Alparslan Kuytul Hocaefendi, 19 aydır “suç örgütü kurmak ve yönetmek” iddiaları ile haksız bir şekilde Bolu cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Bu iddialardan dolayı 22 Ağustos’ta 3. duruşması gerçekleşecek.
Tutuklu yargılandığı “suç örgütü kurmak ve yönetmek” suçlaması ise büyük bir hukuk garabeti ve insanlık suçu olarak yorumlanıyor.
Avukat Tural, Alparslan Kuytul Hocaefendinin tutukluluğuna verdiği itiraz dilekçesinde Furkan Vakfı ile suç örgütleri arasındaki en önemli 10 ayırt edici farkı belirterek; “Ortada hiçbir delil olmadığı ve suç örgütünün kanuni şartlarından hiçbiri gerçekleşmediği halde bu suçlama ile dava açılması insanların mağdur edilmesine ve uzun tutukluluk sürelerine sebep olmaktadır.” ifadelerine yer verdi.
İşte Av. Adem Tural’ın ifadeleriyle Furkan Vakfının suç örgütü olamayacağına dair 10 hukuki delil;
1-Suç örgütlerinin amacı, her ne pahasına olursa olsun suç işleyerek kazanç temin etmektir. Suç örgütünü bir arada tutan şey menfaattir, maddi bir çıkardır.
Dava konusu somut olayda ise Furkan vakfı yönetici ve üyelerini bir arada yutan şey vakfın amacı doğrultusunda hayırlı faaliyetler yapmaktır. Vakıf senedinde vakfın kuruluş amacı şu şekilde açıklanmıştır:
“Vakfın amacı: geleceğimizin kurucuları olan neslimizi, milletine faydalı, ilmi ve fikri seviyesi yüksek, edebi, sosyal ve kültürel sahada gelişmiş, asrın gerektirdiği bilgilere sahip ve aynı zamanda milli ve manevi duyguları güçlü kişilik, ahlak sahibi; milletimize öncülük yapabilecek bilgi ve beceri sahibi, bilgi ve becerilerle donatılmış öncü bir nesil yetiştirmektir.”
İddianamede vakfın bu amacının dışına çıktığına ilişkin açıklamalar kişisel yorumlardan ve varsayımlardan ibaret olup; vakfın 25 yıllık geçmişinde bu amacının dışına çıkıp menfaat elde etmeye yöneldiğine dair hiçbir şikâyetten ve somut tespitten bahsedilmemiştir. Furkan vakfına kayyum atandığı ve faaliyetleri durdurulduğu halde vakıf gönüllü ve üyeleri halen vakıf senedinde yazan amaç doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedirler. Şayet bu vakıf bir suç örgütü olsaydı örgüte operasyon yapılıp örgüt ifşa olduktan sonra örgütün dağılması gerekirdi. Ancak bu vakfın mensupları, vakıfları kapatıldığı halde masum olduklarından emin bir şekilde 16 aydır hizmetlerine devam ediyorlar.
2-Örgütün kurulmuş olması için mensuplarının ortak bir plan etrafında suç işlemek için anlaşmaya varılmış, bu doğrultuda iradelerinin birleşmiş olması gerekir.
Kanuna göre en az üç kişinin oturup hangi suçları işleyeceklerini konuşmaları ve suç işleme düşüncesine dair bir plan yapmaları gerekmektedir. Dava konusu olayda bu plan ne zaman, kimlerle yapılmıştır? Bu vakıf hangi tarihten itibaren suç örgütü olmaya karar vermiştir? Şayet vakıf 1994 yılında suç işlemek amacıyla kurulduysa o tarihten bugüne kadar vakıf kurucu ve yöneticilerin hepsinin bu dosyada yargılanması gerekirdi. Yok sonradan amacını değiştirip suç örgütü olduğu düşünülüyorsa bunun hangi tarihte gerçekleştiğinin açıklanması gerekir. Böyle bir tarihin olmaması bu yapının bir suç örgütü olmadığını göstermektedir.
3-Suç örgütlerinin kendi içinde bir yaptırım sistemi vardır. Üyelerinin ve örgütün faaliyetlerinin teşhis edilmesini engellemek için örgüt gerek içe gerek dışa karşı çok iyi işleyen koruma mekanizmasına sahiptir. Hiyerarşik yapının gereklerini yerine getirmeyen, örgüt amacına aykırı hareket eden kişiler cezalandırılır.
Furkan vakfı, faaliyetlerini gönüllülük esasına dayalı olarak yürüttüğü için kuruluşundan bugüne kadar birçok kişi vakfın faaliyetlerinde aktif olarak görev yapmıştır. Bu yönetici ve gönüllülerin birçoğu vakıftan çeşitli sebeplerden dolayı ayrılmıştır. Eğer Furkan vakfı bir suç örgütü olarak kabul ediliyorsa vakıftan ayrılan ve örgütün amacına aykırı hareket eden kişilerin cezalandırılması gerekirdi. Ayrıca eğer bu yapı bir suç örgütü ise örgüt amacına aykırı davranan kişiler nasıl cezalandırılıyor, bunun tespitinin de yapılması gerekirdi. Böyle bir cezalandırmanın olmaması bu yapının bir suç örgütü olmadığını göstermektedir.
4-Suç örgütünün varlığı için örgüt üyelerinin geçimini suç işleyerek karşılamada bir sürekliliğin olması gerekir. Örgüt amaçlarına ulaşmak için sürekli olarak suç işlemeli ve üyelerinin geçimini bu suçlardan elde ettiği gelirle sağlamalıdır.
Müvekkil de dahil olmak üzere bu dosyada yargılanan kişilerin neredeyse tamamının mütevazi bir hayatları vardır. Yargılanan kişilerin kimisi öğretmen kimisi de küçük esnaftır. Bu kişilerin tamamı işlerinden arta kalan zamanlarda vakfa gelip hizmet yapmaya çalışıyorlar.
Eğer bu yapı bir suç örgütüyse ve örgüt üyeleri geçimlerini suç işleyerek sağlıyorsa, bu dosyada yargılanan sanıkların günde 12 saat, asgari ücret karşılığında çalışmalarının da izahı gerekmektedir. Bu nasıl bir suç örgütü ki yöneticilerinin büyük bir kısmı asgari ücret karşılığında günde 12 saat başkasının işinde çalışabiliyor? Suç örgütünün temelinde suç işleyerek kazanç sağlama vardır. Eğer bu yapı bir suç örgütü olsaydı örgüt yöneticileri günde 12 saat başkasının işinde çalışmak yerine, örgütün işlediği suçlardan elde ettiği kazancı harcamakla meşgul olurdu.
Ayrıca dosyada yer alan Masak raporu incelendiğinde yargılanan kişilerin hesap hareketlerinde kaynağı açıklanamayan bir artışın olmadığı da görülecektir.
5-Suç işleme amacı etrafında fiili bir birleşmenin bulunması ve niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerekir.
Vakfın kurulduğu 1994 yılından bugüne kadar vakıf yöneticilerinin sürekli değişmiş olması ve vakfa sürekli birilerinin giriş çıkış yapması devamlılık unsurunun oluşmadığını göstermektedir.
6-Örgüte belli şekil kuralları ile girilmesi ve örgüte girdikten sonra çıkılamaması gerekir
Furkan vakfı bir suç örgütü olamaz çünkü isteyen herkes hiçbir kural olmadan vakıfta görev alabilmektedir. Bu vakfın faaliyetlerinin neredeyse tamamı halka açık bir şekilde yapılmaktadır ve isteyen herkes hem bu faaliyetlere katılabilmekte hem de bu faaliyetlerde görev alabilmektedir. Gönüllülük esasına dayalı bir vakıf olduğu için vakfa girişlerde özel bir kural yoktur.
Bir suç örgütüne girdikten sonra o örgütten çıkış artık mümkün değildir. Suç örgütlerinde insanları bir araya getiren amaç suç işleyerek kazanç sağlamak olduğu için hiçbir suç örgütü beraber suç işlediği ve örgütün sırlarına hâkim olan bir kişinin örgütten ayrılmasına müsaade etmez. Furkan vakfına girişler çok kolay olduğu gibi vakıftan çıkışlar da çok kolaydır ve hiçbir yaptırıma tabi değildir. Vakıfla fikir ayrılığına düşen ya da hizmet etmekten yorulup kenara çekilmek isteyen kişiler hiçbir yaptırıma tabi olmadan bu isteklerini yerine getirebilirler. Ayrıca gizli tanık beyanlarında da vakıfla fikir ayrılığına düşüp ayrılan kişilerin olduğundan bahsedilmektedir. Bu açıklamalar bu vakfın bir suç örgütü olamayacağının en önemli delillerindendir.
7-Suç örgütünün korkutuculuk niteliği, faaliyet gösterdiği alanlarda çoğu insan tarafından bilinmeli, örgütün bu özelliğinden çekinilmeli ve örgüt bu özelliğini kullanmak suretiyle suç işleyip sonuca ulaşabilmelidir.
Furkan vakfının suç örgütü olmadığının en önemli delillerinden birisi de toplumun vakfa ve vakıf gönüllülerine bakışıdır. Eğer bu yapı bir suç örgütü olsaydı son 16 aylık süreçte insanların bu vakıftan kaçması ve uzak durması gerekirdi. Ancak neredeyse toplumun her kesiminden insan vakıf gönüllülerine destek verdi ve birçok gazeteci, yazar ve siyasetçi bu vakfın suç örgütü olmadığına dair açıklamalar yaptı. Hangi suç örgütüne bu kadar geniş çaplı bir destek verildiği görülmüştür?
8-Suç örgütleri faaliyetlerini gizli yürütürler ve açığa çıkmak istemezler
İddianamede Alparslan Kuytul’un ve diğer sanıkların sosyal medya paylaşımlarında hükümeti eleştirdikleri yazıyor.
Hangi suç örgütü hükümeti eleştirerek kendisini hedef tahtasına koymak ister. Bu dönemde hükümeti eleştirmek demek kendini hedef tahtasına koymak demek. Suç örgütleri faaliyetlerini gizli yürütür ve açığa çıkmak istemezler. Ayrıca suç örgütü kurma suçunda örgütün siyasi bir hedefi yoktur, örgüt tamamen çıkar sağlamak amacıyla kurulur. Bu vakıf yöneticileri ise yaptıkları açıklamalarla bir nevi kendini ifşa etmektedir. Suç örgütlerinde böyle bir durumun olmayacağı, gizliliğin esas olacağı aşikardır.
Bu operasyonun başlatılma sebebi müvekkilimin hükümete yönelik birtakım tenkitleridir. Suçlamalar arasına suç örgütünün konulma sebebi ise delil toplanmasında kolaycı yöntemlere sapmak ve ayrıca vakfın itibarını sarsmaktır. Suç örgütü iddiası bu vakfa böyle büyük bir operasyon yapılmasını sağlamanın kılıfı olmuştur.
9-Suç örgütünün mağdur ettiği insanların olması gerekir
İddianamede vakıf tarafından dolandırıldığını iddia eden bir kişinin dahi olmaması bu vakfın suç örgütü olmadığının delillerindendir. Ayrıca bu yapı bir suç örgütü olsaydı vakıf yöneticileri tutuklandıktan ve vakfın örgütlü yapısı dağıldıktan sonra mağdur olan kişilerin ortaya çıkıp şikayetçi olması gerekirdi. Vakıf, herkes tarafından tanındığı halde hiç kimse çıkıp bu vakfın işlediği suçlardan bahsetmiyor. Bu nasıl bir suç örgütü ki tek bir suç işlememiş ya da tek bir kişiyi dahi mağdur etmemiş?
10-Bu vakıf devletin resmî kurumları tarafından birçok defa denetlenmiş ve hiçbir suç unsuruna rastlanılmamıştır.
Dava dosyasının içinde bu yapının bir terör örgütü olmadığına ilişkin birçok istihbarat ve emniyet raporu mevcut. Bu yapı 1994 yılından beri VGM tarafından sürekli denetim altındadır. Ne istihbarat raporlarında ne de VGM teftiş raporlarında bu vakfın suç işlediğine ve suç örgütü olduğuna ilişkin tek bir açıklama dahi söz konusu değildir. Şayet bu vakıf suç örgütü olsaydı bugüne kadar yapılan denetimlerde buna ilişkin bir kaydın tutulması gerekirdi. Ancak teftiş raporlarına baktığımızda birtakım usuli eksiklerin tespit edildiği ve bunların giderilmesi için vakıf yönetimine uyarı verildiği görülmektedir. İddianameye de bu eksiklikler alınarak sanki büyük bir suç varmış gibi bir hava estirilmektedir.
Bu davanın ağır cezada değil olsa olsa asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekirdi. Eğer yöneticilerin muhasebesel ve yönetimsel hataları varsa sadece onlara dava açılması gerekirdi. Vakıf yönetimiyle alakası olmayan kişilerin hiçbir delil olmadığı halde sadece zanna dayanarak burada ağır suçlarla yargılanmasının yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca VGM’nin teftiş raporunda müvekkilim Alparslan Kuytul’un bu hatalardan sorumlu tutulamayacağı yazmaktadır. Buna rağmen müvekkilin bu suçlamalarla yaklaşık 16 aydır tutuklu kalmasının mantıklı bir izahı yoktur.
Bu vakfın suç örgütü ile suçlanmasının sebebi “Suç örgütü kurmak” nitelemesine sığınarak delil toplanmasında kolaycı yöntemlere sapmak ve vakfın toplumdaki itibarını zedelemektir.
Ortada hiçbir delil olmadığı ve suç örgütünün kanuni şartlarından hiçbiri gerçekleşmediği halde bu suçlama ile dava açılması insanların mağdur edilmesine ve uzun tutukluluk sürelerine sebep olmaktadır.
Kolluk ve savcılık makamının sübjektif zan ve tahmine dayalı bir şekilde oluşturulan örgüt şemaları örgütün suçluluğunu kanıtlamaya yeterli görülemez. Aksi halde masumiyet karinesi ve suç örgütü ile ilgili ispat yükü tersine döner. Vakıftaki görevlendirmelere dair şemalar Gizli tanık beyanlarına dayanmaktadır. Gizli tanığın beyanları incelendiğinde her vakıfta olması gereken görevlendirmeleri anlattığı bunlardan hiçbirinin isnat edilen suçlamalarla alakasının olmadığı görülecektir. Örnek vermek gerekirse gizli tanık ifadesinde ortaokul, konferans, teknik ekip vb. sorumlulardan bahsetmektedir. Bu görevlendirmeler olmadan sivil toplum kuruluşlarında işlerin yürümesinin mümkün olmadığı izahtan varestedir. Burada önemli olan bu görevlendirmelerin isnat edilen suçlarla nasıl bir alakasının olduğunun tespit edilmesidir. Gizli tanık ifadesi ve bütün dosya incelendiğinde bu vakfın suç işlemek için kurulduğuna ve işlediği suçlara dair hiçbir açıklamanın olmadığı görülecektir