Belgelerle Açıkladı: Covid-19 Tedbirlerine Karşı Değilim Ama Abartılmasına Karşıyım!

0

Tedbirlere Karşı Değilim ama Abartılmasına Karşıyım!

Dün akşam Furkan gönüllüleri, Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin de katılımıyla “Polis Şiddeti ve Provokatör İddiaları” ile ilgili bir forum programı düzenledi. Canlı yayınlanan forum esnasında Alparslan Kuytul Hocaefendi, kendisine yöneltilen “Bir güç tarafından virüs kullanılıyor’ diyorsunuz, bununla tam olarak neyi kastediyorsunuz?” sorusunu yanıtladı.

Alparslan Kuytul Hocaefendi, COVID-19 salgını kapsamında alınan tedbirlere karşı olmadığını ancak abartılmasının yanlış olduğunu açıkladı.Konuşmasında dünya çapındaki bilim adamlarının ve araştırmacıların yaptığı açıklamalara ve belgelere yer veren Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin cevabından öne çıkanlar şöyle:

Sorunun tamamını okumak için;

Alparslan Kuytul: Evet, bu Korona virüs sebebiyle alınan tedbirlerin bazılarına farklı bir bakış açısıyla bir yorum getirmiştim. Tedbirlere tamamen karşı değilim ama abartılmasına karşıyım. İlk olarak okulların ve camilerin kapatılması belki ilk başta biraz makul gibi görülmüş olabilir ama zaman ilerledikçe bu kararın dünyada o kadar da masum olmadığını düşündüren birçok gelişme yaşandı.

Benim özellikle tepki gösterdiğim husus; farz olan Cuma namazı konusuydu. Farkındaysanız beş vakit namazla ilgili çok fazla bir şey söylemiş değilim çünkü beş vakit namaz evde de kılınabilir, evde de kendi ailenizle cemaat yapabilirsiniz. Ama ben özellikle Cuma namazı üzerinde durdum. Meselenin belki siyasi boyutları olabilir ama ben meseleye öncelikle siyasi yönden değil, ilmi ve fıkhi yönden baktım.

Tepkisiz Müslümanlar!

İslam’a göre bir farzın terk edilebilmesi için birtakım farzlar vardır. O farz eğer birtakım önlemler alınarak yerine getirilebiliyorsa o önlemler alınarak yerine getirmek de farzdır. Eğer hiçbir çare yoksa o zaman terk edilebilir. Bu virüs sebebiyle birtakım önlemler alınabilir ve camilerde Cuma namazı kılınabilirdi. Mesela bugün caminin avlusunda kıldık, yolda, parkta neyse, herkes bulunduğu yerde kıldı. Bugün alınan tedbirler mesela maske takılması, sosyal mesafeye uyarak bir metre arayla durulması gibi…

Caminin avlusuna girenlere dezenfektan ile bir dezenfekte işlemi yapıldığını sanıyorum çünkü kuyruk vardı, biz içeriye girmedik. Girenlerin ateşleri de ölçüldü. Bunun gibi önlemler alınabilir ve mesafeli durulabilir. Herkes kendi seccadesini kendisi getirsin, caminin halısında mikrop olabilir denilebilir ve ezan okunur okunmaz gerekirse sünnet bile kılınmadan hutbeye başlanabilir ve arkasından hemen farz kılınabilir. Uzatılmadan hutbe çok kısa tutulabilir zaten farzı iki rekât geri kalanı da herkes evinde kılsın denilebilir. Yani istenirse Cuma namazını uzatmazsanız, 10 dakikada da bitirebilirsiniz. Benim söylediğim buydu ve bunda bir yanlışlık görmüyorum. Bunu aslında tüm hocaların, tüm tarikatların, tüm cemaatlerin, tüm Müslümanların, tarikatı cemaati olsun olmasın her Müslümanının aslında söylemesi icap ederdi ama her şeye sorgusuz sualsiz teslim olmaya alışmış olan insanlar burada da aynı tavrı gösterdiler.

Bu insanlar aslında hiçbir meselede hatta Cuma namazı gibi farz olan bir meselede bile hiçbir zaman tavır göstermek istemeyen insanlara dönüşmüşlerdir. Hiçbir zaman hiçbir şeye tavır göstermiyorlar. Ne Irak’ın işgaline tavır gösterdiler ne Suriye’nin bu hale getirilmesine ne Türkiye’de bir sürü masum insanın hapislere doldurulmasına, hiçbir meseleye tepki göstermez olmuşlar.

Önlem Alınsın ama Abartılmasın!

Alparslan Kuytul: Diyanet İşleri Başkanı hangi camiyi fethediyor bilmiyorum. Demek ki camiler esirmiş, bunu mu ifade etmek istedi? Fetih kelimesi nerde kullanılır? Bir yer düşman elindeyse o zaman siz orayı fethedersiniz. Düşman elinde miydi, onu mu söylemek istiyor? Bilemiyorum.

Ben aslında Cuma namazıyla ilgili tepkiyi o zaman gösterdim.

Bakın o konuyla (Kovid-19) ilgili bir şeyler topladım. Alman doktorların, Amerikalı doktorların açıklamaları var. Bununla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum:

“Aydınlatmak için Hekimler Grubu” diye bir grup var. Beş doktorun başını çektiği, yüzden fazla doktorun desteklediği bir grubun yaptığı açıklama şu şekilde: “Kovid 19 önlemlerini abartılı buluyoruz, önlemler virüsü yok etmeye yönelik değildir.” (Bizde böyle konuşan bir doktor olsa herhalde hapse atarlardı.)

Sonra “Kovid 19 virüsü mevsimsel virüs boyutundadır. Buna rağmen panik havasının oluşturulması bir kurgudur. Küresel bir suç işleminin ve mafyacılığın ortasındayız.

Yine diyorlar ki: “Korona önlemlerini abartılı bulanlara baskı yapılıyor.” Bize yapıldığı gibi…

Önlem alınsın, abartılmasın benim söylediğim bu… Virüsle savaşacak halimiz yok, virüse düşmanlık yapacak halimiz de yok. Söylemek istediğim şey; elbette önlem alınır. İslam’ın da emridir.

Burada amaç; sadece virüsün yayılmasını önlemek olmalı, Müslümanların bir araya gelmesini önlemek olmamalıdır. İş siyasete dökülmemeli, stratejik hesaplar yapılmamalıdır. Bunu anlamayacak insanlar değiliz.

Alman doktorlar da diyor ki “Korona önlemleri abartılı, kasten abartılıyor ve bir de önemli bir nokta; abartılı bulanlara da baskı yapılıyor.” Yani kim bu işlere abartılı derse devletler onlara baskı yapıyor. Medyada -bize yapıldığı gibi- komplo teoricisi olarak isimlendiriyorlar ve itibarsızlaştırılıyorlar. İtibarsızlaştırma yapıldığını (bize yapıldığı gibi) Alman doktorlar da söylüyor, bakın bu, Aydınlatmak için Hekimler Grubu’nun açıklaması.

Bir de Kanser 21 Vakfı’nın açıklamaları var, oradan bir cümle. Diyorlar ki “Korona hakkında farklı düşünenler devlet kanalının ana haber bülteninde itibarsızlaştırılıyor, aleyhlerinde sürekli propaganda yapılıyor.”

Bunun elbette bir sebebi var: Herkesin susturulmak istenmesi. Bu, elbette bir maksat içindir.

Yine bir başka Profesör Sucharit Bhakdi, sanırım Alman bir Profesör, diyor ki “Sosyal mesafe anlamsız, solunum yoluyla geçtiğinden dolayı öksürme ve hapşırmayla geçer. Sosyal mesafe bunu engelleyemez.” Yani ‘öksürdüğünüz zaman zaten karşıdakine gidebilir. Bir metre mesafe bunu kurtarmaz, 10 metre mesafe olacak hali de yok. Sosyal mesafe anlamsız.’ Bu konuyu bu işin uzmanları kendi arasında tartışabilir, benim alanım değil, ben onların söylediğini söylüyorum.

Ve yine bu profesör diyor ki: “Okullar kapanmamalıydı çünkü bir kişiye bulaşırsa vücut antikor üretir ve bir daha da bulaşmaz. Bu şekilde çocuklar bağışıklık kazanabilirdi.” Bunu sürekli bu şekilde koruyamayacağımıza göre diğer virüslerde nasıl ki vücut ona karşı antikor üretiyorsa burada da durum böyle olacaktı ama ona müsaade etmediniz çünkü bir korku meydana getirmek istiyorlar. Antikorun vücut tarafından üretilmesine fırsat vermiyorlar.

Aynı profesör diyor ki “Ölenler virüslü mü öldü yoksa virüsten dolayı mı öldü? Ayrımı yapılmaksızın herkes virüsten öldü diye gösteriliyor.” Virüsten ölmeyenler, virüsten öldü diye gösteriliyor.

(Birkaç gün evvel kayınbabamı kaybettim, biliyorsunuz. Bir aydan az bir süre önce hastaneye kaldırmışlardı. Düşmüş, bir eli kırılmıştı. Bir de böbreğinde ufak bir sorun yaşıyordu. Ondan dolayı hastaneye kaldırılıyor, bakıyorlar ki durumu kötü ama Korona ile alakası yok. Bir yıldır hemen hemen evinden çıkmamış. Evine gelen giden de yok. Gelen de uzaktan “Nasılsın?” deyip gidiyor, kimse yaklaşmıyor bile. Buna rağmen Korona servisine aldılar, test yaptılar. Eğer orada ölseydi kesinlikle Korona diyeceklerdi. Bir hafta testi açıklamadılar. Test temiz çıktı. Bir hafta sonra açıklandı. Sonra evine gönderdiler, bir şeyi yok. Hastalığı var da Korona ile alakası yok. Eğer orada ölseydi korona diyeceklerdi, Korona olarak mühürlenecekti. Bunu çok yerden duyuyoruz.)

Bu profesör de -Alman sanıyorum o da- aynısını söylüyor. Bu, aslında dünya çapında bir aldatmaca ve doktorlara baskı yapılıyor, size onu da okuyacağım: “Herkes virüsten öldü diye gösteriliyor, Kovid 19 önlemleri bilimsel bir veriye dayanmıyor.” Alınan önlemler bilimsel veriye dayanmaması da meselenin başka bir yönüdür. Şimdi siz bilimsel olmayan laflarla insanların hayatlarını sınırlandırıyorsunuz, hürriyetlerini tahdit ediyorsunuz. Halbuki bilim de bu sonuca ulaşmış değil böyle bir karara varmış değil.

Bu profesör diyor ki “Bu yapılan, anayasaya aykırıdır. Anayasada insanların hürriyetleri esastır, bu hürriyetleri önemli bir sebep olmadıkça kısıtlanamaz ve bu hususta bilim bir noktaya varmış değil.” Sadece tahminlerde bulunuyorlar. Mesela hastanelerde ağır antibiyotikler veriyorlardı. Bazı hastaları duydum bizim arkadaşlarımızdan da hastaneye gidenler oldu. Negatif çıktığı halde hastaneye yatırılanlar var, yani ilginç durumlar var. Negatif çıktığı halde hastaneye yatırılan var, pozitif çıktığı halde hastanede yer olmayınca evine gidebilirsin denilenler var. Hastanede 3-4 çeşit ağır ilaç, zatürre ilacı, antibiyotikler falan veriliyor.

Bazı uzmanlar diyorlar ki;

1- “Bu insanların böbreklerine zarar verdiniz. Bunlar ağır ilaçlar, bu insanlar ilerde böbrek yetmezliğinden, şundan bundan ölecekler.” Yani virüsün bir ilacı yok, rastgele tahmin üzerine ağır ilaçlar veriliyor.

2- Bu insanların evlerinde rahat bir şekilde yaşaması mümkün olduğu halde oraya hapsediliyor, karantinaya alınıyor; kişinin hürriyeti tahdit ediliyor ve esas itibariyle tüm toplumun hürriyeti tahdit ediliyor. Bunu yapabilmeniz için kesin verilere dayanmanız lazım, kesin verileriniz var mı? Yok, o zaman neden tahmin üzerine kararlar alınıyor?  Yani iki tane profesörün tahminlerinden dolayı 7 milyarlık insanlık alemi evine mi hapsedilecek?

Kesin sonuçlanmış bir şey yok, o yüzden bu profesör diyor ki “Bu, anayasaya da aykırıdır”

Sonra diyor ki: “19 Mayıs’ta yani- bugün ayın 29’u mu- on gün önce İngiltere hükümeti Kovid 19’u tehlikeli virüsler listesinden çıkarttı. İngiltere’de 30 bin civarı insan öldü, 35 bin oldu herhalde. Virüsten mi öldü yoksa başka bir sebepten mi öldü, anlattığım gibi ne olduğu belirsiz. Resmi olarak en azından 35 bin insan öldüğü halde İngiltere hükümeti; Kovid 19 virüsünü tehlikeli virüsler listesinden çıkarttı.

Aynı Profesör diyor ki “Bu işin başını dünyanın ikinci en büyük zengini Bill Gates çekiyor. Kovid 19, Dünya Sağlık Örgütü tarafından alevlendirildi.” Bu da Bill Gates’in finanse ettiği bir örgüttür.

Dünya Sağlık Örgütü’nü Amerika ile birlikte Bill Gates finanse ediyor. Bu işin arkasında bunlar var sonra yine diyor ki aynı profesör: İtalya Sağlık Bakanlığı korona ölülerinin %88’i Korona sebepli ölüm değildi. Bu İtalya Sağlık Bakanlığı’nın resmî açıklaması. Aslında kendileri açıklıyorlar şu kadar kişi Korona’dan öldü diye. Sonra sağlık bakanlığı diyor ki yanlış %88’i -yalan- ondan ölmedi, kaldı %12, %12’si de şüpheli diyor.  %88’inin başka şeyden öldüğü biliniyor, %12’si de anlaşılamadı deniliyor. Şimdi ben baştan itibaren bu işe şüpheli bakmakta haksız mıyım? Bu, Alman doktorlarının açıklamasıydı.

Bir de Amerikalı doktorlardan bir açıklama, diyorlar ki “Domuz gribi ve kuş gribinde karantina uygulaması neden yapılmadı da bunda yapılıyor? Onun bundan geri kalır tarafı yoktu. Bir de ölüm raporlarında korona yazılması için baskı görüyoruz”. Ölüm raporlarına korona damgası vuracaksınız diye devlet bize baskı yapıyor, bu işin her tarafı şüpheli…

Ben okumadım, izlemedim herhalde internette varmış. Türkiye’de de birisinin babası başka şeyden ölüyor. Adam babasının hastalığını biliyor ama işte belki bir şifa olur diye hastaneye kaldırmış. Hemen ölümcül olduğunu anlamışlar; Korona bölümüne almışlar. Adamcağız ölmüş ondan sonra Korona damgasını vurmuşlar. Oğlu babasını alıyor ve mezarlığa götürüyor. ‘Bizde özel bir yer yapılacak daha yapılmadı’ diyerek mezarlık kabul etmiyor. Sanki ölüden ölülere virüs bulaşacak, ölüler bir kez daha ölecekmiş gibi adamın cenazesini kabul etmiyor mezarlık. Oradan başka mezarlığa götürüyor onlar da kabul etmiyor. Daha sonra alıyor köyün mezarlığına götürüyor. Köyün mezarlığa da muhtarın elinde, bu sefer de muhtar izin vermiyor. Sonra alıp geliyor ve kendi evinin bahçesine gömüyor. Bana bu şekilde anlatıldı ama tekrar inceleyemedim. Evinin bahçesine gömüyor sonra da silahı çekip doktorun yanına gidiyor. “Senin yüzünden ben de babam da rezil olduk” diyor. Babamın bundan ölmediğini sen biliyorsun, neden bu mührü vurdun?” Doktor diyor ki “Bana kızma, bize böyle talimat geldi.” Silahı görünce doktor konuşmuş. “Bana kızma bize böyle talimat verdiler, ölene korona dememiz istendi.” Tabi belli sayıda elbette ki hepsi değil. Şimdi bunlar incelenmesi gereken şeylerdir. Bunlar internette var, bizim çevremizde duyduklarımız var, bildiklerimiz var.

Amerikalı doktor da aynısını söylüyor. “Ölüm raporuna Korona yazmamız için bize baskı yapıyorlar” diyor. Ve bunu adam Youtube’da paylaşmış, Youtube 5 dakika sonra bu yayını iptal etmiş, kaldırmış.

Hiçbir Mantıklı Gerekçe Yok! – Bunun Neresi Mantıklı?

Aynı Profesör diyor ki “Karantina bağışıklık sistemini zayıflatır”. Bu kısımlara ben girmiyorum, bu kısmı uzmanlar kendi arasında tartışsın, ben onların söylediğini söylüyorum. Yine diyor ki: “Alışveriş yapılan mekanlara gidiyorsunuz ama ibadet yapılan mekanlara gitmiyorsunuz buradaki mantıksızlığı görmüyor musunuz?” AVM’lere gidiyorsun, çarşıya, pazara her tarafa gidiyorsun. Dolmuşlarda, otobüslerde yarı yarıya bir boş bir dolu şeklinde oturuyorsun. Yirmi kişilik dolmuşta on kişi. Tamam da benimle öndeki koltuk arasında yarım metre mesafe yok, öksürdüğüm anda damlacıklar ona da gidecek. Buna müsaade ediliyor da koca camide zaten vakit namazlarında 3-5 kişi var, Cuma namazlarını da anlattığım şekilde önlemini alarak kılmak mümkündü. Neden bugüne kadar buna müsaade edilmedi? Bunların cevabı yok, hiçbir mantıklı gerekçe yok.

Bakın diyorlar ki tek tek kılın, ben cemaatle kılmak istiyorum niye tek tek kılayım? Üç kişi ayrı ayrı kılarlarsa, biri imam olmazsa virüs gelmiyor, biri öne geçip de imam olduğu zaman virüsler hücum ediyor. Şimdi bunun neresi mantıklı? Mesafe aynı mesafe, apaçık bir cemaat düşmanlığı var. 15 Temmuz bahanesiyle tüm cemaatlere düşmanlık aşılandığı gibi, şimdi cami cemaatinin de dağılması isteniyor. Ve cemaatle hiçbir şey yapılmasın, bütün sosyal ve dini faaliyetler bitsin isteniyor.

Dinlemek için;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here