Alparslan Kuytul’dan: “Allah’ın Dünyasında Allah’ın Dediği Olsun Diye Kendimi Adadım!..”

0

Alparslan Kuytul Hocaefendinin bu haftaki Cezaevi telefon konuşması, giriş kısmından son cümlesine kadarı okuyanların gönlünde derin izler bıraktı. Yaptığı konuşmada yaşamını ve yaşama gayesini kısa ama bir o kadar etkili bir şekilde dile getiren Hocaefendi, bu gayenin Tevhid davası olduğuna dikkat çekti.

Kalbinin Allah’ın muhabbetiyle dopdolu olduğuna değinen hocaefendi, bu muhabbetle Allah’ın davasını hakim kılmak için mücadele ettiğine vurgu yaptı.

Konuşmasının ilk kısmında Kendini Hz Meryem in kızını Allah’a adaması gibi adadığını dile getiren hocaefendi ‘Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun diye’ kendini bu davaya adadığını belirtti.

Konuşmasının bu kısmı şu şekilde;

Onlar karar verdiklerini zannediyorlar da aslında kararı veren Allah’tır. Elbette bunda bir hayır vardır. Önemli değil biz iyiyiz çok şükür sorun yok. Bizim inşallah günahlarımız azalsın onların da günahı çoğalsın. Allah en sonunda intikamımızı alacaktır onlardan. Yok üzülmeye gerek yok. Ben iyiyim hamdolsun.

İnsanlar koyunları adak olarak adıyorlar. Hanne, kızı Meryem’i Allah’a adadı, bense kendimi adadım, Tevhid sancağı yere düşmesin, İslam Medeniyeti yeniden kurulsun, uyuyan ümmetimiz uyansın, kula kulluk yapılmasın, Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olsun diye… Mazlumların sesi olmak için, imanların kurtulması için, iman etmeyenlerin iman etmesi için, İslam’ın ve Müslümanların izzetini ve gerçek İslam’ı ortaya koymak için… Müslümanların şerefini korumak için her şeyi göze aldım. Görünmek istenmeyenleri gördüm ve gösterdim, duyulmak istenmeyenleri duydum ve duyurdum. Mazlumlar umudunu kaybetmesin, Allah ve Müslümanlar hakkında suizanda bulunmasınlar diye zindanı göze alıp hakikatleri haykırdım.

Küçük bir tohumdum, Rabbim beni toprağa gömdü ve ben toprakta yok oldum. Aslında o zaman var oldum. Filiz verdim, toprağın karanlığına, rutubetine sıkıştırmasına katlandım. Zaman oldu soğukta üşüdüm, zaman oldu yağmurda titredim. Sonra Rabbim beni büyüttü ağaç yaptı. Benden binlerce tohum toprağa döküldü, bir kısmı düştüğü yerde filizlendi, bir kısmını rüzgâr uzaklara taşıdı oralarda yeşerdi. Kimi çürüdü kimi filiz verdi kimi fidan oldu ve yavaş yavaş meyve vermeye başladı.

Allah sevgisi, çocuklukta; dava sevgisi, lisede kalbime yerleştirildi. Davayı anladığım günden beri yerimde duramadım, mesafe alamasam da yerimde zıpladım durdum. Ümmetin durumunu anladığım günden beri kendimi düşünemedim. Yaşıtlarım para, meslek veya makam düşünürken bunlar benim dünyama hiç giremedi. Çünkü kalbim Allah ile ve O’nun davası ile doluydu başka şeylere yer kalmamıştı. Geriye dönüp baktığımda ben de inanamıyorum. Bir gencin tek başına bir şeyler yapma gayretini, dünyevi zevkleri ve dünyevi istikbali düşünmeyip sadece Müslümanların kurtuluşunu ve Allah’ın hâkimiyetinin gerçekleştiği İslam Medeniyetini düşünmesini… Tüm cahilliğime ve acizliğime rağmen böyle bir idealimin olmasını ben de anlayamıyorum.

35-40 yıllık çileli hayatıma baktığımda bunun benim eserim olmadığını, olamayacağını anlıyorum. Bu, Allah’ın yönlendirmesi idi bana ait değildi. Tıpkı bir tohumun ağaç olması ve meyveler vermesinin kendi marifeti olmaması gibi. Allah, kullarını yükselmeleri için yönlendirir. Birçok kimse gibi ben de yönlendirildim. Benim yaptığım sadece bu yönlendirilmeye razı olmak ve teslim olmaktı. Gerisi Rabbime ait…

İslam’ın asil duruşunu göstermeliyiz. Bilmeyenlere öğretmeli, bilenlere hatırlatmalıyız. Zalimin karşısında izzetli, mazlumlara merhametli olmayı göstermeliyiz. İnsanlığın ne olduğunu öğretmeliyiz. Değerli şeylere değer vermeyi kömür için elmasın feda edilemeyeceğini öğretmeliyiz.

Ses Kaydının Tamamını Dinlemek İçin;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here