“Türkiye’de Özgürlüğü Fazla Bulan Bir Güç Var!”

0

Erzin’de mahkeme sonrası polis zulmüne maruz kalan Furkan gönüllülerine en büyük destek Alparslan Kuytul Hocaefendi’den geldi.

Olaydan hemen sonra Twitter hesabından paylaşım yaparak göz altına alınan kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağını ve onların yanında olacağını söylemişti. Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin de aralarında bulunduğu topluluk emniyetteki Furkan gönüllülerinin serbest bırakılması için Erzin girişinde yine polis zulmüne uğradı. Polisin baskı ve saldırısına rağmen alanı terk etmeyen Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan gönüllülerine polis haksız yere müdahale etti.

Gece yarısı emniyetteki Furkan gönüllülerinin serbest bırakılmasının ardından Adana ya dönen Alparslan Kuytul Hocaefendi evinin önünde yaptığı konuşmada Furkan gönüllülerine zulmeden herkesten şikayetçi olacaklarını ifade etti. Basın açıklaması yapmanın yasal bir hak olduğunu söyleyen Hocaefendi polisin bu hakkı gasp etmeye çalıştığını ifade etti. Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Erzin dönüşü evinin önünde yaptığı konuşma şu şekilde;

29 Mayıs Olaylarıyla İlgili Mahkeme Ertelendi

Bildiğiniz üzere bugün (10.09.2020) önce arkadaşlarımız ve daha sonra bizler büyük bir zulme uğradık.

29 Mayıs 2016 tarihinde İskenderun’da yapacağımız konferansın iptalinden sonra basın açıklaması yapmak istemiştik ve o zaman yine aynı şekilde Erzin Emniyeti otobanı keserek basın açıklaması yapmamıza, İskenderun’a gitmemize izin vermemişti.  Orada tomalarla müdahale ettiler, jandarmayı çağırdılar vs. 29 Mayıs’ta yaşanan olaylarla ilgili bugün (10.9.2020) mahkemesi vardı. Yani 8. Duruşma gerçekleşecekti. Bu mahkeme 3 yıldır devam ediyordu ve bugün hâkim değişti, zaten son zamanlardaki mahkemelerde ya hâkim değişiyor ya da hâkim erteleme kararı veriyordu. Bugün de duruşma haftaya (17.9.2020) ertelendi. Hâkim haftaya karar verecekmiş.

Basın Açıklaması Anayasal Bir Haktır

Erzin Emniyeti yapmış olduğu zulmün ortaya çıkmasından ve basın açıklamasından korkuyor. Bugün mahkeme sonrası yapılmak istenilen basın açıklamasının da sessiz sedasız, kimsenin görmeyeceği bir yerde yapılmasını istediler. Kimsenin görmeyeceği ve duymayacağı bir yerde basın açıklaması yapılır mı? Gidelim ormanda mı yapalım? Basın açıklamasını ağaçlara mı yapacağız?

Basın açıklaması, halkın çok olduğu yerlerde, parklarda vb. yerlerde yapılır. Böylece bir kamuoyu oluşturulmak istenilir. Bu basın açıklaması hakkı, zulme uğrayanlar ya da bir konuda hakkını arayan insanlar için tüm dünyada verilmiş olan bir haktır. Bu hakkı vermek istemiyorlar.

Lafa gelince anayasal devletten, anayasal haklardan, kanuni haklardan bahsediyorlar, hukuk devleti yalanını bol bol söylüyorlar. Herhalde bu ülkede bir yalan yarışması yapılsa ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ yalanıyla Türkiye birinciliği kazanır. Yani yalan şampiyonasında birinciliği kazanacak olan yalan, herhalde ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ yalanı olsa gerek.

Bugünkü müdahale sonucunda 80 arkadaşımızı gözaltına aldılar. Bize ‘sadece 6-7 kişinin ifadesini alacağız, gerisini ifade almadan bırakacağız’ dediler. Sonra biz akşama kadar bırakılmalarını beklerken bir baktık ki arkadaşları yine bırakmadılar. 80 kişiyi bulundukları yerden toplayıp döve döve, zalimce, gaddarca, alçakça alıp bir kapalı spor salonuna götürmüşler. Sayıyı azaltmaları bir bakıma kendi işlerini kolaylaştırmak için. Biz de bırakmayacaklarını anladık ve arkadaşlarımıza destek olmak istedik. 80 kişinin ifadesini almak herhalde yarın akşama kadar sürerdi. Yani 24 saat sürerdi. Kendilerini bu zahmetten kurtarmak ve olayı küçük göstermek için 11 kişinin ifadesini aldılar. Kadınların ifadesini almadılar. Böylece gözaltına alınanlar içinde kadın ve çocukların olduğu belli olmasın istediler. Belli olmayacak diye bir şey mi var?

29 Mayıs’ta Şikayetçi Olmadık, Şimdi Şikayetçi Olacağız!

Biz 29 Mayıs 2016 da onlar bu zulmü yaptıklarında şikayetçi olmamıştık ama şimdi şikayetçi olacağız.

Türkiye hukuk devleti olsaydı, savcının talimatı ile soruşturma açılırdı. Tabii hukuk devleti olmadığı için, kaymakamın izin vermesi gerekecek, valinin izin vermesi gerekecek ki soruşturma açılabilsin.

Bu işe kaymakam ve vali ne karışır? Yani polis, kaymakamın, valinin memuru olabilir. Kaymakam ve Vali memurla mı uğraşacak? Memurdur yanlış iş yapmış olabilir, diyecek ama Türkiye’de böyle değil. Kaymakam ve Vali kendi memurunu koruyor, memuruna bir laf söylettirmiyor. Büyük ihtimalle soruşturma izni vermezler ama bizde bunu yayacağız. Bu kadar zulüm var, bu kadar görüntüler var, bu kadar alçaklıklar var ve soruşturma izni vermeyen bir kaymakam var. Eğer kaymakam veya vali soruşturma izni vermezse biz de sonuna kadar bunun takibini yapacağız.

Anlattığım sebepten dolayı (Kendilerini bu zahmetten kurtarmak ve olayı küçük göstermek için 11 kişinin ifadesini aldılar. Kadınların ifadesini almadılar. Böylece gözaltına alınanlar içinde kadın ve çocukların olduğu belli olmasın istediler.) herhalde aşağı yukarı saat: 23.30 gibi işlemleri bitirdiler. 11 kişinin ifadesi alındı, gerisinin ifadesini almaya gerek görmediler.

Bizi sevdiklerinden veya düşündüklerinden dolayı değil, 80-90 kişilik bir mahkeme olmasını istemedikleri için. 5-10 kişilik küçük bir grupla arbede olmuş kadar basit bir şeymiş gibi göstermek istediklerinden dolayı ifade aldıkları insan sayısını azalttılar.

Birçok arkadaşımız darp edildi. Antep ve başka şehirlerden gelen arkadaşlarımızdan da darp edilenler var. O arkadaşlarımıza da haber ettik ama buradan bir kez daha söylüyorum: Darp edilen arkadaşlarımız kendi bulundukları şehirde hastaneye gidip darp raporu alsınlar. Buradaki arkadaşlarımızdan da darp edilenler şimdi hastaneye gidecekler ve rapor alacaklar. Cop yemiş olanlar ya da yumruk, tokat, tekme vb. ile darp edilenlerin hepsi hastaneye gidip rapor alacaklar. Bu raporların resmi işlemleri tamamladıktan sonra biz de yasal süreci başlatacağız. Kaymakam belki engelleyecek ama biz başlatacağız, duyuracağız.

Sağlık Bakanlığını Kınıyorum!

Biraz evvel arabada gelirken hanımdan öğrendim; Bir arkadaş çok fazla gaz yediği için fenalaşmış düşüp bayılmış, nefes alamıyor, neredeyse ölecek hanım da hemen o sırada 112’yi arıyor. ‘Burada çok kötü fenalaşmış bir insan var, kötü durumda nerdeyse ölmek üzere’ diyor. ‘Tamam, siz filan yeri arayın’ diyorlar. Orayı arıyor, karşıdaki kişi: ‘trafik kazası mı’ diye soruyor. Hanım da ‘yok, bir olay oldu’ diyor. Karşıdaki kişi: ‘Bu Erzin’in girişindeki olay mı?’ diyor. Hanım da ‘evet’ diyor. Karşıdaki kişi bizim olayımızın olduğunu anlayınca ‘tamam’ diyor ve telefonu kapatıyor, kapatış o kapatış. Sağlık Bakanlığını’da buradan kınıyorum. Bu memurları da şikâyet ediyorum. Eğer bakanlık diye bir şey varsa bu kişilerden bunun hesabı sorulmalıdır.

Benim eşim bizzat 112’yi aradı, bizim bu olay olduğunu anlayınca telefonu kapattılar, yardım göndermediler. O fenalaşan arkadaşımıza, orada tanıdığımız bir doktor arkadaş yardımcı olmuş. İnşallah durumu iyidir. Son durumunu bilemiyorum.

Doktor kim olursa olsun yardım etmek zorundadır. Doktorluk mesleği bunu gerektirmektedir. Yani düşmanı bile olsa yolda görse yardım etmek zorundadır. Doktor, hastanın fikrine, zikrine, dinine, imanına, mezhebine, partisine bakmaz, doktorluğunu yapar. Bu gece böyle bir olayda oldu.

“Kanun Biziz” Diyorlar!

Herkesin şunu bilmesini istiyorum: ‘Mücadelemiz devam edecektir. Gelen tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Orada darp edilen kardeşlerimize geçmiş olsun, diyorum. Mücadele devam edecek. Erzin Emniyeti ya da Erzin Emniyetine bu talimatını veren siyah gözlüklüler, belki kimse duymasın 5-10 kişi tenha bir yerde bir basın açıklaması yapsın, gitsin istediler.

O basın açıklaması yapılan alanda basın açıklaması yapmış olsaydık 53 tane araç görecekti ama şimdi bütün dünya gördü. Bir basın açıklaması değil, yüz basın açıklaması hatta bin basın açıklaması yapmış olduk mu olmadık mı? Olduk. Bunu biz istemedik. Bizim istediğimiz basın açıklaması, insan gibi bir basın açıklaması yapıp dağılmaktı.  Ama bunlar diyorlar ki: ‘Anayasa kim oluyor? Kanun kim? Kanun biziz’ diyorlar.

Polis Devleti Olmuşuz.  Gizli diktatörlük yapıyorlar

Anayasa hak veriyor, bunlar ‘Ben sana hak vermiyorum’ diyorlar.

Kanun hak veriyor, bunlar ‘Ben verirsem hakkın var, ben hak vermezsem anayasa hak vermiş, kanun hak vermiş hiçbir önemi yok’ diyorlar.

Siyah gözlüklüler izin verecek, o zaman emniyetçiler de izin verecek ya da siyasetçiler izin verecek, o zaman polis de izin verecek. Halbuki o zaman anayasayı da kanunları da değiştirin.

Anayasa ve kanunları değiştiremiyorlar neden? Çünkü o zaman bütün dünyaya rezil olacaklar. Diktatörlük olduğunu iyice ispat edecekler. Gizli diktatörlük yapıyorlar.

Türkiye’de Özgürlüğü Fazla Bulan Bir Derin Devlet Var!

Kanun, anayasa Avrupa’ya uyum sürecinde birtakım insanlara vatandaşlara bazı özgürlükler, haklar vermiş fakat bunlar bu özgürlüğü fazla buluyorlar. Yani Türkiye’de özgürlüğü fazla bulan bir derin devlet var. Onlarla beraber olan siyasi bir devlet var, daha doğrusu hükümet var, siyasiler var. Yani bunlar Türkiye’deki özgürlüğü fazla buluyorlar ve ‘özgürlüğü azaltmalıyız’ diyorlar. Anayasa hak vermiş, kanunlar hak vermiş ama bunlar ‘Hayır, ben hakkı verirsem o zaman hakkın var’ diyorlar.

Kanunu değiştir. Kanunu değiştirirsem dünyaya rezil olurum diye düşünüyor. Zaten rezilsin. Şimdi bunu dünya görmüyor mu, bilmiyor mu? Bunları dünya gördükçe ‘Türkiye polis devleti, diktatörlük kurulmuş’ diyor. Başka ne diyecek?

Güya bunlar örtbas etmek için kanunları değiştirmiyorlar, dolayısıyla yaptıkları şeyleri kanunsuz kanunsuz yapıyorlar. Kanuni bir devletin tayin ettiği bazı mahzurlu yerler vardır, buralarda basın açıklaması yapılmaz. Onun dışında her yerde yapabilirsin. Şuralar şu sebepten dolayı uygun der. Valilik olabilir, orada yapmasın bir başka yerde yaparsın. Ama toplumun olduğu yerde, halkın olduğu yerde yaparsın. Böyle dağ başında tenha bir yerde değil, dar bir sokakta değil, ormanda değil. Çocuk mu kandırıyorsun? Tenha bir yerde götürüp ‘burada yapın’ diyorsun. Senin karşında çocuk mu var? Yok efendim burası CHP’lilerin yeri. Erzin’deki CHP’liler size, ‘bize böyle bir basın açıklaması izni vermeyin mi’ dediler. CHP’lileri niye suçluyorsunuz? CHP’lilerde daha evvel orada yapmak istemişler, onlara da izin verilmemiş, o yüzden bize de izin vermemeleri gerekiyormuş. CHP’ye de izin vereydin HDP’ye de izin vereydin, herkese de izin vereydin diktatör. Onlara izin vermedin diye bu yaptığın hareket doğru mu oluyor? Yani onların da konuşmasına izin verseydin. Bu ülkede bir tek sen mi konuşacaksın? Böyle yapa yapa memlekette her gün gerginlik meydana getiriyorsunuz.

Milletin artık anlaması lazım. Memleket diktatörlüğe doğru götürülüyor, memleket polis devleti yapılıyor, polisin yaptıkları meydanda ve başka yaptıkları da var. Onları da başka zaman açıklayacağım. Daha sonra polisin yaptığı tehditleri, gizli tehditleri de açıklayacağım. Kimsenin yaptığı yanına kalmayacak.

Söyleyeceklerim bundan ibaret. Darp edilen arkadaşlarımız şimdi adli tıbba gidip rapor alacaklar, daha sonra yasal işlem başlatacağız. Desteklerinizden dolayı herkesten Allah razı olsun. Teşekkür ediyorum.

Bu saatte slogan atmayalım, komşuları rahatsız etmeyelim. Mücadelemize devam edeceğiz arkadaşlar. Tekrar görüşmek üzere Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here