyeti bir hukuk garabetine daha imza attı. Daha önce çıkarıldığı mahkemece (8 Kasım 2018) terör örgütü suçlamasından tahliye almıştı, bu yafta tutmayınca dosyaya ekledikleri suç örgütü kurmak/yönetmek, evrakta sahtecilik gibi yüz kızartıcı yaftalarla çıkarıldığı 22 Ocak 2019 mahkemesinden de tahliye aldı. Tam artık herhalde bu kadar zaman sonra gerçeği gördüler, hukukun gereğini yerine getirdiler derken hapisten çıktıktan bir gün sonra tekrar tutuklandı. Hocaefendiyi tahliye eden mahkeme yaklaşık üç ay sonra sanki önceki mahkemede kendisi tahliye etmemiş gibi dosyaya ek hiçbir delil konulmamasına rağmen tutukluğunun devamına karar verdi ve bu karar Türkiye Hukuk Tarihine geçti. Böylelikle dosyanın Hocaefendinin ifadesiyle “Suç” değil “Sus Dosyası” olduğunu tescillemiş oldular.

          Hocaefendi ve beraberindeki Vakıf Başkanı Ali Alagöz, tam 500 gündür hapiste özgürlüklerinden ve sevenlerinden mahrum bir şekilde mahkûm tutuluyorlar. Geride gözü yaşlı eş ve çocuklar, binlerce sevenleri onların suçsuzluğunu tüm ülkeye hatta tüm dünyaya çeşitli vesilelerle (özgürlük atkılı yürüyüşler, balon uçurma, lokum dağıtma, internette sürekli gündemde tutma ve haftalık basın açıklamaları gibi) duyurmaya ve bu zulmün son bulmasına çalışıyorlar.

         Tüm bu feryatlara ve haklı çabalara kulaklarını tıkayan yetkilileri ve bu zulme sebep olanları Hocaefendinin talebeleri ve Furkan Gönüllüleri olarak kınıyor, bu durumu her şeyi gören ve yapılanların hesabını bir gün Mahkeme-i Kübra’da soracak olan Rabbimize havale ediyoruz. Aynı zamanda sürecin tüm gerçekliğiyle bu şekilde olduğunu toplumumuzun sağduyusuna sunuyoruz.

                                                                                           FURKAN GÖNÜLLÜLERİ

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here