İçişleri Bakanı’na, STK ve derneklere kayyım atama yetkisi veren kanun Adalet komisyonunda kabul edildi. Kanun maddesi İçişleri bakanına dernek ve vakıflara kayyım atama yetkisi tanırken, bu yetkiyle İslami çalışmaların engelleneceğini öngören Alparslan Kuytul Hocaefendi, kanunla ilgili açıklamalarda bulundu. KHK ile bütün Furkan Derneklerinin kapatıldığını, Furkan Vakfına ise 3 yıldır kayyum atanmış vaziyette olduğunu belirten Alparslan Kuytul Hocaefendi bu kanundan sonra, ülkenin hukuksuzlukta daha da ileri gidebilecegini söyledi.
4-5 yıldır İslami çalışmalara yapılan baskı ve engellemelerin bundan sonra da kanun (!) gerekçesiyle devam edeceğini belirten Alparslan Kuytul Hocaefendi, bu şekilde diktatörlüğün sağlama alındığını ifade etti.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin STKlara kayyum atama yasası ile ilgili yaptığı açıklamanın tamamı şu şekilde;
Yusuf Kaplan tweetinde, İçişleri Bakanı ile görüştüğünü ve onun STK’lara kayyum atanmasının önünü açan kanunun “STK’ların İslami çalışmalarını engellemesinin söz konusu olmayacağını” ifade ettiğini söylüyor. Tüm muhaliflerin FETÖ, PKK, DAİŞ veya EL-KAİDE denilerek susturulduğu, ülkede baskının her gün arttırıldığı bir dönemde bu açıklamaya inanan ya da tatmin olan var mıdır bilmiyorum. Terörle hiçbir alakası olmadığı Emniyetin raporları ile sabit olan Furkan Derneklerini bu kanun çıkmadan önce bile kapatan, 3 senedir Furkan Vakfına kayyum atayan ve kayyum marifetiyle tüm İslami faaliyetlerini engellemiş olanlar bu kanundan sonra daha neler yapacaklardır tahmin etmek zor değil. Ayrıca yapılan açıklama bir an için doğru kabul edilse bile “nasılsa bizim çalışmalarımıza dokunulmayacak o halde başkalarına ne yapıldığının önemi yok” denilmesi doğru olur mu?
Özgürlük, meşru dairede çalışan herkesin hakkı değil midir? İslam, adalet değil midir? Müslümanlar adaleti savunmak zorunda değil midir?
Türkiye hızla diktatörlüğe doğru götürülüyor. Önce beraber oldukları sonra da araları açılınca adına “FETÖ” dedikleri kimselere yaş kuru ayırmadan “bunlar vatan haini” diyerek gazetelerine, televizyonlarına vs. her şeylerine kayyum atadılar. Sonra HDP’li belediye başkanlarını görevden aldılar, sonra hapse attılar sonra da belediyelerine kayyum atadılar ve seçilmişlerin yerine kendi adamlarını getirdiler.
Şimdi de derneklere ve vakıflara sıra geldi. Bildiğiniz gibi KHK ile bütün Furkan derneklerini kapatmışlardı. Furkan Vakfına ise 3 yıldır kayyum atanmış vaziyette, mahkemesi hala sürüyor. Binlerce vakıf ve derneği KHK ile tümden kapattılar. Belli ki şimdi bunu daha da yaygınlaştırmak için bu kanun teklifini hazırladılar. Diktatörlüğü daha da sağlamlaştıracaklar. Sonunda “çıt” diyenlerin vakıf ve derneklerine, kayyum atayacaklar. Gitgide kayyumlar ülkesi oluyoruz. Bahaneleri hazır, devletin güvenliği diyorlar. Elbette kendi saltanatlarını değil de devletin güvenliğini düşündüklerini iddia edecekler. Minareyi çalacak olan, tabii kılıfını da hazırlıyor.
Vakfımızın aldığı bir ceza mı var? Hangi yetkiyle kayyum atadılar?
Yok. Furkan Vakfının kapatılacağına dair Mahkeme kararı mı var? Yok. O zaman hangi yetki ile kayyum atadılar? Nasıl ki tutuksuz yargılanma esastır, aynı şekilde mahkeme bitene kadar ve suçu ispat olunana kadar vakıfların ve derneklerin kapatılmaması ve kayyum atanmaması da esastır, esas olmalıdır. Bir insanın suçunu ispatlamadan hapse atmak, tutuklu yargılamak nasıl ki vicdansızlık ve zulümdür aynı şekilde mahkeme kararı olmadığı halde vakıflara veya derneklere kayyum atamak da vicdansızlık ve zulümdür.
Susan millete her zulüm müstahaktır ve zulüm karşısında susan toplumlar özgürlüğe layık değildir. Susuldukça bu diktatörlük taraftarları her gün bir adım daha ilerliyor. Planlı ilerlendiği açıkça görülüyor. Nasılsa millet susmaya alıştı, bunlar kolaylıkla yapılacaktır. Daha da beterleri bizi bekliyor, anlaşılan budur.
Demek ki “Türk tipi başkanlık” dedikleri diktatörlükmüş. Ben zaten bunu 4-5 sene evvel söylemiştim. “Türk tipi başkanlık padişahlıktır, Türkiye diktatörlüğe gidiyor, bunun gerisi gelecek” demiştim ve işte şimdi onu yaşıyoruz, padişahlığa doğru gidiyoruz. Herkes susuyor, sadece görmek isteyen görüyor. Yoksa bunu gören tek ben değilim, birçok insan bunu anlamıştır ama konuşmuyor.
Konuşmayan bir toplum her türlü zulme ve diktatörlüğe layık demektir. Dün “Molotofu bomba sayan” kanun çıkartılırken, “makul şüphe kanunu” çıkartılırken, fabrikalara, gazetelere, televizyonlara, vakıflara, derneklere kayyum atanırken konuşmadılar. HDP belediyelerine kayyum atanırken konuşmadılar. Şimdi mi konuşacaklar? Yine konuşmayacaklardır.
Konuşmayanların yüzünden diktatörlük rahatlıkla kuruluyor. Yarın biz de Doğu Türkistan gibi, Suriye gibi olursak, sorumlusu bu konuşmayanlardır!
Alparslan Kuytul Hocaefendi yaptığı yazılı açıklamamın ardından Furkan TV de yayınlanan Gündeme İslami Bakış Programında konu ile ilgili detaylı açıklamalarda bulundu.
Açıklamaların tamamı şu şekilde;
Bu Yeni Bir Yasa Değil, Aslında Bu Yeni Bir Dönem. Kanaatimce Bu Bir Proje!
Dün de (1 Ocak 2020) yazılı açıklamamda ifade ettim, aslında iki hafta evvel de bu konuya temas etmiştim. Maalesef o yasa (STK’lara kayyum atama) teklifi yasalaştı. Ve dünkü (1 Ocak 2020) attığım twette de ifade ettiğim gibi şimdiye kadar -bu yasa yokken bile- birçok vakfı derneği kapattılar ya da kayyum atadılar.
Olağanüstü hâl ilan edip binlerce vakıf, dernek ve bazı kuruluşları kapattılar, bir kısmına da kayyum atandı. O zaman bu yeni yasa (STK’lara kayyum atama) yoktu böyle yaptılar, şimdi kim bilir daha neler yapacaklar?
Kayyum Atanan Yerlerin Kapısına Kilit Vuruluyor!
Bizim vakfımızın ve derneklerimizin terörle alakası olmadığı çok açık, emniyet raporlarında da belli. Bu süreçte beş tane emniyet raporu dosyadan çıktı, o raporları açıklamıştık. O raporları devlet bilmiyor muydu da bizim bütün derneklerimizi kapattı. Furkan vakfı ile ilgili aynı şekilde, terörle alakamızın olmadığına dair raporlar var. Hala şu anda kayyumda, üç yıldan beri kayyum atanmış vaziyette ve kapısı kapalı. Halbuki kayyum atanması manası nedir? Kayyumun kontrolünde faaliyetlerin devam etmesi demektir. Normalde anlamı budur ama kayyum atanan yerlerin kapısına kilit vuruluyor. Vakıf ve dernek ise kayyum atandıysa faaliyet bitiyor, böylece o vakfı bitirmiş oluyorlar. Şimdi bizim terörle alakamız mı var? Yok, neden bu muamele yapılıyor? Bu kanun yokken bile bunu yaptılar halen kayyumda, şimdi bundan sonra kim bilir daha ne yapacaklar?
Ben bu konuyla ilgili daha evvel açıklama yaptım ama ona ilaveten şunu söyleyebilirim. Şimdi diyelim ki Süleyman SOYLU’nun yaptığı açıklamayı bir an için kabul edelim. Yani bu yasa İslamî çalışmaları engellemek için değil, onlara karışılmayacak, bir kere bunun gerçek dışı olduğu bize yapılandan belli. Hadi diğerleri yaş, kuru ayırt etmeksizin FETÖ diyerek hepsini kapattılar, onlara damga hazırdı zaten damgayı vurdular. Alakası olan olmayan, darbeyle alakası olsun olmasın, suçu olsun olmasın hepsi kapatıldı. Şimdi bizle ilgili öyle bir şey de yok. Bizimle (Furkan Vakfı ile ilgili) emniyette temiz olduğumuza dair raporlar var. Buna rağmen siz bizi kapattınız, halen de kapalı. ŞİMDİ BEN SİZE NASIL İNANACAĞIM!
İslami çalışmalara engel olunmayacakmış, bu yasa bunun için değilmiş. Siz zaten şu anda da engelsiniz, şu anda vakfımız hala kapalı, siz hangi yüzle bunu söyleyebiliyorsunuz? Diyelim ki bu yasa gerçekten de İslamî çalışmaları engellemek için değil peki diğerleri insan değil mi? Onların da çalışmaları meşru ise karışmayın. Biz şöyle mi düşüneceğiz, tamam bizim için değilmiş, o halde mesele yok; diğer tarafa, karşı mahalledekilere ne yapılırsa yapılsın, bana ne. Böyle mi diyeceğiz?
Yargının İşini Siyaset Üstlenmiş Vaziyette, Kayyum Atamak Yargının İşidir
İslam Adalet Değil Midir? Bir tek bize yapıldığı zaman mı karşı geleceğiz? Meşru dairede kim çalışıyorsa onlara karışılmaması gerekir, kayyum atanmaması gerekir. Bu işler İçişleri Bakanının işi midir? İçişleri Bakanı bir kere nereden bilecek buradaki bir vakfı, bir derneği? İstihbaratın raporuna göre önüne getirecekler, hepsini imzalayacak olup bitecek. Kendisi bilmez, tanımaz. Siyah gözlüklüler önüne getirip koyacaklar, o da imzalayacak, kapanacak. Bir kere bu yargının işi değil midir, bu yargı konusu değil midir? Bunlar mahkeme tarafından açılıyor, vakıflar mahkeme kararıyla açılıyor. Mahkeme tarafından kapatılması lazım.
Vakfı Kapatmak, Kayyum Atamak İçişleri Bakanına Mı Düştü?
Mahkemeye ver. Kayyum atanmasını gerektiren bir durum varsa mahkeme karar versin. Bakın mahkemelerin bağımsız olmadığı meydanda bu ülkede değil mi? Herkes biliyor, mahkemeler bağımsız değil, bunu bilmeyen insan kalmadı. Mahkemelere telefonla talimatlar geliyor, bunu bilmeyen yok. Yani yargı tamamen siyasetin emrinde olmasına rağmen bu bile onlara yetmiyor, doğrudan doğruya siyaset bu yetkiyi kendisi alıyor.
Zaten Yargı Sizin Emrinizde Yetmedi Mi? Bu yetmemiş demek ki hayır, diyor. Yani hâkime iş kalırsa uzar, ben hemen bir saniyede bitiririm işlerini, diyor. O zaman daha da güzeli var, tümden kanunları kaldırın, anayasayı da kaldırın, parlamentoyu da kaldırın, her şeyi bir saniyede halledin bakayım ne olacak? İyi mi olacak kötü mü olacak? Allah mısınız, hata yapmayacak mısınız? Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
Sen Ankara’da oturan bir bakansın, sen ne bileceksin buradaki derneği, buradaki vakfı? Önüne getirecekler, sen de imzalayacaksın; bilmezsin etmezsin. Halbuki yargıya gitseydi belki hâkim bakacaktı, belki de öyle bir durum yok diyecekti, anlayacaktı, inceleyecekti, karar verecekti.
Neden Bu Sorumluluğu Üzerinize Alıyorsunuz, Günah İşlemeye Çok Mu Meraklısınız? Bu kadar yetki bir insan için fazla, bu kadar yetki Allah’a yakışır çünkü Allah her şeyi bilir yanlış karar da vermez. Ama bir bakan her şeyi bilemez. Bir cumhurbaşkanı her şeyi bilemez, yanlış karar verir. Yani yargının işini siyaset üstlenmiş vaziyette. Kayyum atamak yargının işidir. Acelesi ne, bir vakfın, bir derneğin suç işlediğini iddia ediyorsanız verin mahkemeye, mahkeme baksın. O anda olmasın da üç ay sonra olsun ne olacak? Üç ay sonra kayyum atansa ne olacak? Korkuları aslında üç ay gecikmesi falan değil korkuları belki mahkeme onların istediği gibi karar vermezse belki vicdanlı bir hâkime rastlar da hâkim hayır bunların bir suçu yok, ben niye kayyum atayacakmışım derse ne olacak? Tamamen idareyi kendi ellerine almak için bunu yapıyorlar, yoksa biraz gecikeceğinden değil. Diyelim ki bunlar, bu yasayı kötü niyetle kullanmayacaklar, bugüne kadar bu yasa yokken bile çok kötü niyetle kullanıldı, olağanüstü hâl ilan edilerek bu yasa olmadığı halde varmış gibi kullanıldı zaten. Siyasetçilerin yargıya baskısıyla, yani yargı eliyle zaten zulüm yapıldı, yapılıyor. Bunları bir an için görmeyelim, yok kabul edelim. Siz gittiniz sizden sonra başkası geldi ne olacak? Hadi siz bu yasayı kötü niyetle kullanmadınız, bu memleketin başında hep siz mi kalacaksınız? Hadi diyelim ki siz kötü niyetle kullanmadınız, böyle bir yetki bir bakana verilir mi? Bu bakan neden bu kadar güçlendiriliyor, bunu anlamak mümkün değil.
Memleket Tamamen Diktatörlüğe, Tek Adam Sistemine Doğru Götürülüyor!
Bu hükümetin eliyle bu yapılıyor. Hükümet güçlü bir hükümet idi, oyları azaldı ama sonuçta yüzde elli ikiyle hükümet oldu; böyle bir hükümetin eliyle bu yasalar çıkartılıyor, hazırlanıyor. Yarın bu hükümet gittiği zaman bu yasalar kalacak, ondan sonra tam bir diktatörlük kurulacak. Gelecek hükümet belki bunun kadar da güçlü olmayacak ve onların emrine girmek zorunda kalacak. Bu hükümet bu kadar güçlü olduğu halde şu anda onların (derin devletin) tesiri altında. Gelecek hükümet biraz daha zayıf olacak, koalisyon olacak belki. O zaman daha fazla onların emri altına girecek ve bu kanunlar ileride kim bilir, kimlerin elinde, nasıl uygulanacak? Bunu bugünden kestirmek mümkün değil. Yani ucu çok açık, o yüzden işte böyle bir insanın ya da bir hükümetin, siyasilerin elinde büyük bir güç olmasın, güç dağıtılsın diye yargı bağımsızlığı gibi sözler söylenir. Kuvvetlerin ayrılığı gibi şeyler bundan dolayı söylenir, kimse Allah değil, kimse peygamber de değil. Hata yapar ve güç insanı bozar, güç zehirler. O büyük güç ancak Allah’a yakışır. Bir insanın bu kadar güçlü olması çok tehlikeli. Gücüne güvenip günah işleyebilir, zulmedebilir. Allah’tır zulmetmeyen, Allah’tır hata yapmayan. O yüzden insana çok büyük güç vermek tehlikelidir. Kuvvetler ayrımı da buradan çıkıyor.
Siyaset Yargıya Karışamaz. Siyaset yargıya hep karıştı, karıştı, o yetmedi şimdi bu yeni yasa yeni bir dönem aslında. Bu yeni bir yasa değil, aslında bu yeni bir dönem. Yani yargıyı tamamen saf dışı etme dönemi. Şimdi bu bir örnek aslında, belki bunun devamı da gelecek. Belki birçok mesele mahkemelerden alınacak bakanlara verilecek, bu sadece bununla kalmaz. Kanaatimce bu bir proje. Sadece vakıflar, derneklerle ilgili kayyum atanması meselesi değil bu, bir başlangıç. Bunun gerisi gelebilir ve birçok yetki- mahkemelerde olan yetkiler -bakanlara; parlamentoda olan yetki aynı şekilde bakanlara paylaştırılacak. Bunun zemini hazırlanıyor TAM BİR ORTADOĞU ÜLKESİ OLMAYA DOĞRU GİDİYORUZ.