Alparslan Kuytul Hocaefendi, her hafta halka yönelik yapmış olduğu tefsir dersi yerine geçen hafta cuma günü takipçileriyle hasbihal programı gerçekleştirdi.
Hasbihal esnasında gündemi değerlendirerek takipçilerinden gelen soruları cevaplandırdı.
Sunucu: Hz. Adem’in o imtihanı ve bizim her insanın girdiği imtihanda başarıya ulaşmak ne ile mümkündür? Yani insanların imtihanlar da başarılı olabilmesi nasıl mümkün olabilir?
Alparslan Kuytul Hocaefendi:
- İmtihanda başarılı olmak önce imtihanda olduğumuzu anlamakla mümkündür.
Yani insanlar ekseriyetle imtihanda olduklarını unutuyorlar. Mesela bir talebe düşünün ki imtihan da ama imtihanda olduğunun farkında değilse ne yapar? Sağa sola bakar, zamanını geçirir ve imtihan biter. Sıfır alır. Aynen böyle, insanın şu dünya imtihanını kazanması için evvela dünyada imtihanda olduğunu anlaması şarttır.
- Nefsini zayıflatmakla mümkündür.
Çünkü nefis; imtihanı kaybetmemiz de önemli bir sebeptir. Allah Azze ve Celle Furkan 43. Ayette “Nefsini ilah edineni gördün mü?” buyuruyor. Yani aslında insan uzaktan bakınca belki başka bir şeyleri ilahlaştırmış gibi görünüyor, öyle anlıyoruz ama aslında insan nefsini ilahlaştırıyor, nefsi ona hükmediyor, nefsinin dediklerini yapıyor.
Dolayısıyla hadiste buyrulduğu gibi “Yeryüzünde Allah’tan başka tapılan mabutların, ilahların içerisinde nefisten daha büyüğü yoktur.”Yani Allah’tan başka tapılan, ibadet edilen, itaat edilen ilahların, o sahte ilahların içerisinde nefisten daha büyüğü yoktur. Aslında insan nefsine itaat eder. Nefsini ilahlaştırır. Belki gökteki yıldızı ilahlaştırmış, belki puta tapıyor, belki bir ölmüş insanın peşinden gidiyor zannedebiliriz, belki ona benzer şeylerin peşinden gidiyor, onları ilahlaştırıyor ya da bir ideolojiyi ilahlaştırıyor zannedebiliriz ama esasında insan nefsini ilahlaştırmaktadır.
Yani nefsinden başka bir şey aslında ilahlaştırmamaktadır. Bu ayette nefsinden başka hiçbir şeyi ilahlaştırmadığını nereden anlıyoruz? Ayette ikinci mef’ul’ün birinci mef’ul gibi gelmesinden yani takdim tehirden anlıyoruz. İhtisas ifade ediyor. Allah Azze ve Celle demek istiyor ki “Gördün mü o kimseyi, onun aslında tek bir ilahi var, oda onun hevasıdır, nefsidir.” Meallerde ‘Hevasını ilah edineni gördün mü?’ diye tercüme ediliyor. Yani aslında hevasını tek ilah edinen ve hevasından başka ilahı olmayan kimseyi gördün mü?
İnsanın nefsini tanıması ve nefsi ile imtihanda olduğunu anlaması şarttır. Eğer nefsini terbiye ederse o zaman imtihanları kazanabilecektir. Kur’an-ı Kerim Şems suresi 9. ayette;“Kim nefsini terbiye edip, arındırırsa o kurtulur.” Demek ki kurtulan, imtihanları kazanacak olan kimdir? Nefsi arındırılmış olan, nefsini ilahlaştırmayandır. Bütün arzu ve isteği nefsini tatmin etmek olan insan imtihanı kaybedecektir. Eğer insan nefsini terbiye ederse, o zaman imtihanları teker teker kazanmaya başlar. Nefsinin isteklerinin değil de Rabbinin isteklerini yerine getirmesi gerektiğini anlar. İmtihanda olduğunu bilirse, nefsini arındırırsa, nefsini güçlendirmeyecek, nefsini zayıflatacak, nefsini arındıracak, imtihanı kazanma kolaylaşacaktır.
Nefsi arındırma; az yemekle, az uyumakla, az konuşmakla bazen yalnız kalıp uzlette bulunmakla, nefisle mücahedeyle mümkün olur. İnsan çok yedikçe, çok uyudukça, çok gereksiz konuştukça ve her zaman insanlar içinde olup hiç yalnız kalmadığında, nefsi kuvvetlenir. Nefsi kuvvetlenen insan, o zaman imtihanları kaybetmeye başlar. Hep nefsinin istediğini yapmaya başlar.
İnsanın imtihanı kaybetmesine sebep olan esasında, nefsine uyumasıdır. İnsan bazen de şeytana uyar. Zaten şeytan, nefsi kullanmaktadır. Şeytan, nefsi arzularımızı bilmekte ve ona göre bizi yönlendirmektedir. Eğer nefis zayıflarsa, şeytanda zayıflamış oluyor ve nefsimizi kullanamıyor. Nefsi tahrik etmek suretiyle bize istediği şeyleri yaptırtamıyor.
- Güçlü bir iradeyle mümkündür.
Öncelikle nefisle mücadele etmesi gerektiğini bilmesi ile mümkün, nefis ile mücadele etmesi gerektiğini bilmiyorsa nefsin her dediğini yapacaktır. Hâlbuki nefis bir çocuk gibi hem her istediğini vermeyeceksiniz hem de her istediğini reddetmeyeceksiniz. Her istediğini reddederseniz o zaman asileşir, her istediğini verirseniz o zaman da çok şımarır. Dolayısıyla insanın nefsine karşı muamelesi; bir çocuğu terbiye eden bir mürebbinin muamelesi gibi olmalıdır. İnsan, bir çocuğa nasıl davranıyorsa, nefsine de öyle davranmalı, iradesini güçlendirmelidir. İrade Allah’ın insana bir hediyesidir. Bazı kimselere fazla, bazı kimselere de az verilmiştir. Tıpkı cesaret, sesin güzelliği gibi. Eğer iradeniz güçlüyse nefsinizle mücadeleniz kolay olur.
İradenin zayıf olduğu durumda ne yapmak lazım? İmanını kuvvetlendirecek, iman kuvvetlendiği zaman; iradenin gücünün yetmediği yerde, iman devreye girer ve iradesi güçlü insanların bile başaramadığını başarabilir. Aslında insana iradeden daha büyük bir imkân sağlamaktadır. Demek ki insan; tefekkür etmek ve ibadet etmekle, Allah’ın iki kitabını yani hem kâinat kitabını okumak hem Kur’an okumak suretiyle imanını kuvvetlendirebilirse o zaman iradesi zayıf bile olsa nefsiyle mücadele edebilir, şeytan ile mücadele edebilir, insanlarla mücadele edebilir ve imtihanı kazanmış olur. Bir imtihanımız da insanlarladır. Kur’an-ı Kerim Furkan suresi 20. Ayette “Kiminizi kiminizle imtihan ediyoruz” buyuruyor.O halde insanlarla olan mücadelemizde de şeytan ile olan mücadelemizde de nefsimizle olan mücadelemizde de kazanabilmek imanın kuvvetlenmesi ile mümkündür.O halde ilk yapılması gereken şey budur. Bu başarılabilirse o zaman irade zayıf bile olsa, insan kuvvetli bir iman ile bütün imtihanları kazanabilir. O yüzden Kur’an-ı Kerim en fazla iman üzerinde durmaktadır.İman birçok sorunun çözümüdür.
Tamamını izlemek için tıklayınız;