Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 33 – 22 Şubat 2019

0

8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 22 Şubat 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Alo Selamun Aleyküm. Ben Alparslan Kuytul. Çok şükür ben de iyiyim. Annem, çocuklar nasıllar? Yok ya işte böyle bazen geç kalıyor memurlar. Daha doğrusu sırayla alıyorlar bazen başkası önce bazen biz önce şansımıza… Elhamdülillah yaramazlık yok normal günlerimizi değerlendirmeye çalışıyoruz.

Ben hani benim dosyalarım suç dosyaları değil, sus dosyaları demiştim ya yani onun bir sebebi aslında Tevhidi anlatıyor olmamız. Yani bu dosyaların açılmasında bir sebep hükümeti eleştirmemiz ise ondan daha önemli bir sebep de Tevhidi anlatıyor olmamız olduğu için biraz o konuya temas etmek istiyorum. Biz Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı dedik diyoruz demeye devam edeceğiz sancağımız da hep bu yazdı Tevhid yazdı. Bundan sonra da o yazmaya devam edecek. Sancağımızda Tevhidden başka bir şey yazmamalı sadece Tevhid yazmalıdır. Tevhid Hakkı hak sahibine vermek demektir. Madem ki dünya Allah’ındır o halde O’nun dediği olmalıdır. Çünkü her şey onundur. Her şey onun olduğuna göre adalet de hakkı hak sahibine vermeyi gerektirdiğine göre o halde herkes Allah’a itaat etmeli kullara değil. Kullara kulluk yapmamalı. Allah bir şey dediğinde insanlar ona itaat etmelidir. Her şey Allah’ın olduğu için itaat de ona olmalıdır. Kuranı Kerim “velillahi mülküs semavati vel ard” buyuruyor. “Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır.” O halde bu ceket benim ise benim dediğim olur. Bu kitap benim ise benim dediğim olur. İstediğim gibi kullanırım istediğim gibi hükmederim. Madem ki dünya da insanlar da Allah’ın o halde Allah istediği gibi hükmeder. Bu Allah’ın hakkıdır. İnsanların bu hakkı Allah’tan gasp etmemesi gerekir. Kulluklarını unutmamaları icap eder. Şu anda görünen tüm dünyada kulluklarını unutmuşlar, Allah’ın dünyasında oturduklarını, Allah tarafından yaratıldıklarını, Allah’ın verdiği rızıkla beslendiklerini unutmuş vaziyetteler ve bizim dediğimiz olur diyorlar. Halbuki kimin dediği olmalı? Her şeyin sahibi kimse onun dediği olmalı. Bir şeyin sahibi kimse onun üzerinde tasarruf etme yetkisi de ona aittir. O halde her şeyin sahibi Allah olduğuna göre bizim sahibimiz de olduğuna göre tasarruf etme yetkisi de ona aittir. O istediği gibi hüküm verebilir birinci sebep budur.

İkincisi de Allah en iyi bilendir. Bütün gizliyi de açığı da her şeyi en iyi bilen O olduğuna göre O’nun dediği olmalıdır ve Kur’an’ı Kerim soruyor: “E entüm eğlemu emillah” “Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı?” Madem ki bu sorunun cevabı bellidir Allah Azze ve Celle herkesin bildiği bu soruyu niye soruyor? Madem ki hepiniz Allah diye cevap veriyorsunuz bu soruya o halde neden Allah’a değil de insanlara itaat ediyorsunuz? Neden Allah’a itaat etmiyorsunuz da kendi aklınıza göre hükümler koyuyorsunuz demektir. Bu herkesin bildiği bir soruyu sormanın başka bir maksadı olması icap eder o da budur. Madem ki her şeyi en iyi bilen Allah o halde ona itaat edin demektir.

Üçüncü sebep herkes eşittir. Tüm insanlar eşit olduğuna göre o zaman kimin dediği olacak? Öyleyse bizimle eşit olmayan birisinin dediği olmalı o da Allah’tır. Tüm insanlar eşit olduğuna göre Allah bizimle eşit olmadığına göre o halde hem Allah hak sahibi de her şeyin sahibidir hem en iyi bilendir, ilmi sonsuzdur, tüm kainatı yaratması ve idare etmesinden ilminin sonsuzluğu, kudretinin sonsuzluğu meydandadır ve bizimle eşit olmadığı meydandadır. O halde O’nun dediği olması icap eder.

Dördüncü sebep olarak; her insanın menfaatleri vardır. Kim kanun koysa kendi menfaatlerine göre kanun koyar veya hangi sınıf veya hangi parti kanun koyarsa kendi menfaatini esas alır. Bu da tabii ki birtakım sorunlara yol açar, zulümlere yol açar, diğerlerini ezmeye götürür. Herkes zayıf olanı ezer. Güçlü olanlar zayıf olanları ezer. Çünkü herkesin bir menfaati var menfaati olmayan birisi hükmetmeli o da Allah’tır. Her şey O’nundur, O’nun bizden hiçbir menfaat yoktur. Bizi zaten besleyen O’dur. Her şey kendisinindir. Kendi menfaatini hesaba katacak değildir. O halde Allah’a bırakılırsa insani, ahlaki değerleri tayin etme, kanunları tayin etme hakkı Allah’a bırakılırsa Allah herkese uygun kanunlar koyar.

Beşincisi; insan gaybı bilmez, istikbali bilmez bir kanun koyar. Sonunda ne olacağını bilemez ama Allah bilir. İnsanların koyduğu kanunlar hepsi sürekli sorunlar çıkarmıştır tarih boyunca. Halen de çıkarmaya devam ediyor ve her seferinde bu sefer güzel olacak zannediliyor yeni bir kanun koyuluyor o da başka birtakım sorunlara yol açıyor. Çünkü İnsanoğlu geleceği bilemiyor. Ben bu kanunu koyuyorum ama ileride nasıl sonuçlar doğuracak onu bilemiyor ve insanı tanımıyor ve insana kanun koyuyor geleceği bilemiyor ama insana kanun koyuyor ve o kanunlar ileride çok büyük sorunlara yol açıyor. İşte ondan dolayı da Allah hükmetmelidir. İnsanlar sadece inançta ibadet ve ahlak da değil gündelik hayatları ile ilgili de dünya ile ilgili devletle ilgili konularda da Allah’a bakmak zorundadırlar.

Bir başka sebep altıncı sebep de kula kulluk yapmak, kullara itaat kula kulluktur. Allah’a itaat etmeyip kullara itaat etmek, Allah’ın kanunlarına bağlı kalmayıp kulların koyduğu kanunlara bağlı kalmak kula kulluk yapmaktır. Kula kulluk yapmak insanın şerefini götürür, Allah’a kulluk yapmak insanın şerefini götürmez, insana şeref kazandırır, insanı insan yapar, medeni bir varlık yapar. Çünkü Allah’ın kanunları doğrudur. İnsanı insan yapar ama kullara itaat edildiği zaman kula kulluk yapılmış olmaktadır ve bu insanın şerefini götürür. Halbuki Kur’an’ı Kerim buyuruyor ki: “Velegad kerremna beni adem” “Biz Adem oğlunu insanoğlunu şerefli kıldık onurlu kıldık” Dolayısıyla onurlu olan varlık kendi gibi kullara kulluk yapmamalı ve Allah Azze ve Celle işte bu manada söylüyor “Ela lehül halku vel emir” “Dikkat edin yaratmak da Allah’ aittir emretmek de Allah’a aittir.” Çünkü her şey O’nunsa yaratmak onunsa yarattıysa o halde O’nun dediği olmalı. Emretme yetkisi de O’nundur. “İnil hükmü İllalillah” buyuruyor. “Hüküm ancak Allah’ındır” başkalarının Allah’ın koyduğu hükümlere aykırı hüküm koyma yetkisi yoktur ve sonra başka bir ayette “Vela yuşriku fi hükmihi ehada” “Allah kendi hükmünde hiç kimseyi kendine ortak etmez.” Mesela diyelim ki bir başbakan bir cumhurbaşkanı kendi yetkilerine başkasını ortak eder mi? Etmez. Onun gibi Allah da etmez. Neden insan insan olduğu halde buna razı olmuyor da Allah başkalarını kendi yetkisine ortak eder mi? İşte ondan dolayı Allah Azze ve Celle bunu reddediyor ve yalnız bana itaat edin kula kulluk yapmayın buyuruyor ve bu Tevhid inancı, Allah’tan başka ilahın olmadığı, Allah’tan başka otoritenin olmadığı inancı toplumsal barışı sağlar. Yani toplumsal barış Allah’a itaatin dışında mümkün değil. Allah’ın koyduğu kanunlara bağlı kalırsa herkes ancak o zaman barış sağlanabilir başka türlü barış sağlanamaz. Bir sınıf diğer sınıfı ezer, bir ırk diğer ırkı ezer. Ama Allah’tan alacak olursak Allah herkesin Allah’ıdır. Allah herkese adaletle muamele eder. Bir sınıfı veya bir ırkı tutmaz, bir sınıfı ezmez ve daha bunun gibi yani Tevhid zulmü önler diyebiliriz. O yüzden Kur’an hakem olmalı, Allah hakem olmalı, Allah’a itaat edilmeli ki zulümler bitsin. Tüm arkadaşlara Selamlar. Olabilir, zaten başka bir şey beklemiyordum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here