Öncü Neslin Vasıfları:
Yaşadığı çağı ve yaşadığı dünyayı değiştirmek isteyenler, önce kendilerini değiştirmek ve bir takım vasıflar kazanmak zorundadırlar. Çünkü iç dünyasında inkılâblar yapmayanlar, âlemlerde inkılâblar yapamazlar, nefsini değiştirmeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler.
Gereken vasıfları kazanmayanlar davalarına büyük hizmetler yapamazlar. Nefsini değiştirenler çağları değiştirir. Nefsini değiştirenler makamları ve makamperestleri değiştirir. Nefsini değiştirenler başkalarının nefislerini değiştirebilir. “Gerçekten Allah kendi nefislerinde olanı değiştirinceye kadar, bir toplulukta olan şeyi değiştirmez.”1
Allah’ın boyasıyla boyanmayanlar o ilâhî boya ile insanları nasıl boyayabilir? Maddî ve psikolojik baskılar karşısında rengi açılanlar veya grileşenler, bâtıla karşı nasıl mücadele edebilir? Boyasını gösterebilme cesaretini gösteremeyenler hedeflerine nasıl ulaşabilir?
Öncü nesil Allah’ın boyasıyla boyanıp o boyayla övünen nesildir.
“Allah(’ın boyasın)dan daha güzel boyası olan kimdir? Biz (yalnızca)O’na kulluk edenleriz.”2 Boyanın kumaşın içine işlemesi gibi o ilâhî boya tüm zerrelerimize işlemeli. Boya bakıldığında görüldüğü gibi o ilahî boya üzerimizde görülmeli. Renkler arasındaki fark, nasıl hemen anlaşılıyorsa diğer medeniyet mensuplarından farkımız hemen anlaşılmalı, görülebilmeli. Boya alttaki boya ve renge baskın geldiği gibi Allah’ın boyası diğer boyalara galip gelmeli ve bizde başka bir fikir ve hayat tarzı bırakmamalı.
Allah(c.c)’ın boyası O’nun gönderdiği dindir. Bu dinin ruhu ,tevhiddir. Allah(c.c)’tan başka bir ilah yani itaat edilecek bir makam tanımamaktır. Kâinattaki tüm mahlûkat O’na teslim olduğu gibi insanlarda yalnız O’na teslim olmalı ve O’nun yetkilerine ortak olmaya kalkışmamalıdır. Madem her şeyin sahibi O’dur, o halde O’nun dediği olmalıdır. Madem en iyi bilen O’dur ,o halde O’nun dediği olmalıdır. Öncü nesil bunun mücadelesini vermektedir.
Allah(c.c.), gönderdiği iman esaslarıyla, ibadetlerle, ahlâk ölçüleriyle, muamelâta dair koyduğu hükümlerle kullarını kendi boyasıyla boyarken, koyduğu haramlarla da bizi başka boyalardan ve boyaların karışmasından korur. Kendi medeniyetimizi kurmayı emrederek, başka medeniyetlerin tesiri altında rengimizin bozulmasını ve açılmasını engeller.
Öncü nesil, maneviyatsız radikal bir nesil değil Rabbânî bir nesildir.
Kâinat kitabını okuyarak tefekkür eder, ve Allah(c.c)’ı tanır(Marifetullah), tanıdığı için sever (Muhabbetullah), sevdiği için O’nun yolunda mücadele verir (Cihad). İman , ibadet ve ahlâk adamıdır. İmanın lezzetini almış ve yalnız fikirlerini değil hayatını değiştirmiş bir nesildir. Bakanlara ‘bu ahlakı nereden almış?’ dedirtir.
Rabbanîler, farz veya haram olan konularda geri adım atmaz, taviz vermezler. Farz veya haram olmayan konularda ise dinin geniş dairesinden istifade edip müsamahakâr davranırlar. İman-ı Hakîkîye ve muhabbetullah’a ulaşmadan, ibadet ve ahlâkını güzelleştirmeden Allah taraftarı olduğunu zannedenler, radikal olsalar bile bu halleriyle asla Rabbanî sayılamazlar.
Öncü nesil; bâtılla uzlaşmaz, imanda pazarlık yapmaz, davadan vazgeçmesi için yapılan hiç bir teklifi kabul etmezler. ‘Peygamberim’ dedikleri yüce Rasûl’ün kabul etmediği gibi. Çünkü onlar iman ettikleri kitap gibi Furkan’dırlar. Görevleri hak ile bâtılı ayırmak, her meselede hakkı ve bâtılı ortaya çıkarmaktır. Bâtılla uzlaşırlarsa ,Furkan olma görevini yerine getirmeleri mümkün olmayacaktır.
Öncü nesil; izzetin Allah’a Rasulune ve mü’minlere ait olduğunu bilir. “İzzet (güç, onur ve üstünlük )Allah’ın, O’nun Rasûl’ünün ve mü’minlerindir; ancak münafıklar bilmezler.”3 Bugün madden geri kalmış olsa da, tarihte kurduğu şanlı medeniyetleri unutmaz, inanç, ahlâk ve medeniyet esasları olarak üstün olduklarını bilirler. Başka bir medeniyetin içinde yer almayı değil, kendi medeniyetlerini kurmayı hedeflerler. “Gevşemeyin üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.”4
Rabbâni öncü nesil; Rabbinin buyurduğu gibi “Kâfirlere karşı zorlu, mü’minlere karşı merhametlidir.”5 Zalimin karşısında tevazu değil, izzetli bir duruş gösterir; çünkü zalimin karşısında tevazu, tevazu değil zillettir. Mazlumun karşısında ise izzet, izzet değil kibirdir. Onun için öncü nesil kâfirler güçlü olsa da onların karşısında izzetli, mü’min kardeşleri zayıf ve güçsüz olsalar bile onlara karşı alçak gönüllü ve merhametlidir.
Kâfir ve zalimler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, onların karşısında yılgınlığa düşmez, onlara boyun eğmezler
“Nice Peygamberle birlikte birçok Rabbanîler savaşa girdiler de Allah yolunda kendilerine isabet eden (zorluk)den dolayı ne gevşeklik gösterdiler ne de boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.”6
İslam düşmanlarını dost edinmezler “Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri dostlar edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah’tan ilişiği kesilmiş olur”7 Onlarla ittifaklar yapıp, Ortadoğu’yu işgal etmelerini destekleyip, sonra da bunun adına stratejik müttefiklik veya takıyye denmesini kabul etmezler. Çünkü böyle bir strateji veya takıyye haram kılınmıştır.
Rabbanî öncü nesil, Rabbinin tüm peygamberlere ve peygamberimiz (s.a.v.)’e gösterdiği zamana ve şartlara göre değişmeyen hareket metodunu takip eder. Aklını Allah(c.c.) ve Allah Rasûlü (s.a.v.)’nün önüne geçirmez. “Ey iman edenler Allah ve Rasûlü’nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah’tan sakının.”8 Aklın vazifesi ortaya yeni bir hareket metodu koymak değil, Kur’an ve sünnetin ortaya koyduğu hareket metodunu anlamak ve onu takip etmektir. Tüm peygamberler toplumlarını tevhîde, kullara kulluktan kurtulmaya, sadece Allah(c.c.)’a itaat etmeye davet etmişler, kendilerini olduklarından başka türlü göstermemişler, onlardan görünerek onların altlarını oymaya çalışmamışlardır. Sünnetin küçüklerine bile önem verenler, tüm peygamberlerin ortak ve en büyük sünneti olan Rabbanî Hareket Metodu’na neden önem vermezler?
Öncü nesil çilekeştir. Milletinin içinde bulunduğu durumun huzursuzluğunu yaşar. Mum gibi yanar, kendini ve çevresini aydınlatır.
Öncü nesil hamlecidir, yerinde duramaz.
Öncü nesil davasına âşıktır, başka bir şey düşünemez. Kalplerinde başka bir şeye yer yoktur. Onlar hedefine kilitli bir mermi gibidir.
Öncü nesil meyve veren bir nesildir. Ağaçlar meyve vermediğinde kurur. Kuruduğunda meyve veremezler, öncü nesil ise meyve vermediğinde kuruyacağını bilir.
Ra’d 11
Bakara 138
Münafikun 8
Al-i İmran 139
Fetih 29
Al-İ İmran 146
Al-İ İmran 28
Hucurat 1