Gara Operasyonu Sonucu Evlatlarını Kaybeden Ailelere ve Milletimize Başsağlığı Diliyorum
Öncelikle Gara operasyonu sonucunda evlatlarını kaybeden acılı ailelere ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin. Çok acı bir şey, insanın çocuğunun yıllarca rehin kalması, bir nevi her gün ölüm. Şimdi öldüler diye herkes konuşuyor ama esasında bu aileler için çocukları her gün ölüyordu. Bizim başımıza geldiğini düşünün. Her gün çocuğumuz ölüyormuş gibi acı çekmez miydik? Acaba şu anda ne yapıyor? Acaba şu anda öldürdüler mi, acaba ekmek yemek verdiler mi, acaba işkence mi yapıyorlar, acaba elektrik mi veriyorlar, acaba elini ayağını mı kırıyorlar, acaba gözünü mü oyuyorlar? İnsan her gün üzüntü içinde olur.
Gara operasyonu ile beş buçuk yıldır 13 güvenlik görevlisinin PKK’nın elinde olduğunu öğrendik. Anladığım kadarıyla devlet, bu askerleri, polisleri ve MİT mensuplarını kurtarmak maksadıyla böyle bir operasyon yapmış gibi görünüyor. Beş buçuk sene içerisinde bu güvenlik görevlilerinin kurtarılması için ciddi bir şey yapılmadığını tüm muhalefet partileri söylüyor. Bu şehitlerin aileleri çok defa parlamentoya gitmişler, tüm partilerle görüşmüşler, HDP’yi de aracı yapmak istemişler. Bu aileler devlete çok defalar başvurmuşlar, olmayınca Diyarbakır’da HDP il binasının önüne gitmişler. Diyarbakır’da HDP il binasının önünde bekleyen annelerin hepsini, çocuğu dağa çıkanlar ya da çocuğu dağa kaçırılanlar olduğunu zannediyorduk. Meğer 6 tanesi PKK tarafından rehin alınmış olan güvenlik görevlilerinin anneleriymiş.
CHP, İYİ Parti, HDP ve Saadet Partisi’nin yaptığı açıklamalardan anlıyoruz ki bu hususta yapılması gereken yapılmamış. Ayrıca buaçıklamalardan anlaşılıyor ki bu Gara operasyonu sonucu bir başarısızlık var, rehine kurtarma operasyonu böyle olmaz! Bu insanların operasyonla kurtarılma ihtimali yok. Siz buraya bir operasyon yaptığınızda bu rehinelerin başında duranlar mutlaka tetiğe basacaktır. Oraya kadar ses çıkarmadan yaklaşmanızın imkânı yok! Birde bu operasyonu uçaklarla yaparsanız bu insanların öldürülmesine razı oluyorsunuz şeklinde anlaşılır.
Rehine Kurtarma Operasyonu Böylemi Yapılır?
Rehin alınan askerlerin ailelerine yardımcı olmak için Ömer Faruk Gergerlioğlu Bey ve Hüda Kaya Hanım bu konuyu birçok defa gündeme getirmiş fakat hiçbir ciddi adım atılmamış. Bizim medyadan ve sosyal medyadan öğrendiğimize göre bu konuda devlet üzerine düşeni hakkıyla yapmamış. Hiçbir şey yapmamıştır diyemeyiz, mutlaka bir şeyler yapmak istemişlerdir, mutlaka üzülmüşlerdir ama sonuçta ciddi bir gayret olmadığı da meydandadır. Rehinelerin o bölgede olduğu bilindiği halde bölge uçaklarla bombalanmıştır. Oralar bombalanırsa rehineler bombalamadan ölebilirler ya da PKK’lılar ‘madem siz burayı bombalıyorsunuz, o halde bizde sizden aldığımız bu rehineleri öldürürüz’ deyip öldürebilirler. Bunlar iyi hesaplanmadan bir operasyon yapılmıştır. Rehine kurtarma operasyonu bu şekilde mi yapılır?
Her zamanki lafları: ’Bir gece ansızın gelebiliriz.’’ Ama gerçekte davulla zurnayla gidiliyor ve oradaki insanlar sanki gözden çıkarılmış gibi davranılıyor. Birçok insanın gördüğü budur. Askeriniz, polisiniz, MİT elemanlarınız onların elindeyse biraz daha dikkatli olmanız, daha iyi hesaplar yapmanız gerekir. Rehine kurtarma operasyonu uçakla falan olmaz. Uçakla attığınız bombanın kimi öldüreceğini bilemezsiniz. Hatta -ne kadar doğru bilmiyorum- sosyal medyada bir yerlerde geçiyor: PKK’den birisi 13 kişiden birinin ailesine telefon açıyor. Çocuğunuz elimizde ve burayı şu anda uçaklar bombalıyorlar. Haberin olsun. Yani ‘çocuğun bu bombalamada ölebilir ya da biz de öldürebiliriz, haberin ola’ der gibi.
Operasyonu Bu Şekilde Yaparsanız Rehinelerinizin Ölümüne Razı Olmuşsunuz Demektir
Gara operasyonu ile ilgili çok konuşulabilir ama ben şunu söylemek istiyorum: Çözüm süreci bitirildiğinden beri Türk Devleti bütün gücü ile PKK’nın üzerine gidiyor. Türkiye’de ya da Kuzey Irak’ta seslerini kesmişler, eylem kapasitelerini düşürmüşler gibi bir durum var. Ancak Suriye’ye bakıldığı zaman Suriye’de adeta bir devlet kurduklarını görüyoruz. Belki de bütün güçlerini Suriye’ye taşıdıkları için Türkiye’de ya da Kuzey Irak’ta çok fazla eylem yapmaya gerek görmüyorlar.
Siz Kuzey Irak ile uğraşırken ya da Türkiye’nin dağlarında mücadele ederken, Suriye’de durum ne?Hani siz 440 km genişliğinde 30 km derinliğinde bütün o bölgeyi kontrol altına alacaktınız, niye alamadınız? Suriye’nin bu kadar toprağını kontrol altında tutmanıza ne Beşşar Esed izin verir ne Rusya ne de dünya buna müsaade eder. Zaten de olmadı. Bu arada Türk Devleti sürekli açıklama yapıyor: ‘Amerika’nın ihanetinden, PKK’ya binlerce tır silah verdiğinden’ bahsediyor. Birkaç sene evvel 5.000 tır idi şimdi -yanlış bilmiyorsam- 39 bin tır olmuş. Bunun dışında bir de uçaklarla gelenler var. Bu ne demek? 39.000 tır silah, bir ordu, bir devlet demek! 39.000 tır silah verilmişse siz Kuzey Irak’ı bombalasanız ne olur bombalamasanız ne olur? Bu işin böyle çözüme ulaşmayacağı meydandadır. Devlet bütün gücüyle PKK’ya yükleniyor. Ancak bu kadar güç, bu kadar para her zaman harcanamaz. Bu, sürdürülebilir bir durum değil.
Beşşar Esed, YPG-PKK ile Türkiye’den İntikam Alıyor
Ekonomi her gün daha kötüye gidiyor Ekonominin kötüye gitmesinin sebeplerinden birisi de terörle mücadeleye ayrılan paradır. Sürekli askerinizi, polisinizi, istihbaratınızı bu kadar yoramazsınız. Sürekli bu kadar para harcayamazsınız. Bir müddet sonra yorulursunuz ve dış güçlerin de desteğiyle PKK tekrardan güçlenir. Bunun böyle çözümlenemeyeceği meydandadır. Siz burada bu kadar operasyon yaparken onlar Suriye’de Kürdistan’ı kurmuş vaziyetteler. YPG yani PKK Suriye’de binlerce tır silah ile şu anda o bölgeyi tamamen kontrol altına almış vaziyette.
Türkiye Devleti PKK’yı destekledikleri için Amerika ve Avrupa ile arasını bozuyor. Hâlbuki gerek Avrupa gerekse Amerika PKK’ya terör örgütü diyor ama Rusya demiyor ve Moskova’da, PKK’nın ofisi var. Siz buna rağmen Rusya ile güzel geçiniyorsunuz. Rusya müsaade etmeden Suriye’de PKK- YPG’nin bu kadar güçlenmesi mümkün müdür? Demek istiyorum ki YPG’yi yani PKK’yı sadece Amerika ve Avrupa desteklemiyor, Rusya’da Beşer Esed’ de el altından destekliyor. Onların eli ile Türkiye’den intikam alıyor. Adeta’’ Siz mademki benim ülkemi karıştırdınız, bende o zaman sizin sınırınızda bir Kürdistan devletine müsaade ederim, onlarla çatışın, durun. Sürekli kan kaybedin’’ diyor.
Türkiye Amerika ile arayı bozuyor ama Rusya’yla arayı bozmamaya çalışıyor. Hâlbuki şu anda Suriye topraklarında YPG adeta bir devlet kurmuş vaziyette ve onu koruyan da Rusya. Amerika silah veriyor ama Rusya da müsaade ediyor. Rusya YPG ile iş birliği halinde.
Kur’an Hakem Olsun, Silahlar Sussun, Kardeşlik Olsun!
Operasyonlar belki PKK’nın hızını keser ama görünen o ki 40 yıldan beri bitmeyen kavga bundan sonra da bu yöntemle bitmez. Bu yüzden “Kur’an hakem olsun, silahlar sussun, kardeşlik olsun!” demiştim. Devlet idarecileri böyle bir çözüm yoluna neden gitmezler? Selahattin Demirtaş bunu kabul etmişti. Neden AKP tarafından bir cevap yok? Kur’an’ı hakem yapalımama öncesinde her iki taraf da söz vermeli ve: “Kur’an’ın hakemliğine razıyız” demeliler. Yurt dışından tarafsız âlimlere danışılsın. Bunlar şunları istiyorlar. Ana dilde eğitim hakkı vs. vs. Bunları vermemiz gerekir mi gerekmez mi?
Kur’an hakem olursa, her iki tarafta buna razı olursa inşallah sorun hallolur. İki taraf derken devlet ile PKK’yı aynı kefeye koymuyorum ancak sonuçta ortada bir mücadele var. Dolayısıyla iki taraf olmuş oluyor.
Devlet İdare Etmek Sadece Devletin Kaba Gücünü Kullanmak Mıdır?
Bir memlekette bu kadar olay varsa, teröre bu kadar para harcanıyorsa bu memleket kalkınamaz ki. Bu memlekette ne maddi kalkınma olur ne de manevi kalkınma olur. Her gün birbirimizi yiyoruz. Devlet idare etmek sadece devletin kaba gücünü kullanmak mıdır? Asker- polis gece gündüz uğraşıyor. Askerimiz, polisimiz var diye onları sürekli yormanız mı gerekiyor? Sürekli tehlikeye atmanız mı gerekiyor?
Bu Meselenin Çözümü Silah ile Değil Siyaset ile Olacaktır
Asker-polis kendisine verilen vazifeyi yerine getiriyor. Peki, siyasetçiler görevini yerine getiriyor mu? Bu halk siyasetçilere oy verdi, onlara bir vazife verdi. Bu meseleyi çözmek için siyasetçilerin görevi yok mu? Tek çözüm silah mı? Bu meselenin çözümü sonuç itibari ile siyasi olacaktır, silah ile olacağını zannetmiyorum.
Erdoğan, daha önce çözüm sürecini başlattığı zaman bu konuda Devlet Bahçeli’ye :“Sizin tek bildiğiniz silah, tek bildiğiniz savaş. Bu iş böyle olmaz! Çözüm sürecini başlatıyoruz. Bu iş ancak siyaset yolu ile çözülür. Analar artık ağlamayacak. Bu işi çözeceğiz.” diyordu. O zaman çözüm süreciyle övünüyor, artık anneler ağlamıyor diyordu. O zamanki tavrı mı yanlıştı şimdi ki mi yanlış?
Çözüm süreci iki sene devam etti ve hiç asker, polis ölmedi. Herkes ümitlendi ve “inşallah, artık bu meseleden kurtulacağız. Hem kardeş kardeşi öldürmeyecek hem de kalkınacağız” demeye başladılar. Maddi olarak da refah seviyesi yükselecek kişi başına düşen milli gelir 8 – 9 bin dolar olmaktan çıkıp belki 15 – 20 bin dolar olacak, belki daha da yükselecek ve Avrupa gibi 40 bin, 50 bin, 60 bin olacak. Ama tekrar bir takım güçler müdahale etti ve Hükümet de onlarla beraber olup çözüm sürecini bir akşamda rafa kaldırıp ertesi gün “sonuna kadar savaş” demeye başladılar.
Çözüm süreci esnasında yanlışlar olmadı mı? Oldu. O yanlışları yapmasaydınız ve PKK’ya yaptırmasaydınız! Çözüm süreci demek Doğu ve Güneydoğu’yu PKK’ya teslim etmek demek miydi? Bu değildi tabii ki. O hale getirmeseydiniz. Hendekler açıldıysa, açtırmasaydınız. Çözüm süreci hendeklere izin verme süreci midir? Ama sonuçta bu sorunun siyasi yolla çözülmesi icap eder.
Büyük Devlet Olmanın Şartları Vardır!
Osmanlı büyük devletti çünkü kimsenin dili ile uğraşmadı. Böyle büyük devlet oldu. Mısır Arapça konuştu, Arapça eğitim yaptı ama Osmanlı’ya bağlıydı. Arabistan’ından Mısır’a, Yemen’den Habeşistan’a, İspanya’ ya kadar atalarımız 3 kıtada at koşturdu. Hepsi Türkçe mi konuşuyorlardı? Eğer hepsine Türkçeyi dayatsaydı, Osmanlı, Osmanlı olabilir miydi? Büyük devlet olabilir miydi? Büyük devlet olmanın şartları var. Büyük devlet olacaksanız çeşitli ırklar olacak ve herkes kendi dili ile yazıp çizecek, konuşacak, okulunu açabilecek ki büyük devlet olabilesiniz yoksa böyle sorunlar yaşarsınız ve büyük devlet olamazsınız. Mesela şimdi Osmanlı gibi üç kıtaya hâkim olsak her tarafa Türkçeyi mi dayatacağız? Mümkün mü böyle bir şey? Osmanlı böyle bir şey yapsaydı Mısır, Osmanlı’ya bağlanır mıydı? Arabistan Osmanlı’ya bağlanır mıydı? İspanya Osmanlı’ya bağlanır mıydı?
Gara operasyonu sonucu 13 rehinenin hiç birinin kurtarılamaması bu operasyonun başarısızlığını gösteriyor. Herkes bu başarısızlığı birbirinin üzerine atmaya çalışıyor. Erdoğan, ‘kendi ile birlikte bütün yetkililerin sorumlu olduğunu’ söyledi. Peki, acaba gerçekten bütün yetkililerin hepsi bu kararda mıydı? Hepsi onun gibi mi düşünüyordu? Kimler bu emri verdiyse onlar sorumludur. Hepsi gerçekten bu karara imza atmış mıydı? Ben, tecrübeli bir paşanın, ‘böyle bir operasyonla ( Gara operasyonu ) oradaki rehineler kurtarılamaz’ diyeceği kanaatindeyim. Dolayısıyla kimler ‘illa bu yapılacak’ dediyse; onlar sorumludurlar. Onlar kimdir ben onu bilemem. Devletin tepesinde kimler illa da bu böyle olacak diye ısrar etti, onu bilmiyorum. Sonuçta bu ailelere ateş düştü.
Daha evvel buna benzer olaylar olmuş ve birtakım anlaşmalar yapılarak rehineler kurtarılmıştı. Bu işin usulü bu, maalesef başka türlü olmaz. Çünkü askeriniz adamın elinde, kafasına sıkıverir olur biter. Geçenlerde bir olay olmuştu. Yurtdışında denizde korsanlar tarafından bir gemi kaçırıldı. İçinde 15 tane çalışan Türk varmış. Dışişleri Bakanlığı birtakım mekanizmaları harekete geçirerek -büyük ihtimalle de para vermişlerdir- Türk gemicileri kurtardılar.
Her Konuşana ve Eleştirene Vatan Haini Demeyi Bırakın!
13 tane devlet görevlisi içinde buna benzer bir mekanizma çalıştırılamaz mıydı? Milletin ve muhalefet partilerinin bunları konuşması hoş karşılanmalıdır. Bunlar konuşulur, herkesi susturamazsınız. İnsanların ciğeri yanmıştır konuşacaklar ve sizde buna razı olacaksınız. Her konuşana vatan haini mi diyeceksiniz? Vatanımızı da severiz milletimizi de severiz. Vatanımızı sevdiğimiz için konuşuyoruz zaten, sevmesek umurumuzda bile olmaz. Vatan da bizim, millet de bizim ama biz sizin politikalarınızı eleştiriyoruz. Her eleştirene vatan haini mi diyeceksiniz? Bırakın bu kafayı.
Siyasi Tekfircilik Nedir?
Nasıl ki tekfirciler, kendileri gibi düşünmeyen herkese ‘kâfir’ diyorlar, bunlar da kendileri gibi düşünmeyen herkese ‘vatan haini’ diyorlar. Bu da siyasi tekfirciliktir. Gara operasyonu sonra elbette konuşanlar olacaktır. Susturmak için sürekli operasyonlar, sürekli soruşturmalar, sürekli gözaltılar yapılıyor. Konuşacaklar diye herkes susturulmaya çalışılıyor. Konuşurlarsa yanlışları ortaya dökülecek diye korkuyorlar. Ama bugün ama yarın yanlışlarınız zaten ortaya dökülecek! Dikkatli olsanız, adaletli ve merhametli olsanız, siyaset bilseniz bu kadar baskı yapmanıza gerek kalmaz. Siyasetin görevi ne? Askerin görevi varda siyasetin görevi yok mu? Siyaset önce sorunları siyasi yolla çözmeye çalışır, olmazsa son çare olarak askere- polise görev verir. Ama şimdi tek çare asker, polis olmuş ve siyaset olanları kenardan seyrediyor.
Gara operasyonu hakkındaki analizi video olarak izlemek için;
Gündeme İslami Bakış Programını İzlemek İçin Buraya Tıklayınız.