Bu hafta yaptığı Cuma tefsiri sonrası sorulan soruları cevaplayan Alparslan Kuytul Hocaefendi,
“Bilim ve sanat vakfına Kayyum atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yanıtladı.
Yaşanan bu gibi olayların büyük bir projeye hizmet ettiğine değinen Alparslan Kuytul Hocaefendi, bunlar yaşanmadan önce uyarıda bulunduğunu hatırlattı.
Türkiye’de özgürlüklerin kısıtlandığına ve diktatörlüğün kuvvetlendiğine değinen Alparslan Kuytul Hocaefendi, devletin güvenliği bahane edilerek her türlü haksızlığın ve zulmün yapıldığını anlattı.
İşte Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin o soruya verdiği cevabın tamamı;
Bize Kayyum atandığında onlar nasıl değerlendirdi bilmiyorum? Ya da değerlendirme yaptılar mı? Kınadılar mı? Bunca vakıflar kapatıldı, kayyumlar atandı ve birçok masum insan hapse atılarak haklarında işlemler yapıldı. Bu vakıfın yetkilileri, oradaki hocalar bir açıklama yaptılar mı bilemiyorum. İnşallah yapmışlardır. Yapmamışlarsa da ben yine de yapayım.
Bu Büyük Bir Projedir
Ben, aşağı yukarı 17/25 Aralık 2013 operasyonundan sonra, konferanslarımız iptal edilmeye başlandığında 2014 yılının mayıs ayında bunun büyük bir proje olduğunu fark ettim. “Konferanslarla kalmayacak, gerisi gelecek, bu yalnız bizimle de kalmayacak diğerlerine de sıra gelecek” demiştim. O konuşmalarım internette var.
Bunun bir proje olduğunu, birtakım olaylar bahanesiyle tüm cemaatlerin sırayla bitirileceğine, bu projenin bir plan dahilinde merhale merhale gerçekleştirileceğini o zaman da söylemiştim. Gidişat bunu gösteriyordu. Şimdi bu merhalelerin yavaş yavaş gerçekleştiğini görüyorsunuz. Bu konuşmalarımın üzerinden 5-6 sene geçti. 5-6 sene içerisinde çok şeyler değişti. O köprünün altından çok sular aktı.
Eski Türkiye yok artık;
- Özgürlükler çok kısıtlandı.
- Diktatörlük çok kuvvetlendirildi.
- Milli güvenlik adı altında (devlet güvenliği diyerek) her türlü haksızlık ve zulüm yapılır oldu.
Ben doğruları konuşmak zorundayım.
Bu işin içinde olanlara soruyorum. Türkiye, 2010- 2011- 2012- 2013 Türkiye’si diye kim diyebilir? Bu yıllardan sonra İslam düşmanları, çeşitli bahanelerle fırsat ellerine geçince ve hükümeti de kızdırdıkça kızdırarak, önlerine dosyalar, raporlar koyarak bayram ediyorlar.
Şu an da yargının hali meydanda. Ama onlar; ‘yargı altın çağını yaşıyor’ diyorlar. Demek ki kendileri hâkim durumdalar. Kendisi hâkim olmayan şu an da yargı altın çağını yaşıyor diyemez.
Bir sürü vakfa kayyım atandı. Vakfımıza kayyım atandı ve kayyım vakfı kapattı. Benim kurduğum vakfı sen hangi yetkiyle saf dışı edersin? O vakfı sen mi kurdun? Hangi yetkiyle kapısını kilitlersin? Sen git kendi kurduğun vakfın kapısını kilitle. Benim kurduğum vakfın kapısını kilitleyemezsin. Kayyım mısın? Madem kayyımsın o zaman aç ve sen idare et. Kayyım; idare eden demektir. Kapıyı kapatan demek değildir. (TDK da Kayyım: 1. Cami hademesi. 2. huk. Belli bir malın yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.) Sen kayyımlık yapmıyorsun. Sen kapıyı kapatıyorsun. Şimdiki yöntem bu.
Büyük fabrikaları bile bitirmenin yolu bu. Kayyım atıyorlar, fabrika bitiriliyor. Belediyelere kayyım atanıyor, belediyelerin içi boşaltılıyor.
Kayyım, kanun da ne içindir? Çok gerekli durumlarda bu süreç başlatılır ve orayı daha iyi idare etmek içindir. Şimdi iyi idare etmek için değil, kapısına kilit vurmak için kayyım atanıyor.
Ben bu konuda açıklama yaptığımda destek veren çok az oldu. Şu an anlamaya başlamışlardır. Benim o zaman gördüğü mü, görmediniz mi? Görmek istemediniz mi? Hadi görmediniz neden söylediğim de destek vermediniz? Anlamasanız da hiç olmazsa destek verseydiniz. Onu da yapmadınız. Bütün muhalifler bir şekilde susturuluyor.
Daha önce Başbakanlık yapmış olan Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu vakıf, bu hükümetle arası iyiyken; ‘güzel ve faydalı hizmetler veren vakıf, hükümetle arası bozuldu mu düşman bir vakıf oluyor ve yukarıdakiler bu vakfı bitirin’ diyor.
Türkiye’deki yargının geldiği nokta. Bunun gibi çok sayıda kanunsuz işleri var. Türkiye hukuk devleti değildi, bari kanun devleti olabilseydi.
Bununla ilgili daha geniş açıklama yapacağım…
Dinlemek için tıklaynız;