Hapishanedeyken bu mahkemem ile ilgili bir konuşma metni geldi. Atatürk’ün aleyhinde olan bir konuşma metni. Cezaevine savcılık göndermiş onlar da bana getirdiler. Bana ‘savunma yaz’ dediler. Bu konuşmayı sen mi yaptın? Neyi kastettin? Niye böyle konuştun? Gibi… Baktım benim konuşmam değil. Ben hayatta böyle bir konuşma yapmadım. ‘Ben ömrümde böyle bir konuşma yapmış değilim, emniyetten bunun videosunu isteyin her şey ortaya çıksın’ dedim.
Emniyet, savcılığa Atatürk’e hakaret içeren videoyu göndermiş, savcı beni tanımıyor mu? Tanımıyorsa bile internete girse Alparslan Kuytul yazsa zaten bütün videolarım karşısına çıkar. Videoda konuşan kişiyle beni karşılaştırdığı zaman orada konuşan kişi ile benim farklı kimse olduğum açıkça meydanda… Konuşan ben değilim.
İsmini vermeyeceğim başka bir insan konuşuyor. Belki de bunu bize ‘ben birisini ispiyonlamış olayım, konuşan ben değil filan kimse diyeyim diye’ kasten yapıyorlar.
Ey bu tuzağı hazırlayan alçaklar! bile bile bunu yapanlar! Sizi muradınıza erdirmeyeceğim. Hiç kimseyi ispiyonlamadım, ispiyonlamam. Devlet değil misin git bul, bana ne… Şimdiye kadar konuşmalarımı kırparak manayı bozuyorlardı. Hatta bazen bilgisayarda özel çalışılmış bir kelimeyi, bir cümleyi ya da bir paragrafı kırpıyor ve manayı bozuyorlar. Bu şekilde alçakça bunu yaparak bir sürü insanı bana düşman ettiler. Niceleri beni yolda görüyor yanıma geliyor, kimisi camide gelip elimi öpüyor, kimisi internetten yazarak, vakıf açıkken vakfa telefon açarak, arkadaşları görüp haber gönderenlerin hepsi ‘hocam hakkını helal et’ diyor. Neden diye sorduğumda; ‘senin kırpılmış videolarını izledim sonra aslını izleyince öyle olmadığını anladım. Bana hakkını helal eder misin?’ diyorlar.
Şimdi manayı bozmak için kırpma aşaması bitti, ikinci aşamaya geldik yani artık benim olmayan konuşmayı bana mal ediyorlar. İyice alçaldılar. ‘Arıyorlar, kafalarını duvarlara vuruyorlar, ne yapsak ta bir suç bulsak bunun hapisten çıkmamasına sağlasak’ diyorlar. Şimdi de benim olmayan konuşmayı benim üzerime yıkmışlar. Bu konuşan ben değilim dediğim halde savcı güya emniyetten istemiş ve görmüştür. Gerçekten istediyse görmüştür ama buna rağmen mahkemeyi başlattı. Halbuki direkt savcılık aşamasında iken bu bitmeliydi. Çünkü aynı kişi değil. Bunu yapmadı mahkemeyi açtı.
Hâkimin dünkü mahkeme de (06.02.2020) derhal beraat diye bir sistem vardı. Kanunlara göre de derhal beraat vermesi gerekiyordu. Hakiminde o kişinin ben olmadığımı gördüğünde derhal berat vermesi lazımdı. Ama diğer mahkemelerde yaptıkları gibi bunu da uzattı. Bu videoyu önce avukatımızın talebi doğrultusunda devletin tanıdığı, kabul ettiği bilirkişiye göndermişti.
Bilirkişiden gelen rapor: “Bu konuşma Alparslan Kuytul’a ait değildir” demesine rağmen ve görüntüden belli olmasına rağmen hâkim diyor ki “Alparslan Kuytul emniyete gitsin, orada fotoğraf çekilsin, konuşsun (sanki benim internette hiç konuşmam yokmuş gibi) Ankara criminale gönderilecek ve Ankara criminalden gelen rapora göre karar verilecek”
Bu nedir arkadaşlar? Ben söyleyecek söz bulamıyorum. Rezalet mi desem ne desem bilemiyorum. Bunlar bunu bile bile yapıyorlar. Hedefleri ya bana baskı kurmak ya da psikolojik işkence yapmak… Bunlar sadist olmuşlar, psikopatlaşmışlar, işkence yapmaktan zevk alıyorlar.
Benim gördüğüm kadarıyla; devlet tecrübesiz, olgunlaşmamış kimselerin eline geçmiş. Bunlar layık olmadıkları büyük makamlarda oturuyorlar. Siyah gözlük takıyorlar, ceplerinde kimlik, bellerinde silah, makamları güzel ama olgunlaşmamış. Ne ilim var ne olgunluk ne de devlet tecrübesi var. Bunlar oturdukları yerden talimatlar gönderiyorlar; ‘şu mahkeme uzatılsın, şu mahkeme böyle olsun, şu adamı hapse atın, şunu şöyle yapın.’ Bunların ellerinden mahkemelerde hakimlerde illallah etmiş. Sürekli müdahale, sürekli müdahale… Hâkim olacağınıza mahkûm olun. Böyle bir dönem yaşıyoruz.
06.02.2020 de olan mahkeme de böyle uzatıldı. Uzatmak için bahane arıyorlar. Criminale göndermeye gerek var mı? Hâkim benimle bir başkasını ayırt edemez mi? Videodan anlaşılmaz mı? Bilirkişinin raporu yok mu? ‘Derhal beraat’ ver olsun bitsin. Hâkime kalsa belki derhal beraat diyecek ama talimat öyle ‘uzatın diyor’ hâkim de uzatıyor.
Uzatsınlar artık bana işkence olmuyor. Biliyor ve gülüyorum. Türk Adliyesi’nin geldiği noktayı, devletin geldiği noktayı sizde konuşun ben de her yerde konuşacağım. Mahkemelerin durumunu anlatın. Düşük bir ihtimal de olsa bunu yapan hükümet değilse hükümet müdahale etsin. Bu alçaklar kimse görevden alsın. Cezasını versin. İntikamımızı alsın. Eğer hükümet değilse bir başka güç; sürekli böyle şeyler yaptırarak bizim gibiler konuşsun, derdini anlatsın ve bu şekilde hükümetin düşmanları çoğalsın diye kasten yapıyor. Eğer hükümetin haberi yoksa ben buradan ilan ediyorum. Haberiniz yoksa işte söylüyorum. Benim gücüm buna yeter. Bu adamlar kimse bulun, cezasını verin, görevini alın. Bu alçaklar memleketi inletiyorlar. Sıra size geldi. Sizi de inletecekler yakında göreceksiniz.
FETÖ’nün siyasi ayağı demeye başladılar. Yakında yukarıya doğru gidecek bunu göreceksiniz. Sizde 15 Temmuz’un derin ayağını gündeme getirin. Yalnız FETÖ’nün siyasi ayağı mı var? Bir de 15 Temmuz’un derin ayağı var. Bir de onu gündeme getirin.
Bütün yapılanlardan eğer hükümetin haberi varsa, bunları onlar emrediyorsa ‘zaten belalarını bulmuşlar daha da bulacaklar artık onlara bir şey demeye de gerek yok’ demektir.
Dinlemek için tıklayınız;