Alparslan Kuytul Hocaefendi, cuma tefsir dersi sonrası kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Melek Çetinkaya ’nın dün Ankara’da ki evinden gözaltına alınmasını, bugün (17.07.2020) çıkarıldığı sulh ceza hakimliği tarafından tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusuna şu şekilde cevap verdi:
‘Bu gerekçe ile Melek Çetinkaya ’nın tutuklanması elbette bir zulümden ibarettir. Bu zulümde Akit TV’nin de payı var. Akit TV, gördüğüm kadarıyla muhalifleri bazen ekrana çıkartıp, onlara kumpas hazırlıyor. Daha evvel zannedersem Cihangir İslam Bey’e de programda böyle bir kumpas hazırlamışlardı ve Cihangir Bey programı terk edip çıkmıştı. Sonra Ahmet Davutoğlu’na aynı saygısızlık yapıldı. Daha başkalarına da yapıldı, şimdi ise bu kadına. Aslında programa değil tuzağa çağırıyorlar. Beni de çağırmışlardı, gitmedim.
Melek Çetinkaya ‘nın kimseyi övdüğü, bir şey yaptığı yok. Bir ev kadını. Siyasetten anladığı da yok. Melek Çetinkaya çocuğunun derdine düşmüş bir anne. Diyarbakır anneleri anne de bu kadın anne değil mi? Çocuğunun bir suçu olmadığını anlatmaya çalışıyor. Silah kullanmadığını, kendilerine başka şey söylenerek 15 Temmuz’da kışladan çıkartıldıklarını, tek onun değil yüzlerce talebe bu şekilde yalanla dolanla kandırılarak çıkarıldıklarını, şahitleri de var anlatıyor.
Bu ülkede bir güç var. Hem zulmediyor hem de zulmün konuşulmasını da istemiyor. Zulüm yapıldığı konuşuldukça, zayıflayacağının farkında. Bir taraftan vuruyor, bir taraftan da sesini çıkartmayacaksın, diyor. Ben vuracağım, sen seslenmeyeceksin, diyor. Mazlum bağırır. Mazluma vurabilirsin ama bağırmasını engelleyemezsin.
Koca devlet bu kadıncağız ile mi uğraşıyor? Melek Çetinkaya , yüreği yanmış bir annedir. Niye Diyarbakır annelerini alkışlıyorsunuz, oysa bu da bir anne. Çocuğumun suçu yok, diyor. Çocuk darbe yapmışta, silah kullanmışta, insanları öldürmüş de annesi onu savunuyor değil çocuğunun böyle bir şeyi yok, annesi onu söylüyor. Şahit yok, ispat yok, silahını bırakmış, teslim olmuş. Melek Çetinkaya ’yı bu şekilde süründürmeleri gerçekten vicdansızlık, başka bir şey değil.’ dedi.
Sorunun tamamını okumak için;
Melek Çetinkaya ’nın tutuklanması hakkında avukatı, yaptığı açıklamada: ‘Basın yoluyla suçu ve suçluyu övmek’ iddiasıyla gittiğimiz mahkemede terör propagandası yapmak suçlamasıyla karşılaştık. Bu suçlamayı daha önce söylemediler, mahkemede öğrendik, dedi.
Bana da aynısı yaptılar. Emniyette bize verilen yazıda, terör örgütü propagandası denildi. Mahkemede terör örgütü üyesi, dört tane terör örgütüne üye olmak gibi bir saçmalıkla karşılaştık. Bende mahkemede bunun aynısını hâkime söylemiştim. Hâkim Bey, bize verilen yazıda böyle bir iddia yoktu. Şimdi buraya geldik iddia değişti. Bu nasıl iş? demiştim. Bu bayanın bu gerekçe ile tutuklanması elbette bir zulümden ibarettir. Bu zulümde Akit TV’nin de payı var.
Akit TV Programa Değil Tuzağa Çağırıyor!
Akit TV, gördüğüm kadarıyla muhalifleri bazen ekrana çıkartıp, onlara kumpas hazırlıyor. Daha evvel zannedersem Cihangir İslam Bey’e de programda böyle bir kumpas hazırlamışlardı ve Cihangir Bey programı terk edip çıkmıştı. Sonra Ahmet Davutoğlu’na aynı saygısızlık yapıldı. Daha başkalarına da yapıldı, şimdi ise bu kadına. Aslında programa değil tuzağa çağırıyorlar. Beni de çağırmışlardı, gitmedim. Bu kadına da bunu yapmışlar. Tuzak sorular, köşeye sıkıştırmalar ve basın yoluyla suç ve suçluyu övmek iddiasıyla… kimi övmüş? İşte güya “FETÖ’ye FETÖ” diyor musun demiyor musun? Gülen’e “terörist” diyor musun, demiyor musun? gibi birtakım sorular. Onların istediği gibi cevap vermemiş, ondan dolayı da bu terörü övmek sayılmış. Melek Hanım’da benim bildiğim kadarıyla ‘bilmiyorum, tanımıyorum’ demiş. Ben övdüğüne dair bir cümle okumadım ama niye televizyona çıkartıldığı meydanda? Demek ki böyle bir programa çıkaralım, ağızdan birkaç kelime, laf alalım, arkasından manşeti atalım, FETÖ’yü övdü, diyelim. Ondan sonra mahkemeye çıkarılsın ve tutuklansın. Planın, projenin bu olduğu açıkça meydanda.
Kadın kendi çocuğunun derdine düşmüş. Çocuk daha askeri okul talebesi ve gerek erler gerek askeri okul talebeleri bunlar suçlanamazlar, kanun var, bunlar komutanlarına itaat ederler. Buna rağmen çocuğa müebbet vermişler. Bu da bir anne, yüreği yanıyor. Bu kadın her gün eylem yapıyordu. Bütün mesele bundan ibarettir. Sen misin eylem yapan, sen misin her gün gündem de olan ve Türkiye’de adalet yok diyen, çocuğum masumdu, yaşı daha 18-19, nasıl müebbet verirsiniz, nasıl bunu yaparsınız diyen, sen misin bunları diyen, sen misin her gün Ankara polisini uğraştıran? O zaman bizde sana böyle yaparız. Kumpas hazırlandı. Kadıncağızda her halde çıkarsam belki derdimi anlatırım, belki oğluma bir faydam olur, diye düşündü ama tuzağa düştü. Bu tuzağı hazırlayanların inşallah bir gün kendilerinin başına gelir. Çok insanın canını yakıyorlar. Şimdi güç ellerinde, istedikleri gibi at oynatıyorlar. Nasılsa bu devran bir gün değişir amma bu dünyada, mahkeme de hesap verirler amma ahirette Allah’ın mahkemesinde hesap verirler.
Diyarbakır Anneleri Anne de Melek Çetinkaya Anne Değil Mi?
Melek Çetinkaya ’nın kimseyi övdüğü, bir şey yaptığı yok. Bir ev kadını. Siyasetten anladığı da yok. Bu kadın çocuğunun derdine düşmüş bir anne. Diyarbakır anneleri anne de bu kadın anne değil mi? Çocuğunun bir suçu olmadığını anlatmaya çalışıyor. Silah kullanmadığını, kendilerine başka şey söylenerek 15 Temmuz’da kışladan çıkartıldıklarını, tek onun değil yüzlerce talebe bu şekilde yalanla dolanla kandırılarak çıkarıldıklarını, şahitleri de var anlatıyor. Kadıncağız bunun derdinde. Çocuğum kandırıldı ve çocuğum olayı görünce silah kullanmadı, kimseye bir şey yapmadığını anlatıyor. Eğer bu çocuk suçluysa o zaman devletin başındakilerden niceleri, ondan daha çok suçlu. Bu çocuk ne olduğunu bilmeden götürülüyor ve hepimiz askerlik yaptık, asker komutanına hesap sorar mı, gelmiyorum diyebilir mi, otobüse binmiyorum diyebilirim mi? Zaten ya tatbikat diye götürmüşler ya bir terör saldırısı var diye götürmüşler, hep bu şekilde götürmüşler. Bunun bir sürü şahidi var. Kadıncağız aslında oğlu için mücadele verdiğinden dolayı bu başına geldi. Sen çok konuştun, diyorlar.
Mazluma Vurabilirsin Ama Bağırmasını Engelleyemezsin!
Bu ülkede bir güç var. Hem zulmediyor hem de zulmün konuşulmasını da istemiyor. Zulüm yapıldığı konuşuldukça, zayıflayacağının farkında. Bir taraftan vuruyor, bir taraftan da sesini çıkartmayacaksın, diyor. Ben vuracağım, sen seslenmeyeceksin, diyor. Mazlum bağırır. Mazluma vurabilirsin ama bağırmasını engelleyemezsin. Ve şu an da kadıncağız tutuklanmış. Bu kadın tutuklamayı gerektiren ne yapmış? ‘Basın yoluyla suç ve suçluyu övmek’ iddiası ile mahkemeye veriliyor, terör örgütü propagandası yapmaktan tutuklanıyor. Bu kadın kimi övmüş, darbecileri mi övmüş? Ben okudum, böyle bir şey söylemiyor. Akit TV, bu davranışı ile, bugüne kadar yaptıklarıyla ölecek olursa bunun hesabını Allah’a veremeyecek. Akit TV’nin sahibi, orada çalışan, özelliklede yayın yönetmenliğini yapan televizyondaki yetkili kimselere dikkat etsin. Eğer kendisi bu yapılan programlardan rahatsız ise, bu programları yapanları görevden alsın. Akit TV, ‘kumpas hazırlayan TV’ olarak tarihe geçiyor, ‘tetikçi’ olarak tarihe geçiyor.
Bunu bana da kaç defa yaptılar. Akit TV, Doğu Perinçek’i övüyordu, benim aleyhimde program yapıyordu. Şimdi de Doğu Perinçek’i anladık, gerçek yüzünü gördük, diyor. Sanki bilmiyormuş da yeni görmüş. Bırakın bu ham siyasetleri. İnşallah yapılan itiraz -mutlaka avukat itiraz etmiştir- kabul edilir. Eğer kabul edilmezse bu kadın birkaç ay yatar, sonrasını bilmem ama bu şekilde.
Bu İnsanlık Mıdır?
Türkiye, bütün dünyaya gerçekten çok kötü bir görüntü veriyor. Adaletin artık bittiği, eksiye düştüğü bir ülke oldu. Çocuğunu savunan bir anneyi hapse atıyor. Kadın ‘ben buraya FETÖ, şu, bu falan konuşmaya gelmedim. Ben onları tanımam etmem’ diyor. Ben çocuğumu konuşmaya geldim. Çocuğumu anlatayım, olay nasıl oldu, benim çocuğumun bir alakası yok. Ben bunu anlatmaya geldim. Ama onlar sürekli kadına suç işlettirebilecek sorular sorarak kadını köşeye sıkıştırıyorlar. Kadın da bir hata yapsın, bir kelime ağzından kaçırsın istiyor. Bu insanlık mıdır? Bir gün size bunu yapan bir gazeteci olursa, bir televizyoncu olursa o zaman devran da değişmiş olur, böyle kumpas hazırlamak neymiş mahkemelerde hesabını verirseniz? Ne oldu? Şimdi kadın hapse atıldı, Akit TV çok mutlu mu oldu? Bir anneydi anne, sadece o kadar ama herkes susmuş ya, hepsinin annesi, karısı var, anası-babası var, kardeşi var ama herkes hareket halinde değil. Herkes yapılan bu zulmü kınamıyor, protesto eylem yapmıyor, herkesi susturmuşlar ya böyle birkaç kişi konuştuğu zaman sen bize kafa mı tutuyorsun, diyorlar. Sen herkesi uyandırmaya mı çalışıyorsun, herkes böyle yaparsa en iyisi biz herkesi susturalım, bastıralım, diyorlar.
Kendinizi Affediyorsunuz, Başkalarını Affetmiyorsunuz
Sen vicdanları da bastırabilecek misin? Vicdanları bastıramıyorsunuz. Herkesin vicdani ona şunu söylüyor; “Eğer bu alt kademede ki Ahmet, Mehmet suçluysa, üstekiler nasıl suçsuz olabilir?” Herkesin vicdanı bunu soruyor, söylüyor, herkesin vicdanı konuşmaya devam ediyor. Vicdanları susturamıyorsunuz. Kendinizi affediyorsunuz, başkalarını affetmiyorsunuz. Cumhurbaşkanı demedi mi ‘alt tarafı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet.’ Peki içeri atılanlar kimler? Alt taraf. Yok er, yok Harbiyeli öğrenci, toy çocuklar. Yok Banka Asya’ya para koymuş, bilmem ne öğretmen, şu bu polis vs. Cumhurbaşkanı alt taraf ibadet demedi mi? ibadet edenleri mi hapse dolduruyorsunuz? Üst taraf zaten burada değil. Bu iş baştan beri yanlış, bir din düşmanı komite var. Bu din düşmanı komite, bu projeyi bu şekilde yaptı, hükümete de dayattılar, hükümette bunu kabul etti. Olması gereken bu değildi. Olması gereken, sadece darbeciler ve ona yardım edenler. Bu iş baştan beri yanlış gidiyor.
Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklama ya göre; FETÖ’den altı yüz bin kişi hakkında işlem yapılmış. İki yüz seksen üç bin kişi emniyete götürülmüş, nezarethaneye atılmış, gözaltı yapılmış. Doksan beş bin kişi tutuklanmış. Şu an da hali hazırda hapishanede olan yirmi altı bin kişi altı var. Altı yüz bin kişi hakkında işlem yapılıyor. Var mı böyle bir şey. Selam veren hakkında işlem yapılıyor ve kimse konuşmayacak ve kimsenin vicdani bunu kabul etmiyor. İnsanlar korkabilir, konuşmayabilir ama onun da vicdanı var ve onun vicdanı diyor ki; “Eğer alt tabakadaki insanlara hesap soruyorsanız, neden anlamadın, neden onlarla beraber oldun, diyorsanız, siz üstteydiniz, devletin tepelerindeydiniz. Elinizde emniyet vardı, istihbarat vardı. Siz neden o zaman suçlu değilsiniz. Onları her yere yerleştiren de sizdiniz. Siz buna rağmen suçlu değilsiniz, alttaki gariban bir şey bilmez, etmez. Onun elinde istihbarat mı var? Ne bilecek o.” Onları affetmiyorsunuz ama kendinizi affediyorsunuz.
Ben burada bir şey söyleyeyim; “Bu 15 Temmuz ile ilgili daha doğrusu şimdiki adıyla FETÖ, eskiden PDY vs. bu yapıyla ilgili, bu operasyonlarla ilgili baz alınan tarih, hangi tarih? 17-25 Aralık 2013. 17-25 Aralık 2013’den sonra hâlâ onlarla görüşenler suçludur, deniyor. Neden 17-25 Aralık 2013? Ben daha doğru bir tarih vereyim. Asıl tarih 7 Şubat 2012 MİT operasyonudur. MİT’e o tarihte operasyon yaptılar ve aslında o zaman ipler koptu ve devlet böyle bir yapı olduğunu anladı. Peki neden onu baz almıyorlar? 7 Şubat 2012’de o cemaatin polisleri, savcıları MİT’e operasyon yaptığında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı alıp götürmek istediklerinde, aslında her şey anlaşılmış oldu. Ve o tarih baz alınması gerekir. Neden bir buçuk yıl sonrası, yirmi iki ay sonrası baz alınıyor. Neden 17-25 Aralık 2013? Çünkü 7 Şubat 2012 MİT operasyonundan 16 ay sonra, Haziran 2013 Türkçe Olimpiyatları’nda Cumhurbaşkanı, Fetullah Gülen’i Türkiye’ye davet etmişti. Eğer 7 Şubat 2012’yi baz alırlarsa, onu ölçü olarak alırlarsa o zaman kendileri de zor duruma düşüyor. 7 Şubat 2012’den 16 ay sonra siz hâlâ anlamadınız mı? Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet ettiniz. ‘Hocam artık gel, bu özlem bitsin’ dediniz. O tarihi esas alırlarsa kendilerinin de başı yanar. O yüzden 17-25 Aralık tarihini esas alıyorlar, anladınız mı? Yoksa asıl kopma, 7 Şubat 2012. Onu esas almıyorlar. Çünkü onu esas alırlarsa kendileri o tarihten sonra hâlâ irtibatlarını devam ettirdiler. Hatta tüm Türkiye’nin gözü önünde, koca bir stadyum da Cumhurbaşkanı Fethullah Gülen’i Türkiye’ye davet etti. ‘Hocam artık gel, bu özlem bitsin’ dedi. Bunu açıklayamazlar. Nasıl olur da devletin en mahrem yerine, MİT’e operasyon yapan bir cemaatin hocasına nasıl böyle davranırsın, ‘Hocam gel artık, bu özlem bitsin’ nasıl diyebilirsin diyecekler. O yüzden o tarihi esas olarak almamaktadırlar. 17-25 Aralık 2013 tarihini esas alıyorlar. Çünkü zaten ondan sonra ipler koptu, onlarla hiçbir irtibatları kalmadı. Dolayısıyla ondan sonrası kendileri temiz. O yüzden onu esas alalım diye karar verdiler ama bir gün devran değişirse, bu iş aslında 7 Şubat 2012’de başladı, neden? O tarihten itibaren irtibatı kesmemiş olanların hepsi suçludur, denilirse, hükümetin tamamı bu işin içine girer. Şimdi bunları kimse konuşmasın diye sürekli bir baskı uygulanıyor.”
Koca devlet bu kadıncağız ile mi uğraşıyor? Melek Hanım, yüreği yanmış bir annedir. Niye Diyarbakır annelerini alkışlıyorsunuz, oysa bu da bir anne. Çoğumun suçu yok, diyor. Çocuk darbe yapmış da, silah kullanmış da, insanları öldürmüş de annesi onu savunuyor değil çocuğunun böyle bir şeyi yok, annesi onu söylüyor. Şahit yok, ispat yok, silahını bırakmış, teslim olmuş. Kadıncağızı bu şekilde süründürmeleri gerçekten vicdansızlık, başka bir şey değil.
Tamamını izlemek için;