Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 43 – 03 Mayıs 2019

0

8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 3 Mayıs 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında…

448. gündür cezaevinde tutuklu bulunan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin 10 Mayıs’da görülecek mahkeme öncesi bir ses kaydı daha sevenlerine ulaştı.

Mahkeme öncesi, önemli mesajlar veren Alparslan Kuytul Hocaefendi, bu yargıdan adalet beklemediğini belirtti.

Konuşmasında “Adalet” ve “Zulüm” kavramlarına değinen Hocaefendi, “Adalete hükmedilmez, adalet hükmeder. Adalet medeniyettir. Adaletten uzaklaşanlar, medeniyetten uzaklaşmış demektir.” Şeklinde açıklamada bulundu.

Hocaefendi’nin mahkeme öncesi verdiği mesajlar şu şekilde:

Alo Selamun Aleykum Ben Alparslan Kuytul… Nasılsın, iyi misin? Çok şükür ben de iyiyim. Evde misin, annem nasıl çocuklar nasıl? Annem gözümden öpsün de çocuklar elimden öpsün. Herkes iyi inşallah değil mi? Bekleyin de adalet beklemeyin, Allah’ın dediği olur. Yani Allah Azze ve Celle adaleti ne zaman gerçekleştireceğini en iyi bilendir.

Şöyle bir kıssa birisi mektubunda yazmıştı da adamın biri hızla şehirden kaçıyormuş arkadaşına rastlamış. Arkadaşı ona, “Dur nereye gidiyorsun kimden kaçıyorsun?” demiş. Adam, “beni durduracağına sen de kaç” demiş. Arkadaşı “kaçayım ama neden?” diye sorunca adam “duymadın mı vali tellal bağırttı artık develerin sokakta dolaşması yasakmış” der. Arkadaşı, “Yahu bundan bize ne, biz deve miyiz? deyince adam, “ben de seni akıllı biri sanırdım. Görmüyor musun hava Mart dumanı gibi bulanık. Biri çıkar da bize sen devesin derse deve olmadığımızı ispatlayana kadar canımızdan oluruz” demiş. Şimdi gerçekten Türkiye’de de böyle bir hava estirdiler. Böylece istediklerine istediği damgayı vuruyorlar. Sen kendinin onlardan olmadan ispatlayana kadar bir iki sene geçiyor üstünden. Yani derin devlet kurt gibi puslu havayı seviyor. Hava puslu değilse havayı puslu hale getiriyor ve o ortamda da istediğini avlıyor.

Bir kimseye susturmak istiyorlarsa mesela şu ortamda hemen ya Fetö ya PKK ya da buna benzer bir şeyle damgayı vurup ondan sonra sen kendini ondan olmadığını ispatlayana kadar “Bir iki sene yat sonra ispatlarsın” diyorlar zaten biliyorlar öyle olmadığını da ama sana zulmetmek isteyenler hep bunu yapıyor dolayısıyla da bundan sonra da böyle devam eder ama bir arkadaş mektubunda kendisi “Üzülme hocam güneş doğacak” diye bir şiir yazmış:

Mazlumun duası arşı titretir,

Aslan eritip Müslümanı kükretir.

İstemeyerek 3000 video izletir,

Üzülme Hocam güneş doğacak…

Gerçekten bunu çoğu mektupta gördüm. Birçok kimse bu olaylar vesilesiyle duymuş. Ondan sonra bir video izlemiş bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha… 3000 video izleyen bile varmış. Devamı var da ben devamını söylemeyeyim.

Bir başka şairin de bir şiiri var:

Bakma sen yeryüzünün fitne ile dolduğuna

Zalimlerin dünyada hükümran olduğuna

Dalaletin bu kadar itibar bulduğuna

Bakma sen adaletin raflara konduğuna

Bil ki bütün deliller ukbada beklemede

Terazi çok hassastır o büyük mahkemede

Firavunlar Karunlar berzahta beklemede

Sonra hüküm Allah’ındır o büyük mahkemede

Şairlerimiz güzel şiirler yazmışlar. Ben de diyorum ki, “Adalet hükmeder adalete hükmedilmez. Adalete hükmetmek diktatörlüktür” Şimdi adalete hükmediliyor. Hâkim icabında vicdanı ile karar veriyor ya da kanunlara göre karar veriyor ama bir yerlerden talimat geliyor adalete hükmediliyor. Halbuki adalet hükmeder adalete hükmedilmez. Adalet, medeniyettir adaletten uzaklaşan medeniyetten uzaklaşmış demektir. Ama medeni olma diye bir derdi olmayan çok insan var. Onlar artık onu geçmişler öyle şeyler onlar için biraz fantezi oluyor yani… Aslında bir insanda diktatörlük ruhu varsa onun için adalet fanteziye dönüşüyor.

Yine bir talebimiz şöyle bir şey yazmış sizi içeride zannediyorlar hocam ama yanılıyorlar aslında siz dünyanın dört yanında Tevhidi haykırıyorsunuz şu an. Sizin bu durumunuzu tefekkür edip şehitleri anlar olduk. Ölülerin mezarlığına gömülen şehitler nasıl ölmüyorsa diriler mezarlığına gömülen yani zindanlara gömülen rahmanın has kulları da susturulamıyormuş. Aksine sözleri hiç olmadığı kadar yüksek bir ses ile sokak sokak yankılanıyormuş. Evet yani şu anda öyle bir durum ben de hissediyorum. Gelen mektuplardan anladığım kadarıyla inşallah da öyledir.

Herkes darbeciliğin aleyhinde konuşup duruyor. Evet doğrudur biz de karşıyız ama sadece tankla topla yapılan veya sivil darbeciliğe de değil ondan çok daha önemlisi Allah’ın hakkına karşı yapılan darbe. En büyük darbecilik Allah’ın hükmetme yetkisini ele geçirmektir. Allah’ın hükmetme hakkı savunulmadan insanların hakkı savunulamaz. Yani sadece seçilmişlere karşı yapılan darbeyi darbe olarak görüyorlar. Halbuki Allah’ın hükmetme hakkına karşı işlenmiş olan bir suç var. Hükmetmek Allah’ın hakkıdır dünya O’nundur ama insanlar bu hakkı Allah’tan gasp etmişlerdir

İyiyim çok şükür iyiyim. İyiyim iyiyim ben çok şükür sorun yok. Bu baskı ve zulüm süreci Tevhid davasının duyulmasına ve anlaşılmasına arkadaşların dilinin bağının çözülüp ateşli bir İslam davetçisine dönüşmesine, evlerimizin vakıf ve medrese haline gelmesine, insanların zulme karşı dik durmayı öğrenmesine vesile olursa çektiğimiz sıkıntılara değmiş demektir.

Bir talebimiz mektubunda diyor ki, “Hocam onlar sizi susturmaya çalıştıkça bizim dilimizdeki bağlar çözülüyor. Zaten benim istediğim de buydu Allah’a şükür bu gerçekleştiyse…Bir başkası da demiş ki, “Hocam eskiden sizi ve davamızı insanlara biz anlatıyorduk. Şimdi ise bazı insanlar sizi bize anlatıyor. İnşallah yarınlarda bazı insanlar tevhidi de bize anlatacaklar, tevhidi anlatmaya başlayacaklar. Tevhid, kula kulluğa ve sömürüye karşı kitleleri harekete geçirecek en etkili inançtır. Onun dışında bir inançla kitleler kesinlikle zulme, emperyalizme karşı başka birtakım ideolojilerle falan harekete geçirilemez. Bunlar hep hayaldir yani başka şeylerle bunu yapmaya çalışanlar aslında bir hayalin peşindeler. Tevhid, kendisine karşı konulamayacak olan tek hakikattir. Tevhide karşı çıkanlar sadece demagoji yaparlar. Tevhid her aklın ve vicdanın kabul ettiği ama ancak cesurların ve hayatı hayatını değiştirmeyi göze alanların iman ettiği bir inançtır.

Son olarak da şunu söyleyeyim, konuşanları cezalandıran iktidarlar cesaretsiz ve şahsiyetsiz bir halk tasarlamışlar demektir. Eğer şahsiyetli bir halk tasarlamış olsalardı herkesi susturmazlardı. Nefsini susturan başkalarını susturmaktan kurtulur. Zulmetmek kolay zulmedilenleri susturmak zordur.

Tüm arkadaşlara selam söyle. Söyleyeceğin bir şey var mı? Tamam görüşürüz inşallah herkese selamlar…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here