Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka Tv’de Soruları Yanıtladı-7

0

Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka TV’nin konuğu oldu. Zanka TV’de katıldığı programda sorulan soruları cevaplayan Alparslan Kuytul Hocaefendi, ilmi-siyasi bir çok konuya açıklık getirdi. Çok sayıda izleyici tarafından takip edilen programda Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar şu şekilde;

Sunucu: İslami konularda uzman bir kişi olarak, politikadaki ‘ümmet’ kavramına nasıl bakıyorsunuz? Aynı zamanda Suriye konusunda ne düşünüyorsunuz?

Alparslan Kuytul: Keşke şu anda bir ümmet olabilseydik. Ümmet olarak Allah Azze ve Celle bizi görevlendirmişti. Biz bir ümmettik ama parçalandık. Ümmet; bir lider etrafında toplanmış bir topluluktur. Eğer gerçekten bir ümmet olmak istiyorsak; her bir parça da yeni nesiller inşa etmek lazım. Yoksa şu halimizde bir ümmet gibi görüntümüz yok. Paramparçayız.

Sunucu: Her bir parçadan kastınız nedir?

Alparslan Kuytul: Her bir parçamızın bir devlet olması ve her bir ülkede yeni nesiller yetiştirmek gerekir. Ümmet; görev verilmiş bir topluluk’ dedim. Ümmetin görevi; İslam’ı yeryüzünde hâkim kılmakla, adaleti teslim etmekle, mazlumları ayağa kaldırmakla, diktatörleri ortadan kaldırmakla görevli topluluk.

Sunucu: Biraz evvel bahsetmiştim ‘biz bu dili kullanıyoruz. Hükümetin böyle bir dili var; ‘Biz Suriye halkının yanında olacağız, (Esad’ı kastederek) diktatörü devireceğiz.’ Bunun için Suriye’ye gittiklerini söylüyorlar. Politikada dilimiz bu ama sanki bir farklılık var.

Alparslan Kuytul: Burda bir fark var. Siz laik bir devletin başındasınız. Laik bir devletin başında olup, halife gibi davranmak olamaz. Bu mümkün değil. Suriye’deki hareketlerin sonucunda orada kurulacak sistem nasıl bir sistem olacak? Siz İslam’ı mı hâkim kılacağınızı sanıyorsunuz? Bir kere Suriye halkı, bunu isteyecek mi? Siz onu burda başarmış olsanız bile, Suriye halkında böyle bir şuur, böyle bir istek var mı? Sonra diğer taraftan karşınızda İran, Rusya, Çin, Lübnan var. Bunları hesaba katmak zorundasınız. Elbette bu görev bir ümmetin görevi ama ümmet bununla görevli olan topluluktur. Kendisinin önce İslam’ı yaşaması gerekir. Siz kendi topraklarınızda İslam’ı hâkim kılmış mısınız ki? Burda her türlü haram fazlasıyla mevcut…

Sunucu: İslami amaçlı değil de devlet çıkarları doğrultusunda gittiğimiz için mi ‘ümmet kavramı’ uymuyor?

Alparslan Kuytul: Tabi, tamamen.

Sunucu: Biz söylüyoruz ama sözde mi kalıyor? Aslında başka bir çıkarımız ya da devlet olarak bir çıkarımız mı var?

Alparslan Kuytul: Tabi. İçinde ya maddi bir çıkar var ya da ırk esaslı bir çıkar var. Yoksa ‘biz gerçekten gidelim ve oraya İslam adaletini götürelim’ değil. Eğer öyle bir niyetimiz varsa önce burda bir İslam adaleti sağlayalım. Burada İslam adaleti var mı? Burada İslam hâkim mi? İslam medeniyeti kaldı mı? Bu o amaçla olamaz ama bu gibi kavramlar kullanıyor, olabilirler.

Kur’an’ı Kerim de Allah Azze ve Celle ‘böyle görevini yapmayan ümmetlerden sancak geri alınır’ buyuruyor. Bu Allah’ın bir sünneti, bir kanunudur. Hep buna göre davranır. Bir topluluğu görevlendirir, o topluluk bu görevi yerine getirirse; yeryüzünde İslam’ı yaymak için görevini yaparsa, adaleti sağlarsa, zulmetmezse onlarda o sancak kalır. Eğer görevini yapmazsa; o zaman sancak onlardan geri alınır. Ve o zaman ne olur? Kur’an’ı Kerim A’râf 168’de buyurur ki “Ve gadde’nêhum fil erdi ümemê…” “Onları yeryüzünde ayrı ayrı topluluklar olarak paramparça dağıttık.” Yani görevini yapmayan ümmeti yeryüzünde parçaladık. Bu Allah’ın sünnetidir. Toplumlara uyguladığı yasasıdır. Sonra yine A’râf 168’in devamında “…belevnêhüm bilhasenêti vesseyyiêt” “Onları iyiliklerle ve kötülüklerle imtihan ettik, ki dönsünler.” Her bir ülkede, Türkiyeliler Türkiye’de, Suriyeliler Suriye’de, Iraklılar Irak’ta. Güzel ve kötü olaylarla onları imtihan ederiz.

Ve yine Mü’minûn 42. Ayette: “Summe enşê’ne min ba’dihim gurunen êharîn” “Sonra onların ardından başka nesiller yaratıp-inşa ettik.” Her memlekette gerçek bir müslüman şahsiyet, gerçek bir müslüman nesil. Allah-u Teâlâ, o zaman ‘onlara sancağı geri teslim ederiz’ diyor.

Görevini yapmayan ümmeti, önce bir parçalıyor. Çünkü artık bu sancağı taşımaya layık değiller. Bizden önceki ümmetler; mesela İsrailoğulları: “Yapamadılar, yapmadılar. Allah onlardan aldı, peygamberimize ve bu ümmete sancağı teslim etti”. Şimdi bu sancak bizde. Bizde bunu aşağı yukarı 1200-1300 sene taşıdık. Sonra görevimizi yapmaz olduk. Allah-u Teâlâ Osmanlı’nın son zamanlarında bizden de bu sancağı aldı. Ve bizi o ayete göre parçaladı. Allah’ın yasası yerini buldu. Görevini yapmayan ümmet parçalandı. 40-50 parçaya, devlete bölündük. Ondan sonra her biri güzel ve kötü olaylarla imtihan ediliyor. Türkiyeliler Türkiye’de, Iraklılar Irak’ta, Myanmar’ına varana kadar her birisi kendi bölgesinde imtihanda. Ve sonra Allah, bunlardan yeni bir nesil inşa ediyor. Her bir memlekette yeni bir nesil meydana geliyor. Bu Allah’ın yasasıdır. Ve işte o zaman Allah, sancağı o nesle teslim ediyor.

Siz orada (Suriye’de) 3-5 tane insanı tahrik ederek, silah göndererek, işte ümmet olacağız gibi şeyler hayal, böyle bir şey mümkün değildir. Beşşar Esed’i devireceğiz, orada daha özgürlükçü bir ülke meydana getireceğiz. Yani keşke olabilse ama bu Allah’ın toplumlara uyguladığı yasalara aykırıdır. Bunu yapacak olan Allah’tır ve Allah ‘o toplum kendini değiştirmedi, ben bu şekilde yapmam’ diyor. Kuran-i Kerim Ra’d Suresi 11. Ayette buyurur ki “innellahe la yuğayyiru mê bigavmin hattê yüğayyirû  mê bienfusuhim” “Gerçekten Allah, kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz.” Yani Allah, ‘bir toplumda olanı (neyse o) onu değiştirmez, onlar onu değiştirene kadar. Nefislerini, kendilerini değiştirene kadar, ben onları değiştirmem’ buyuruyor. Şimdi Suriyeliler kendilerini değiştirmişler miydi? Hani böyle güzel bir nesil meydana getirmişler miydi? Böyle faaliyetler mi yapmışlardı? Hayır. Dolayısıyla bu, dışarıdan zorlamayla olacak bir şey değildir.

Dinlemek için tıklayınız;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here