8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 04 Ocak 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.
Selamün Aleyküm Ben Alparslan Kuytul nasılsın, iyi misin? Çok şükür ben de iyiyim. Annem nasıl? Çocuklar nasıl? Meryem’im nasıl? Haticem, Çiçeklerim, Güzellerim benim. Ne yapayım öyle istiyorlarmış Besram iyi mi? annem, Muhammed’im nası?l Aslan oğlum sen de iyisin değil mi? Elhamdülillah Bizler de iyiyiz, bu sefer sen kendiliğinden öyle düşündün. Hayret ettim zaten evet şeyden haberin var mı avukatın durumundan. Yarın mı Gelecek? pazar günümü? Biliyor musun sana bir şey söyledi mi? Tamam. Çok soğuk da kaloriferi tam açarlarsa idare ediyorum tam açmazlarsa sürekli üşür vaziyetteyiz. Ne bulsam giydim ama işte biliyorsun benim elim ayaklarım hep üşür yani, bazen kalorifer peteğine dayanıyorum ve o şekilde elimi ayağımı ısıtıyorum. İdare ediyoruz, bir şey yok. İyiyiz çok şükür onlarla ilgili bir şey değil adamlar elinden geleni yapıyor da peteği az koymuşlar. Her odada ki bir tane Petek yetmiyor odaya Tabii hava soğuk. Burası soğuk memleket. Burada Her odada iki Petek lazım da bilemiyorum hesabını yapmışlardır belki ama yanlış yapmışlar ancak idare edecek kadar sürekli böyle sıkı sıkı giyineceksin hafiften Üşüyeceksin o şekilde rahat olamıyorsun belki bazı insanlar öyle değildir Ama ben öyleyim bilmiyorum. Tabii en soğuk günler Evet ben sana şunu söyleyeyim Benim sadece ibadet ve ahlakı anlatmamı istiyorlar, davayı anlatmamı istemiyorlar. Halbuki davasız din, “Başsız beden gibidir” nasıl ki başsız beden yaşamazsa davası olmayan dilinde yaşamaz ve davasız bir din kitleleri harekete geçiremez davasız din gençleri ve entelektüelleri çekici ve değerli gelmez yani eğer bu dinin bir şeyler yapmasını istiyorlarsa bu dini de bu dinin davasını çekip almadılar. Çünkü din davası olmadan hiç bir görevi yerine getiremez ama onlar dinin sadece ahlak dini olmasını istiyorlar daha ahlaklı bir toplum meydana gelsin bu yeterli gibi düşünüyorlar. Halbuki yeterli değil davasız bir din Başsız bir beden gibi kimseye de bir şey veremeyecektir. Çünkü kendisi Öyledir zaten ve adaleti terk ediyorlar. Sırf bunun için insanlara susturabilmek için adaleti terkettiler. Akıllarınca bu şekilde devletin menfaatini hesaba kattıklarını zannediyorlar. Adalet anlayışını kaybedenler, Adalet adına konuşanları ya anlamazlar ya da yanlış anlarlar bana yaptıkları da bu. Adalet adına konuştum bazı Mazlumları savundum. Oysa onlar sanki bir örgütü savunuyor muşum gibi, yapılan zulmü haksızlığı darbeyi savunuyor muşum gibi anlamak istediler. Çünkü adaleti kaybetmişler. Adalet adına konuşanları anlamıyorlar.
Ya anlamazlıktan geliyorlar ya da yanlış anlıyorlar. Dolayısıyla adaleti kaybedenlerden merhamet beklenmez. Adaleti olmayanın merhameti hiç olmaz. Adaleti bile olmayanlardan merhamet beklemek; öküzden süt beklemeye benzer. O yüzden bunlardan merhamet bekleyenler hata ederler. Çünkü adaletleri bile yok ki merhametleri olsun yani bir bakıma Adalet farz, Merhamet sünnet. Yani farzı yapmayanlar sünneti yapar mı? çok insana bu şekilde haksızlık yapıyorlar peygamberimizde buyurmuş ve en masum mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında bir hicap yoktur bir perde yoktur yani Allah doğrudan doğruya mazlumun duasını kabul eder. O zaman ne yapacak yani kendilerince adalet için bunu yaptıklarını, daha doğrusu devlet için bunu yaptıklarını zannediyorlar ama devlete en büyük zararı vermiş oluyorlar. Bu şekilde hakikatten korkanlar güçlüyse Zalim güçsüzse de inkarcı oluyorlar. Eğer güç ellerinde ise Zalim yaşıyorlar, yüzsüzler inkârcı oluyorlar. Aslında bütün mesele hakikatten korkma meselesi. Çünkü hakikatler yayılır.
Eğer konuşulan şey hakikat değilse Zaten üzerine gitmeye gerek. Yok zaten taraftar bulmaz. Ama hakikat ise görüş yayılır korkuları da bu. Güya devletin âli menfaatlerini hesaba kattıklarını zannederler. Ben de diyorum ki devletin âli menfaatini düşündükleri için adaleti terk edenler yakında adaletsizlikle devleti feda ettiklerini görürler. Devletin bekası adaletle mümkündür. Menfaat için adaleti terk edenler bilsinler ki büyük menfaatler ancak adaletle ulaşılır. Eğer gerçekten devletin menfaati düşünüyorlarsa adaleti sağlamak zorundalar, bu devletin hayrınadır.
Kazım Karabekir Paşa’nın bir şiiri var bir arkadaş mektubuna yazmış;
Sende kuvvet varsa bende de hakikat var,
Kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar,
Ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten,
Ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten.
Yani gerçekten de bugünkü durum bu aslında hakikatten korkuyorlar o zaman da zulmetmek zorunda kalıyorlar. Halbuki adalet menfaattir ve diğer tüm menfaatlerden de üstündür ama bunu anlayacak kafa kalmamış. Bugün birçok insanda tek düşündükleri menfaat olmuş. Eğer bir menfaate haram bir yolla ya da Zulümle ulaşılıyorsa o menfaat helal olmayan bir menfaattir. Helal olan menfaatlere adaletle, haram olan menfaatlere de ancak adaletsizlikle ulaşılır. Adaletsizlikle elde edilen menfaatler meşru olmayan menfaatlerdir. Eğer birileri zulümle bir menfaate ulaşıyorsa, o menfaat haram olan bir menfaattir. Helal olsaydı helal yolla ulaşılırdı.
Tüm kardeşlerimiz Tevhid üzerinde durmalı. Tevhidi anlatmalı yani Benim durumum dan daha önemlisi Aslında Tevhid’in anlaşılmasıdır. Bana yapılan zulüm ya da benim gibilere yapılan zulümden bahsedip de Allah’ın hakkını gasp edilmesine bahsetmemek Allah’ın ağrına gider. Allah’ın hakkı, Allah’ın hükmetmesidir. Allah’ın dediğinin olmasıdır. Onu hesaba katmalıyız ve Onun üzerine daha çok durmalıyız. Zaman bitti.
Tüm arkadaşlara selamlar görüşürüz İnşallah. Senin diyeceğin bir şey var mıydı? bakarım inşallah. Allah’ın dediği olana kadar sabredeceğiz. Allah razı olsun.