“22 Nisan Olayı” İle İlgili Mahkemenin Beraatla Sonuçlanmasını Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

0
“22 Nisan Olayı” İle İlgili Mahkemenin Beraatla Sonuçlanmasını Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
“22 Nisan Olayı” İle İlgili Mahkemenin Beraatla Sonuçlanmasını Nasıl Değerlendiriyorsunuz?

2017 yılında Adana’da yaşanan “22 Nisan olayı” ile ilgili görülen mahkemenin bugün beraatla sonuçlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

22 Nisan 2017’de emniyetin gaddarca bir müdahalesi ile karşılaşmıştık. Hatırlarsınız; 23 Nisan’da kutlu doğum haftasındaPeygamberimizle ilgili bir konferans yapacaktıkve konferansımız haksız yere iptal edildi. Onca masraf da araya gitti. Bu iptaller ne ilk ne de son. Çeşitli şehirlerde yüz civarında konferansımız bu şekilde iptal edildi. Her birine şu anki parayla 30-40 bin lira masraf edilmiş olsa; 3-4 milyon masraf boşa gitti. Onlardan biri de bu 22 Nisan olayıdır.

Basın Açıklaması Yapmak İzne Tabi Değildir

23 Nisan’da olacak olan konferans iptal edildi. O günlerde de (22 Nisan)-iki üç gün öncesinde- Cem Küçük ismindeki gazeteci Mavi Marmara’daki gazi ve şehitlere ‘manyak tipler’ demişti. Biz de onunla ilgili cumartesi günü basın açıklaması yapmak istemiştik ve polis, hiçbir hakkı olmadığı halde basın açıklamasına müsaade etmedi. Basın açıklaması yapmak izne tabii değildir. Bakın son aylarda her hafta basın açıklaması yapıyoruz. Eğer suçsa buna niye karışmıyorlar? Çünkü suç değil! İzin almaya da gerek yoktur. Valiliğin yasağı var, dediler. Valiliğin yasağı konferansla ilgiliydi. Biz konferans yapmayacağız. Efendim ‘konferansla ilgili tüm etkinlikler, basın açıklaması da dahil yasak’ dediler. Biz onunla ilgili basın açıklaması yapmayacağız. Cem Küçük ile ilgili basın açıklaması yapacağız. Benimle konuşan emniyet amirine bunu anlattım. Basın açıklaması saat 5 buçuktaydı. Saat daha 4 buçuktayken ve ben daha gelmedenAtatürk Parkı’nın orada TOMA’larla, polis köpekleriyle, plastik mermilerle, coplarla, biber gazıyla zaten müdahale başlamış. Ben daha sonra geldim. Bana böyle böyle oldu diye haber geldi. Daha vakit olduğu için o sırada ben evdeydim. Haber geldi ve ben de kalktım. Oraya giderken stadyumun hizasında -Adana’yı bilenler bilir- daha Atatürk parkına yaklaşık 300 metre kalaben arabadan iner inmez -TOMA’lar yolu kapatmıştı, mecburen arabadan indik-üç TOMA birden üzerime sıkmaya başladı. Görüntüleri var, daha hiç konuşmadan sıkmaya başladılar.

Bütün Bu Zulümlere Rağmen Polise Bir Taş Atmış Değiliz

Zulme uğrayan biziz. Arkadaşlarımızı darp etmişler. Bir arkadaşımızın burnuna copla vurmuşlar, burnu kırıldı. Copun ucu da gözüne değdi. Gözü balon gibi şişti. Sonradan gözlük kullanmaya başladı ve kendisinde görme kaybı oldu. Ve bir arkadaşımızın da ayağı kırıldı. Birinin kaburga kemiği mi tam hatırlayamıyorum ama kemiği kırıldı. Adana polisi, yerde ters kelepçeyle yatırdıkları ve hiçbir suçu olmayan bir arkadaşımızı tutmuş yere yatırmış, ters kelepçe yapmışlar. Yerde yatan adama bir bayan polis -hepsinin görüntüsü var- koşarak gelip tekme vuruyor. Yerde yatan, ters kelepçe ile kelepçelenmiş birine vuruyor! Bakın polis,çocukların gözünün içine biber gazı sıktı. Kadına, annesine sıkmıyor, çocuğa sıkıyor. Annesi çocukla meşgul olsun, çocuk ağlasın, annesi oradan uzaklaşmak zorunda kalsın gitsin diye çocuğa sıkıyor.

Bir bayan kardeşimizin başörtüsüne bir bayan polis et uzattı, görüntüleri var. Bunun gibi birçok olay. Bunlar görüntüye alınabilenler, elimizde kamera kaydı olanlar, hepsini bilmiyoruz. Daha başka neler neler yapıldı.Onları o ana şahit olanlar ancak bilir. Bütün bu zulümlere rağmen, biz polise bir tane taş atmamışız.

Emniyet Kendisini Vali Yerine Koyuyor

Sonra geriye doğru gittik. Polislerbizi oradan ana caddeye, yani Fuzuli caddesine çıkmak zorunda bıraktı. TOMA hâlâ arkamızdan sıkmaya devam ediyor. Atatürk Parkı’nın oradanMerkez Park’ın oraya geçtik ve TOMA sıkmaya devam etti. Caminin dışında çimlik alandaydık, oraya kadar daTOMA geldi ve TOMA oradaki bir çamura battı, kımıldayamadı. Başka TOMA’lar gelir diye camiye girmek zorunda kaldık. Polis, caminin içerisine bile gaz bombası attı.Caminin merdivenlerindeyken polis arka taraftan postallarıyla caminin içine girdi. Bizim bulunduğumuz tarafa gelip kapıyı zorladı. Kapıyı kıracak, büyük kapıyı! Bütün bunlardan sonra oradaki emniyet amiri ‘burada açıklamanızı yapın’ dedi. Hani valinin yasağı vardı?Demek ki valinin yasağı falan yok! Aynı Erzin, İskenderun olayları gibi.

Erzin ve İskenderun’da da yalanları ortaya çıkmıştı. ‘Hatay valisi yasakladı’ dediler. Otobanda olaylar büyüyünce jandarma geldi ve Hatay İlJandarma Komutanı Albayına olayı anlattım, o da valiyi aradı. Vali ‘yapsınlar’ dedi. Emniyetin yalanı ortaya çıktı. Valiliğin haberi bile yok. Emniyet kendiliğinden karar alıyor, kendini vali yerine koyuyor. Tabi aslında yapan emniyet değil. Onlara da talimat veren siyasiler ve siyah gözlüklüler var, biliyoruz. Orada da aynı olay, burada da aynı olay. Valinin haberi bile yok ve valinin yasağı konferansla ilgili. Konferans ile ilgili gerçekten valinin yasağı var mı o da şüpheli. Valinin yasağını sadece telefonla haber etmişlerdi, bize yazı göndermemişlerdi. Ben ne bileyim telefondaki kimdir? Ona da resmi yazı gelmemişti. Büyük ihtimalle o zaman da (22 Nisan’da da) Adana valisinin haberi yoktu. Rezalet bir şekilde dağıtmaya çalıştılar, bir sürü uğraştılar ama dağıtamadılar. Sonra açıklama yapıldıktan sonra biz kendiliğimizden dağıldık.

Utanmadılar Bir de Kendileri Davacı Oldular

Biz onlardan davacı olabilirdik ama neyse dedik olmadık. Utanmadılar bir de kendileri davacı oldular. Polisin görevini yapmasına engel olmuşuz, yani polise mukavemet! Kanunda bunun olmasının şartları var. Bu suçun işlenmiş sayılması için polise karşı cebir ve tehdit kullanmanız lazım. Cebir ya da tehdit var mı? Yok. İddianamede bile böyle bir iddia yok. Yani polise cebir ve tehdit kullandılar denmiyor. O zaman savcı, sen nasıl bundan ötürü dava açabiliyorsun? Savcı, sen kanunu mu bilmiyorsun? Bu kanunda açık! Cebir ve tehdit olmadıkça polise mukavemet suçu oluşmaz. Mesela polis birisini yakalamak istiyor fakat siz polisi itiyorsunuz. Bu cebirdir ve suçtur. Ya da sözlü olarak tehdit ediyorsanız bu da polise engel olma sınıfındandır. Bu ikisi suçtur. Yoksa, mesela polisin önünde durmuşsunuz, polis birisini yakalamak istiyor. Siz yakalamaması için önünde duruyorsanız bu pasif direniştir. Çünkü polise bir şey yapmıyorsunuz. Ya da polis ‘dağıl’ diyor, dağılmıyorsun. Pasif direniş, bu da suç değil. Polise mukavemet suçu değil. Şimdi savcıbunu bilmiyor mu? Bildiği halde dava açtı, çünkü emniyet illa ‘dava açılacak’ dedi. Bunlar bize itaat etmediler. Bunları mahkemede süründürelim.Valla bizi süründüremiyorsunuz, sadece biraz yoruluyoruz ama sevap kazanıyoruz. Siz ise günah kazanıyorsunuz. Biz yoruldukça tecrübemiz, bilgimiz artıyor. Sizin de günahınız artıyor. Biz bir şey kaybetmiyoruz.

Polisler Müdahale Ederken Bile Arkadaşlarımız Onlara Gül Uzatmış

Bugünkü (13 Kasım 2020) mahkemesi,polise mukavemet mahkemesiydi. Halbuki böyle bir şey yok. Arkadaşlarımıza Atatürk Parkı’nın oradadaha polis müdahale ederken bile arkadaşlarımız polislere gül uzatmış.Hepsinin görüntüleri var. Polis o kadar gaz atmış, o kadar TOMA ile müdahale etmiş ki nefes dahi alamıyorsun. Çünkü TOMA’nın sıktığı su normal su değil, gazlı su. Değdiği zaman yakıyor. O kadar sıkmış ki, uzakta oldukları halde polisler bile etkilenmişler. Arkadaşlarımız onlara kendi su ve sütlerini vermiş. Buna rağmen, bizi mahkemeye verdiler. Bir yerden talimat gelince bunlar, devlete baş kaldırıyor gibi bir hava estiriyor. Sen kanunları çiğniyorsun! Sen kendini vali yerine koyuyorsun! Sen kendini anayasadan da kanundan da üstün görüyorsun.Anayasada da kanunlarda da basın açıklaması serbesttir, polis karışamaz. Kanunu çiğneyen sensin! Devlet diyorsun, devletin anayasasınıda kanunlarını da çiğneyen sensin.‘Anayasada, kanunda ne olduğu önemli değil, bizne kadar izin verirsek o kadar’ diyorlar. Yok öyle bir dünya! Sen kanun musun?  Bu kendini kanunun üstünde görmektir!

Olay esnasında 95 kişiyi alıp emniyete götürüyorlar. Bugünkü (13 Kasım 2020) beraat 95 kişinin beraatı yani. 95 kişiyi götürüyorlarken bir arkadaşımız şahit olmuş, ikinci bir şahit varmı bilmiyorum. Güvendiğimiz bir arkadaş aynen şunu söyledi:

‘Oradaki bir emniyet amiri diyor ki;

‘‘Bana şuradan 5-10 tane çevik kuvvet polisi getirin. Onlara darp raporu alacağım.”

Orada bir komiser vicdana gelmiş ve “Amirim kimsede darp yok, onlar bizi darp etmediler.” demiş.

“Olsun olsun, ben onlara almayı bilirim” demiş. Ben onlara rapor alırım! 

9 kişiye böyle uyduruktan rapor aldılar. 8’i ‘basit tıbbi müdahale ile geçiştirilebilecek şekilde’ diyor. Tam uydurmasyon rapor olduğu besbelli. Binlerce insan olacak, bunlar polise mukavemet edecek, darp edecek ve polislerin sadece böyle basit tıbbi müdahale ile geçirilebilecek şekilde basit darp olacak. Mümkün mü böyle bir şey! Binlerce insan polisi darp ederse, adam akıllı darp eder. Böyle olmaz. Besbelli ki doktora demişler ki;“Ya böyle böyle. Bize amirlerimiz bu şekilde emretti sen de böyle basit bir şeyler yaz işte, ne yapalım.”Polis bizim arkadaşlarımıza o darbın10 katı, 100 katı, 1000 katını yaptı. Polisin bir yeri incinmiş olsa bile o bizim vurmamızla mı olmuş? O olay esnasında kimi düşüyor, kimi itelerken bir şeyler oluyor ve herkesin bir tarafına bir şey olabiliyor.  Nice arkadaşlarımızın günlerce yürüyemediklerini biliyoruz. Polis de o sırada düşmüş olabilir, birini kovalarken bir şey olmuş olabilir. Ama hassatenpolise bir darp olayı yok. Ve onlardan (polislerden) bir tanesi gelip mahkemede aynen şöyle demiş: “Bunlar bize gül verdiler, su verdiler, süt verdiler. Ben şikayetçi değilim.” Birisi aynen böyle söyleyerek, diğer bir polis de “Ben şikayetçi değilim” diyerek ikisi şikayetçi olmadığını söyledi. 9’undan ikisi bu şekilde davrandı. Birkaç tanesi hatırlamıyormuş, onlar hiç mahkemeye gelmediler. Yani besbelli o anda amirlerinin baskısıyla şikayetçi olmuşlar. Sonra da vicdanları götürmemiş ki, gelip hiç ifade vermedi. O gelmeyen polisler mahkemeye kaç defa çağırdığı halde devletin mahkemesi, devletin polisini getiremiyor. Zorla getirme kararı çıkartmış hâkim, buna rağmen polis gelmedi ve hâkim bir şey yapamadı. Bu ne demek? Bu insanlar vicdan azabı çekiyor. Demek ki amirlerin baskısıyla yalan yere şikayetçi olmuşlar ama mahkemeye gelip de o günaha ortak olmak istemiyorlar. Çünkü biz gerçekten de bir şey yapmadık. Gerçekten yapmadık.

Ve bugünkükarar (13 Kasım 2020) beraat bu şekilde bu olayın mahkemesiydi. Bundan beraat alındı. Hâkime hanım beraat verdivermeye de sanki ‘keşke bir şey olsa da ceza versem’der gibi bir şekilde beraat verdi. Yeterli delil olmadığından diyerek, delil yetersizliğinden beraat verdi.

Hâkime hanım! Delil yetersizliğinden değil, suç unsurları oluşmadığından beraat vermeliydin. İddianamede bile cebir ve tehditten bahsetmiyor. Dolayısıyla suç unsurları oluşmuyor. Suç unsurları oluşmadığından beraat vermek zorundaydın!

Haram Lokma Yiyorsunuz!

Bakın aynı terör mahkemesinde olduğu gibi bunda da savcının bizatihi kendisi beraat istedi. Savcı da beraat istedi. Normalde savcılar hep ceza ister. Ama cebir ve tehdit olmadığı o kadar açık ki bu olayda tamamen suçlu olan polis yani. Görüntüler de var. Polisin yaptıkları da ortadadır. İki tane yalancı şahit getirmiş. Biri bir önceki mahkemede dedi ki: “İşte bunlar bize tekmeyle, sopayla vurdular.”Bir tane görüntü var mı? Bir tane görüntü yok. Halbuki her taraf polis kamerasıyla dolu.  Eğer tekmeyle sopayla vursaydık herhalde ağzın burnun dağılırdı. Bir tane görüntü göster! Bu kadarellerinde fotoğraf var.‘Bak’ dedi bunlar içinde var mı öyle sopa mopa? Vallahi billahi küçük kâğıt parçaları var ya, döviz dediğimiz küçük kağıtları tutan küçücük ve incecik sopalar var ya onu gördü fotoğrafta“İşte, bize bu sopayla vurdular.” dedi. Vallahi billahi, insan yerin dibine girer. O aldığın para sana haram zıkkım olsun! O polisin karısına, çocuklarına sesleniyorum; “Haram lokma yiyorsunuz! Senin o kocan bu şekilde para kazanıyor. Mahkemede yalan söylüyor.”Onu gördüm dedim ki; “Ahiretini mahvettin! Sen göz göre göre yalan söylüyorsun. Biz kime vurduk?” Hâkim, ‘buradakilerden biri vurdu mu?’ dedi.‘Yok, bunlar değil’ dedi. Her taraf yalan dolan yani. O zaman kim vurduysa yakalasaydınız. O kadarorada polis vardı, vuranı yakalasaydı. Niye herkesi böyle itham ediyorsunuz? Yani mahkemeden bir şey çıkmayacağını anlayınca böyle şahitlerle desteklemek istediler. Sen şahit mi arıyorsun? Ben sana 2000-3000-4000 şahit getireyim. Şahit mi istiyorsun? Al sana şahit! (İzleyiciler) O zaman birçoğunuz olayın içindeydiniz, polisin yaptıklarına şahitsiniz. Eğer şahit istiyorlarsa ben onlara istemedikleri kadar şahit getireyim. Polisin yaptıklarına şahit olanlar! Polisin zulmüne şahit olanlar! Öyle dokuz tane uyduruktan şahit değil, gerçek şahit.

Ben Kanuni Hakkımı Kullanıyorum

Bugünkü (13 Kasım 2020) mahkemesi buydu. Bunun mahkemesi. Bu dosyayı ikiye ayırdılar. Birisi bu maddeden, polisle mukavemet eski adıyla uyarıyı yapmaya engel olmak, birini oradan açtılar. Biri de başka bir dosya.

Valinin emrine aykırı hareket, valinin aldığı tedbirlere aykırı hareket etmek ve kanunsuz toplantıya gösteriye yürüyüşe katılıp ihtara rağmen dağılmamak.’ Onun mahkemesi daha devam ediyor. Olay budur. Ortada valinin emri yoktu. Yalan söylüyorsunuz. Valinin emri yok ki valinin emrine aykırı hareket ve suç işlenmiş olsun, kanuna aykırı bir toplantı yok ki, kanuna aykırı toplantı yapılmış, ihtara rağmen dağılınmamış olsun, suç işleyen sizsiniz. Ben kanuni hakkımı kullanıyorum. Senden izin alacak da değilim! Sen suç işliyorsun. Kanuni hakkımı kullanmama engel oluyorsun.

 Bugün (13 Kasım 2020) de basın açıklaması yapıldı. İzin mi aldık? Yaptık, her hafta yapıyoruz. O zaman da müdahale etmeseydin 5 dakikada biter giderdi. Basın açıklaması dediğin nedir ki? Kimse konuşmayacak. Önceleri o ilk olaylarda böyle bize bir gözdağı vererek sesimizi kısmamızı sağlamak istediler. Susalım konuşmayalım, bu işleri bırakalım. Baktılar ki bu bize yemiyor, ondan sonra artık kanun hakkımız olduğunu da biliyoruz. Çocuklarımız dahi artık bunu öğrendi. Artık karışmıyorlar. O zaman da işte aynı olaydı. Bir basın açıklamasıydı. Hepsi buydu, hepsi bu! 5 dakika açıklanacak bitecek gidecek hepsi bu. Basın açıklaması olayını bu kadar büyütmenin ne alemi var? Eğer valinin emri varsa o zaman nasıl izin veriyor? Amir, ‘caminin avlusunda açıklama yapabilirsiniz’ dedi. Bir kere cami avlusunda açıklama mı olur? Cami avlusunda açıklama olmaz! Ama sen insanları oraya girmeye mecbur ettin. Gaz sıka sıka insanlar kendini zorla camiye attılar. Sen caminin içine bile gaz bombası attın. Ondan sonra da ‘burada açıklama yapabilirsiniz’ diyorsun! Camide açıklama mı olur? Hani valinin yasağı vardı? Yalan dolan!

İzlemek için;

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin güncel, siyasi, fıkhi, ilmi sorular hakkında vermiş olduğu cevaplara alparslankuytul.com resmi web sitesinden ulaşabilirsiniz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here