Merakla beklenen bir ses kaydı daha 12 Nisan Cuma günü Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin sevenlerine ulaştı. Alparslan Kuytul Hocaefendi, diğer ses kayıtlarında olduğu gibi bu defa da ders havası içerisinde önemli mesajlar verdi.
Bugün kavram kargaşasına kurban giden “vatan”, “vatan sevgisi” tanımlarını olağanüstü şekilde yorumlayan Hocaefendi, bu kavramları İslami bakış açısıyla değerlendirdi.
“Herkes vatan sevgisinden bahsediyor. Bazıları da Allah sevgisinden bahsediyor. Namık Kemal’in vatan sevgisiyle alakalı bir sözü var: ‘Vatan sevgisinden maksat toprağı değil, onun üstünde yaşayan insanlara duyulan sevgidir.’ demiş. Bende diyorum ki; vatan sevgisi vatandaşları sevmeyi gerektirir. Vatandaşına zulmedenler, vatanı seviyor olamazlar. Aynı şekilde Allah sevgisi de böyle. Allah sevgisi Allah’ın kullarını sevmeyi gerektirir. Allah’ın kullarına zulmedenler Allah’ı seviyor olamazlar. Herkes kendisinin vatanı milleti ne kadar sevdiğini şöyle bir kontrol etmeli. Bu ölçüye göre kendisini bir tartmalı. Ne kadar Allah’ı seviyoruz? Ne kadar vatanı seviyoruz? Her türlü zulmü yapanlar bunu, vatan için yaptıklarını iddia ediyorlar. Halbuki vatana en büyük iyilik, vatandaşların vatanına bağlılığını arttırmaktır, milletini sevmesini sağlamaktır. Nefret etmemelerini sağlamaktır, kardeşliği tesis etmektir. Bunu yapmıyorlar, kuru kuruya vatan sevgisinden bahsediyorlar. Kendilerinin yaptığı her türlü haksızlığı vatan için yaptıklarını iddia ederek suçlarını örtbas etmeye çalışıyorlar.”
Hocaefendi, aynı zamanda bu haftaki konuşmasında altı kalın kalın çizilmesi gereken hakikatlere vurgu yaptı. Her bir cümlesi üzerinde uzun uzun düşünüp, ders alınması gereken işte o sözleri:
“İlim ve maneviyat sahibi olmayan idareci, zalim olmaktan kurtulamaz. Onun için ilmi ve manevi eğitimden geçmeyen kimse güçlenmemeli. Güçlenirse zalimleşir… Diktatörlük nedir? Diktatörlük; iktidarların devlet imkanlarını ve devlet kurumlarını, muhaliflerini susturmak için kullanmasıdır.”
“Haksızlıklar karşısında susanlar bitmeyi göze almışlar demektir…”
“Kimin dediğini tam bilmiyorum. Herhâlde Mevlâna olabilir, demiş ki:
‘Adalet var mı?’ dedim.
‘Külü var, lazım olursa’ dedi.
‘Külü ne yapacağım?’ dedim.
‘Yandığını kanıtlarsın’ dedi.
Yani adaletin yandığını kanıtlarsın. Yani bu külü gösterirsin adalet yandı dersin. Gerçekten de öyle bir durum var. Adaletin külü kalmış vaziyette. O kadar çok kül var ki memlekette herkes bir sürü misal verebilir.”
“Tevhid bu zulümlerin önündeki en büyük engeldir. Tevhid anlayışı yayılırsa o zaman zulüm yapılamayacaktır. Tevhid her coğrafyada ve her mevsimde meyve verecek olan tek ağaçtır. Kur’an’ın ifadesiyle kökü yerde, dalları semadadır… Onun için buna önem verilmeli, herkes tevhid üzerinde durmaya devam etmelidir.”
“Belki bazıları yine düşüncenin üstesinden gelmeye çalışacaklar. Zulmetmeye devam edecekler. Ama ‘düşüncenin üstesinden gelemeyeneler, düşünenin üstesinden gelmeye çalışırlar’ diye bir söz var. Öyle yapıyorlar şu anda da. Düşüncenin üstesinden gelemeyince, düşünenlerin üstesinden gelip hapislere dolduruyorlar. Bunun da çözüm olmadığını görecekler. Mazlum olalım önemli değil. Mazlum olmak izzet, zalim olmak zillettir. Çünkü mazlum, zalimin karşısında eğilmez ve sabrederse Allah Azze ve Celle ona izzet kazandırır, şerefini yükseltir. Zalim tevbe etmez ve zulme devam ederse onu da Allah zelil ve rezil eder. Dolayısıyla mazlum olan aziz olur sabrederse, zalim olan da zelil olur devam ederse. Hakkı söylediğim için zindanın çilesini çekmem, haksızlıklar karşısında susmanın zilletini çekmemden daha iyidir. Çile, zilletten iyidir. Zelil olacağıma çile çekerim. Allah Azze ve Celle bugün çile çekenleri yarın aziz kılar inşallah. Korkaklar hakkı söyleyince dünyada başlarına gelecekleri düşünürken, cesurlar ise hakkı söylemeyince dünyada ve ahirette başlarına gelecekleri düşünürler. Farkımız bu! Korkaklar dünyayı düşünüyor, cesurlar hem dünyayı hem ahireti düşünüyor… hakikatleri söylemeyip susmak Allah’a kıymet vermemektir. Çünkü her bir hakikat Allah’a aittir.”