Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 26 – 28 Aralık 2019

0

8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 28 Aralık 2018 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Alo Selamun Aleyküm. Ben Alparslan Kuytul. Nasılsın? Çok şükür hamdolsun, biz de iyiyiz. Benim ilk göz ağrım nasıl, Meryem’im? Ondan sonra ki Hatice’m iyiler mi? Aslan oğlum Muhammedi’m nasıl? Babasının kebapları Rabiş’le Besra? Annem de iyi mi? Anlamadım? Elhamdülillah bir yaramazlık yok, yani nasıl olalım? Anlaşılmamış bir insan nasıl olursa işte öyleyiz. Beni anlayanlar benimsedi, anlamayanlar reddetti. Tanıyanların çoğu sevdi ama azı destek oldu, tanımayanların çoğu dışladı, azı araştırdı. Davam anlaşıldı ben anlaşılmadım. Davamı anlayanlar içimdeki ateşi ve kasırgayı göremedi.

Yani, hamdolsun iyiyiz. Pazar mı gelecek? Senin gelmen de herhalde bu hafta. Ben onu sormayı unuttum da herhalde, 10 Ocak değil mi? Artık cuma günüyse de gelme ondan sonra ki salıya gelirsin, açık görüşe. Ona bir bakayım şimdi kesin bir söz vermeyeyim. Tamam ben bakarım buradan sorar öğrenirim ona göre.

İyiyim hamd olsun, bir yaramazlık yok. Zindanda bedenimi esir ettiler ama ruhumu asla edemediler elhamdülillah. Tevhid inancı ruhumu, yazdıklarım, konuştuklarım, arkadaşlarımın gayretleri ise düşüncelerimi özgürleştirdi elhamdülillah. Tevhid Davası okyanus gibidir, set çekilemez set çekeceklerini zannediyorlar ama beni susturmakla ya da bazı insanları susturmakla ya da bazı tedbirler almakla akıllarınca. Halbuki okyanusun önüne tedbir alamazsın. Tevhid Davası bütün kalplere eninde sonunda girer.

Hayatı değerli kılan ilim, dava ve çiledir. Hak Dava uğrunda çekilen çile, hak dava uğrunda yaptığın hizmetlerdir. Bunlarsız hayat, taşımaya değmeyen yüktür. Onun için herkes hayatını değerlendirsin. İlimle geçmeyen bir hayat, dava ile çile ile geçmeyen bir hayat, kıymetsiz bir hayattır. Yani insanlar belki devletler başka devletleri silahlarla mağlup eder, düşmanlarının kalplerini silahla kazanamazlar. Belki topraklar kazanabilirler. Düşmanların kalbi silahla değil davamızın hak olmasıyla ve dik duruşumuzla kazanılır. Onun için tüm kardeşlerimiz dik durmaya devam etmeli, hakikati haykırmaya devam etmeliler. Acı olacak tabi, acı çürük imanları bitirecek, fakat sağlam imanları daha da kuvvetlendirecek.

Kardeşimiz Gülşah bir mektubunda güzel bir şiir yazmış. Kâinata hakim olsa da şiddet, mülkün temelinde adalet gerek. Hukuku gasp etmiş olsa da devlet, yürekte, vicdanda adalet gerek. Hürdür düşünce yasak koyulmaz, pranga, kelepçe, zincir vurulmaz, hücrede, zindanda, kodeste durmaz, hakimde, savcıda adalet gerek. Çok güzel bir şiirmiş yani hoşuma gitti. Bunun gibi şiirler var da bunu söyleyeyim istedim.

Tarihte Atilla diye bir komutan var, onun güzel bir sözünü birisi yazmıştı. Her ne kadar Müslüman değilse de fakat Peygamberimiz buyuruyor ya: “Hikmet müminin kaybolmuş malı gibidir, nerede bulsa alır.” Bir Müslüman olan da söylese bir kâfir de söylese biz doğru bir söz gördüğümüz zaman almalıyız. Demiş ki: “Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu da koca bir ülkeyi kurtarır.” Yani insan kendini küçük görmemeli. Bir ordu olamayabilir, bir komutan olamayabilir, bir at olamayabilir, bir nal bile olamayabilir insan. Ama bir çivide mi olamaz? Yani çivi bile olmuyorsa suçu kendinde aramalı. Çivi bile demek ki bazen bir ülkenin kurtuluşunda bir rol oynuyor yani. Belki çivi nalı tutuyor, nal atı koşturuyor. Nal sayesinde at daha iyi koşuyor, at sayesinde komutan komutanlığını yapabiliyor. Komutan orduyu idare ediyor, ordu koca ülkeyi kurtarıyor. Hiç olmazsa insan bunu da mı yapamaz? Onun için yani hiç kimse mazeret bulmamalı ve çivi olmaya çalışmalı en azından. Bir kardeşimiz de demiş ki; hocam sen şey demiştin, ben bir söz yazmıştım zamanında cezaevi diriler kabristanıdır denilmiş. O da demiş ki o zaman ümitsizliğe kapılmaya ve endişeye gerek yok. Çünkü kabirden sonrası diriliştir demiş. Evet madem ki ondan sonra diriliş var o halde sorun yok yani. Musibete uğramayan ve sabrı öğrenmeyen bir hareket büyüyemez. İnşallah bu musibete uğramak bizi daha da sağlamlaştıracak ve daha da büyütecek Allah’ın izniyle.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here