Alparslan Kuytul Hocaefendi’den; Kendisine Ait Olmayan Bir Konuşmadan Dolayı Yargılandığı Mahkeme Sonrası Açıklama!

0

Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye ait olmayan konuşmalar sebebiyle hakkında “Atatürk’e hakaret” iddiasıyla açılan mahkemenin 2’nci duruşması bugün Adana 28’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin avukatıyla beraber hazır bulunduğu duruşma 1 Ekim tarihine ertelendi.

Videonun aslının bulunmasının ardından konuşanın başkası olduğu ve Alparslan Kuytul Hocaefendi ile alakasının olmadığı bilirkişi raporu ile ortaya konmuştur.

Ancak konuşanın Alparslan Kuytul Hocaefendi olmadığı hakkında bilirkişi raporu ortaya konmasina rağmen savcılık konuyu mahkemeye taşıyarak bu konudaki ikinci skandalına imza atmıştır.

Bugün görülen duruşmada resim ve ses kaydının alınarak kriminal inceleme için konunun Ankara’ya sevk edilmesine, gelen neticeye göre davanın yeniden görülmesi için duruşmanın ertelenmesine karar vermiştir. Mahkemede yaşananlar, haksız sürecin uzatılmaya çalışıldığının açıkça ispatı olmuştur.
Furkan gönüllüleri olarak; Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin resminin ve sesinin milyonlarca kişi tarafından tanınmasına rağmen, mahkemeden beraat değil de erteleme kararının çıkmasını, adalete olan güvenin hiç olmadığı kadar sarsıldığı, mahkemelerin hukuka göre değil siyasete göre şekil aldığı ve her kesimden insana yapılan zulmün- adaletsizliğin ayyuka çıkmasını bir kez daha kınıyor ve bu zulmü yapanları Allah’a havale ediyoruz.

Bugün verilen haksız erteleme kararı, yargı sisteminin, aykırı tek bir sese dahi tahammül edemeyen otoriter zihniyetin elinde oyuncak haline geldiğinin göstergesi olmuştur.
Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye desteklerini sunmak için adliye binası önünde bekleyen sevenleri, duruşma süresi boyunca bekleyişlerini sürdürdü.
Mahkemenin ardından Alparslan Kuytul Hocaefendi basın açıklamasında bulundu.
Açıklamanın tamamını okumak için;

Bismillahirrahmanirrahim

Adliyeleri Ne Hale Getirdiler!

Kıymetli kardeşlerim. Bildiğiniz gibi, son 4-5 yıldır konuşmalarımın başını sonunu keserek, ortasından bir cümle alıp manayı bozarak, iftiralar atarak bana bir sürü mahkeme açıldı. Şimdi ise benimle uğraşan devletin içindeki ekip, yeni bir aşamaya geçmiş durumdadır. Bana ait olmayan konuşmadan dolayı mahkemeye çağrılıyorum. Şimdiye kadar bana ait olan konuşmaları kırparak, keserek manatı bozan alçaklar şimdi ise yeni bir aşamaya geçtiler. Başkasının konuşmasını bana isnat ediyorlar. O konuşmayı benim yapmadığımı çok iyi bilmelerine rağmen, video ellerinde ve o konuşmayı yapanın ben olmadığım da açıkça belli. Zerre kadar beyni olan, o kişinin ben olmadığımı bilir.

Kasten, bile bile beni mahkemelerde süründürmek için bu alçaklığı yapıyorlar. İstanbul bunu başlatıyor. Adana emniyeti o kişinin ben olmadığımı bile bile fezleke hazırlıyor, savcıya gönderiyor. Savcı videoyu izlediği halde bile bile benim hakkımda mahkemeyi başlatıyor. Hâkim bile bile gün veriyor, benim fotoğrafımın çekilmesini, ses kaydımın yapılmasını ve bunun Ankara kriminale gönderilip incelenmesini istiyor.

İki yıl evvel başlamıştı hâlâ devam ediyor. Ve şimdi de tekrar beni ekim ayına attılar. Burada fotoğraf çektiler. Sanki benim fotoğrafım yok! Komedi! Devleti ne hale getirdiler! Adliyeleri ne hale getirdiler! Devletin bazı kademelerinde, bulunduğu makama layık olmayan insanlar var. Bazı yerlerde acemi insanlar var, bazı yerlerde olgunlaşmamış, bazı yerlerde zalim insanlar var

Göz göre göre, o konuşmanın bana ait olmadığını bile bile mahkeme açıyorlar. Hâkim beni görüyor, o kişinin ben olmadığımı anlıyor, buna rağmen ‘fotoğraf çekelim, ses kaydı yapalım’ diyor. Fotoğrafı çekiyor, ses kaydı için ‘şu anda burası müsait değil o yüzden emniyette alınacak’ diyor. Onu da başka bir zamana tehir ediyor. ZULÜM ÜSTÜNE ZULÜM!

TALİMAT DURSUN BU ZULÜM BİTSİN!

Kendilerini de Devleti de Rezil Ediyorlar!
Şimdiye kadar sanki benim hiç fotoğrafım yok! Hiç ses kaydım yok! İnternette binlerce videom var. Binlerce, on binlerce fotoğrafım var. Sanki hiç beni tanımıyorlar. ‘Görüntü alacağız, ses kaydı alacağız’ diyorlar. Kendilerini de devleti de rezil ediyorlar. Bana da zulmediyorlar. Benim buraya gelirken attığım her adıma inşallah sevap var. Ama onların yaptığı her şeye günah var. Kasten yapıyorlar. Akılları sıra ‘Bize teslim olmazsan işte böyle yaparız’ diyorlar. Size teslim olan ŞEREFSİZDİR! BİAT ETMEMİ İSTİYORLAR! BİAT ETMEDİM ETMEYECEĞİM! ZULME BİAT ETMEYECEĞİZ!

Söz Konusu Ben Olunca ‘Ne Adalet Ne Devlet’ Hiçbir Şey Kalmıyor!

Mesela diyelim ki böyle bir iftira Nihat Hatipoğlu ile ilgili yapılsaydı; TV programları olan, internette bir sürü videoları olan, fotoğrafları olan birisi, hâkim onu da mahkemeye çağırıp fotoğraflarını çeker miydi? Çekmezdi!
Burada mesele benim! Ben olunca ne adalet ne devlet hiçbir şey kalmıyor! Nihat Hatipoğlu ile ilgili olsaydı, mahkemeye onu çağıracak mıydınız? Emniyetten direk dönerdi. Emniyet derdi ki ‘bu şahsın o şahıs olmadığı meydandadır. Dolayısıyla da bir işlem yapmaya gerek yoktur.’ Ama ben olunca emniyet bir şeyler dolduruyor, bir şeyler hazırlıyor. Memurlara da zulmediyorlar. Ondan sonra savcıya gönderiyorlar. Savcı da talimatı aldığı için biliyor. Elim mahkûm ‘ben ne yapayım’ diyor. ‘Top benden çıksın’ diyor. ‘Hâkim karar versin’ diyor. Hâkime gönderiyor, davayı başlatıyor. Hâkim de topu kendinden atmak için o da tutuyor ‘Ankara kriminale göndereceğiz’ diyor. ‘Kriminalin raporuna göre beraat verirsem kimse bana bir şey demez’ diyor.

Herkes kendinden korkuyor. Emniyeti kendinden korkuyor. Savcısı kendinden korkuyor. Hâkimi kendinden korkuyor. Ve herkes siyah gözlüklülerin dediğini yapmak zorunda kalıyor. Siyah gözlüklüler oradan talimat veriyor. ‘Bu adamı araştıracaksınız, sürekli mahkemelerle meşgul edeceksiniz’ diyor. Ben mahkemelerle meşgul olurum. Biz Kur’an’dan “inne lillah” ifadesini öğrenmişiz. Biz zaten Allah içiniz. Hayatımız Allah için, ölümümüz Allah için.
Ben bu ömrü bugüne kadar Rabbim için harcadım, bundan sonra da harcarım. Şimdiye kadar ders vererek konferans vererek harcadım. Bundan sonra da mahkeme salonlarında harcamaya razıyım.

Kıyamet Günü Ben de Seni Süründüreceğim!
Ben kaybetmiyorum. Kendileri kaybediyor. Sonuçta hepimiz öleceğiz, toprağa gireceğiz, Allah’a hesap vereceğiz. Bu zulmü bile bile yapanlar onlar da toprağa girmeyecek mi? Allah’a hesap vermeyecek mi? Allah’ı unutmuşlar, ahireti unutmuşlar. Şu anda bellerinde silah, ceplerinde kimlik, gözlerinde siyah gözlük istediklerini yapıyorlar. Bu devranın böyle gideceğini sanıyorlar. Bu devran eninde sonunda değişir. Bu dünyada değişmese bile ahirette değişir.
Bugün sen beni burada süründürdüğün gibi, ben de senden davacı olacağım. Kıyamet günü ben de seni süründüreceğim!
MAZLUMUN AHI İNDİRİR ŞAHI!

Hiçbir Diktatör, Hiçbir Zalim Hayırla Hatırlanmıyor!
Değerli kardeşlerim bizim başımıza gelen, bizden evvel büyüklerimizin başına gelenlerin aynısıdır. Peygamberlerin de başına buna benzer iftiralar geldi. Nice alimlerimiz de bu gibi zulümlerle karşılaştı. Şimdi o zulümleri yapanlar lanetle hatırlanıyorlar. Hiçbir diktatör hayırla hatırlanmıyor! Hiçbir zalim hayırla hatırlanmıyor! Hiçbir zaman ne zalimler hayırla hatırlanırlar ne de o zulme boyun eğen korkaklar, onlar da hayırla hatırlanmazlar.
Hayırla hatırlanacak olan mazlumlardır. Hayırla hatırlananlar zulmün karşısında dik duranlardır. Hayırla hatırlanacak olanlar tarihe geçecek olanlar mazlumlardır. Hakkını sonuna kadar savunanlardır. Zulme karşı boyun eğmeyenlerdir.
Bugüne Kadar Zulme Karşı Boyun Eğmedim. Bundan Sonra Da Allah’ın İzniyle Boyun Eğmeyeceğim!

ZULME BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

Kendi Yazdıkları Anayasa’ya Uymuyorlar!
Kim diyebilir ki Türkiye 6-7 sene önceki Türkiye’dir. Kim diyebilir? Şimdiki Türkiye 6-7 sene evvelki Türkiye mi? İnsanların haksız yere hapishanelere doldurulduğu bir ülke haline geldi.

50-60 tane baro başkanı avukat bir yerden bir yere kadar yürüyüş yapmak istiyor müsaade edilmiyor. Ne olacak yani? Yürüseler ne olacak? Anayasada yazmıyor mu? Herkes önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir. Anayasa maddesi değil mi bu? Kendi yazdıkları anayasaya uymuyorlar! Herkese baskı uyguluyorlar! Türkiye’yi polis devleti yapıyorlar! Diktatörlüğe doğru götürüyorlar! Ve millet hâlâ buna sessiz kalmaya devam ediyor.

Eğer bir gün tamamen diktatörlük kurulursa, Suriye gibi, Doğu Türkistan gibi, Irak gibi, Yemen gibi olacak olursak bunun sorumlusu sadece diktatörler değil, o diktatörlere sessiz kalanlardır. Eğer bu millet bu yapılanlara sessiz kalmasaydı, bu iş bu noktaya gelmezdi.

Benim ile, o video da konuşan, Atatürk’e hakaret ettiği iddia edilen kimse arasında 20 yaş fark var. Aramızdaki fark 20 yaş. O konuşmayı o kimse 3 yıl önce yapmış. Videoya bakarsanız saçı sakalı simsiyah! Benim 3 yıl evvel saçım sakalım simsiyah mıydı? Simalar farklı, saç sakal farklı, konuşma sesimiz farklı, şivemiz farklı, her şeyimiz farklı! Ama belki de bu sensin deyip mahkeme açıyorlar.
Biz açalım, sen kendini savun diyorlar! Tamamen zulmediyorlar, alçaklık yapıyorlar, insanları sindirmek için bunu yapıyorlar! Sen kendini akla diyorlar.

Adaletin olduğu ülkede savcılar suçu ispat eder. Adaletin olmadığı ülkede sanıklar suçsuzluğunu ispat eder. Bu ülkede adalet olmadığı için ben suçsuzluğumu ispat etmek zorunda bırakılıyorum. Halbuki savcı suçu ispat etmek zorundadır. Savcı suçu ispat etti mi? Etmedi! Zerre kadar beyni olan bir insan o konuşanın ben olmadığımı anlar. Aramızda 20 yaş fark var. Ama bunu yapıyorlar. Bu anlamadıkları için değil sadece zulmetmek için.

Ben Muhbir Değilim!

Hâkim bana mahkemede o kişinin adını soruyor. Beni ispiyonculuğa teşvik ediyor. Ondan sonra diyecekler ki ‘Alparslan Hoca işte filan kimseyi ihbar etti. Mahkemede filan kimsenin adını verdi. Konuşan ben değilim odur, ona ceza verin, dedi.’ Beni ispiyoncu bir muhbir durumuna getirmek istiyorlar. Ben mahkemede bu kişinin adını vermeyeceğimi hâkime söyledim. Hâkim bana fotoğraflar gönderdi. Ben size tanıklık yapmayacağım dedim. Bana bu fotoğrafları neden gösteriyorsunuz? Ben size tanıklık yapmayacağımı söyledim. Bu kişinin adını vermeyeceğimi söyledim. Devlet zaten o kişinin adını biliyor. Polis onun kim olduğunu çok iyi biliyor. Neden bana soruyorsun? Beni muhbir durumuna getirmek istiyor. Ben muhbir değilim. Ben şerefsiz değilim!

Değerli kardeşlerim mahkeme bu şekilde de bitti. Ve tekrar gün verildi. Fotoğrafın çekilmesi, hiçbir şey konuşulmamış, sanki o kadar ifade, o kadar konuştuklarım hepsi boşmuş gibi, tekrar video mahkemede izletildi. Video izlenirken ben de mahkemedeyim. Bir ona baksa bir de bana baksa benim o olmadığımı anlar. Buna rağmen yine ‘fotoğraf çekilmesine, ses kaydı yapılmasına’ diye karar verildi. Ve ses kaydını da özellikle emniyette yaptırmak istiyorlar. Emniyete bir daha gireyim çıkayım istiyorlar. Ben bu emniyete 100 defa daha girer çıkarım, umurumda bile olmaz!

FURKANIZ, HAKLIYIZ, SUSMAYACAĞIZ!

Bir taraftan bazıları sesimizi kesmek istiyor gibi görünüyor. Bir taraftan da bakıyorsunuz olur olmaz mahkemeler açılıyor. Ve adeta bir güç, bu tür basın açıklamalarının da olmasını istiyor. Perde arkasında bir güç, hükümetin altının oyulmasından da memnun! Bu tür zulümler yapmak suretiyle; insanlarda öfkenin oluşmasını istiyorlar. Bir taraftan hükümetin altını oyuyorlar aslında. Hükûmetle beraber olanlar bunu yapıyorlar. Hem hükümetle beraberler. Hem de bir taraftan da hükümetin altını oyuyorlar. O yüzden bu gibi zulümlerin devamını sağlıyorlar. Böylece bunlar konuşulsun, internette paylaşılsın ve bütün suçlu hükümet olmuş olsun. Çünkü görünüşte o var. Resmi olarak sorumlu olan, memleketi idare eden hükümettir. Dolayısıyla gizli ortakları bundan kendini kurtarıyorlar. ‘Biz yapmadık, hükümet yapıyor’ diyorlar. Bu şekilde aslında hükümetin de altını oyuyorlar. Ben bunu defalarca açıkladım. Eğer yukardakiler sesimi duyuyorlarsa, bir tanıdıkları onlara gidip bunları anlatıyorsa bu zulümlere engel olsunlar! Allah için engel olmuyorlarsa kendileri için engel olsunlar! Çünkü kendilerinin altı oyuluyor! Altı oyuluyor haberleri yok.
Değerli kardeşlerim, mahkeme bu şekilde bitti ve bundan sonraki aşama için bekliyoruz. Destekleriniz den dolayı teşekkür ediyorum. Allah razı olsun.

Yeni Stratejileri Bu!

Bu arada iki kardeşimizi de iki genç çocuk, yaşları 18’den küçük, çocuk mahkemesinde şu anda yargılandılar. Sadece birisi burada sizin çektiğiniz gibi video çekmiş. Hepsi bu. Herkes video çekiyor. Video çekmek suç mu? Diktatör müsünüz? Diktatör müsünüz? Video çeken adam mahkemeye verilir mi? Birisi video çekmiş, diğeri de orada duruyormuş. Yaşları 18’den küçük!
Büyüklere mahkeme açmıyorlar, çocuklara açıyorlar, anne babaları duysun diye. Anne babaları çocuklarını bir daha göndermesin diye! Anne babalarıyla çocuklara baskı yapmak için. Şimdi yeni stratejiler bu! Çocukları korkutmak, anne babalarını, ailelerini korkutmak.

İki Küçük Genç, Beraat Etti!

Bunlar iki küçük genç. Şu anda mahkemeleri bitti. Zaten beraat verilmesi gerekiyordu. Şimdi beraat almışlar, gelen habere göre beraat etmişler. Zaten olması gereken de buydu! Onların beraat edeceğini polisi de biliyor, savcısı da biliyor! Hepsi de biliyor ama sadece zulüm olsun.
Herkesin burnunu sürtmek için bunlar yapılıyor. Bizim burnumuz sürtülmüyor. Bizim irademiz güçleniyor, sabrımız artıyor, imanımız kuvvetleniyor!
Bu iki kardeşimiz, şimdi mahkemeleri görülenler, beraat edenler. Bunların hiçbir suçları yok. Benim mahkemelerim olduğu esnada adliye önünde durmuşlar. Ben hapisteyken orada beklemişler. Hepsi bu. Beklemek suç mu? O zaman buradaki herkese mahkeme açın. Bu şekilde Türkiye polis devleti olma yolunda ilerliyor. Ben bütün polisleri de itham etmiyorum. Onlarında içinden birçokları bu durumdan rahatsızdır. Herkes kendinden korkuyor. Aman yukarıdan bana bir şey olmasın! Onların dediklerini yapıyorlar. Kendi ifadeleriyle emir kulu olmuşlar. Ben onları yıllardan beri Allah’ın kulu olmaya davet ettim, davet ediyorum.
Evet, tekrar desteklerinizden dolayı teşekkür ederim. Allah razı olsun.
BİR BAŞKA MAHKEMEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. Selamun Aleyküm.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here