Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 25 – 21 Aralık 2018

0

8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 21 Aralık 2018 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Selamun Aleyküm ben Alparslan Kuytul. Oğlum nasılsın iyi misin? Hamdolsun bugün müydü mahkemesi annenin? Sen gitmedin mi okula bugün? Ondan dolayı kaldın anladım. Nasılsın oğlum iyi misin? Ben de seni soracaktım bugün annene ilk soracağım kişi sen olacaktın sen karşıma çıktın. Ne var ne yok herkes iyi mi? Babaannen iyi mi? Sorun yok sende de sorun peki Rabiş evde mi? Ona da selamımı söyle, gözlerinden öperim onun da. Ver istersen onunla iki kelime konuşayım hemen. Rabia, Rabia, Rabiş utanıyor mu? Tamam neyse.

Ben sana o zaman bir ayet söyleyeyim oğlum madem sen çıktın karşıma. Allah-u Teala buyuruyor: “Veki eyyimmin nebiyyin gatele meğahu ribbiyyune kesir fema vehenu lima esabehum fi sebilillah vema deufu ve mestekanu vallahu yuhibbussabirin.” “Nice Rabbaniler nice Allah yolunda insanlar nice peygamberle birlikte mücadele ettiler, savaştılar ve başlarına gelenden dolayı gevşemediler. Onların başına gelen musibetlerden dolayı kötü olaylardan dolayı gevşemediler zayıflık göstermediler ve boyun eğmediler. “Vallahu yuhibbussabirin” Allah sabredenleri sever. Ve onların sözleri bir musibete uğradıkları zaman, başlarına bir bela geldiği zaman onların sözleri sadece “vemakane gavlehum illa en galu rabbenağfirlene zunubena ve israfena fi emrine vesebbit egdamena vensurna allah gavmil kafirin” sadece şunu söylemek oldu: “Ya rabbi! Günahlarımızı bağışla. Ey Rabbimiz günahlarımızı bağışla ve işlerimizdeki yanlışlarımızı ya da aşırılıklarımızı affeyle. Ayaklarımızı bu davada sabit kıl ve kafirlere karşı bize yardım et” söyledikleri tek bu oldu. Hiçbir zaman feryat figan etmediler, hiçbir zaman zayıflık göstermediler, gevşemediler, bırakmadılar ve boyun eğmediler. Zalimlere de boyun eğmediler. Evet yani Allah Azze ve Celle bu şekilde bütün Müslümanların da böyle olması gerektiğini ifade ediyor. Madem ki geçmişteki Müslümanlar böyle davrandılar siz de böyle davranın siz de gevşemeyin siz de zayıflık göstermeyin siz de boyun eğmeyin doğruları hakikatleri söylemeye devam edin

Her yaprak sararır, her sararan dökülür, insan yaprak değildir iman-ı hakikiye ulaşır ve sürekli benzin alırsa ne sararır ne de dökülür. Eğer hakiki imana ulaşırsak sararmayız inşallah hiçbir zaman dökülen yapraklardan olmayız. Almanya’dan bir kardeşimiz güzel bir söz yazmış bana mektubunda “Ölene kadar yeşil kalmak vefanın gereğidir, kulluğun gereğidir. İnsanın sararmak gibi bir lüksü olamaz sararıp bırakmak kolaya kaçmaktır, yağmurdan kaçıp doluya tutulmaktır. Halbuki yaprak ağacına ne kadar muhtaçtır. Bırakan düşer, bırakan ölür, bırakan biter. Ağaca ise hiçbir şey olmaz. Ağaç kökleriyle ayakta kalır yapraklarıyla değil. Yani evet gerçekten de bırakan düşer, bırakan ölür. Kayan düşer, düşen yaralanır ve dikiş atılır. Sonra iyileşir ama yaranın izi hep kalır. Bunu istemeyen dikkat etsin düşmesin. Bazen de düşen ölür tövbe nasip olmaz. Yani herkese de nasip olmuyor. Sonunda bazıları düşüyor sonra tekrardan doğruluyor, düzeliyor, ayağa kalkıyor ama bu herkese de kısmet olmuyor. Kimi düşüyor ölüyor ve tövbe nasip olmuyor yani. Kaygan yolda düşmemek birbirine kenetlenmekle mümkündür. O yüzden tüm kardeşlerimiz birbirine kenetlenmeli.

Acı çürük imanları bitirir, sağlam imanları kuvvetlendirir. Eğer bir acı insanın imanını bitiriyorsa o insanın imanı zaten çürük demektir. Eğer sağlam olsaydı daha da kuvvetlenirdi. Ben bir zamanlar çocuklarımız vakıfta büyüsün demiştim, sizler vakıfta büyüdünüz. Doğduğunuzdan beri vakıfta büyüdünüz. Belki herkese kısmet olmadı ya da olmayacak. Vakfı kapattılar. Artık her ev vakıf, her ev medrese, her an davet, herkes davetçi. Tüm kardeşlerimiz bunu böyle bilmeli. Herkes evini vakfa çevirmeli, herkes evini medrese yapmalı, çocuklarıyla sohbet yapmalı. Komşularıyla, arkadaşlarıyla her an her yerde davet yapmalı. Herkes kendisini davetçi olarak kabul etmeli.

Kızım nasılsın? Besoş’ um benim. Çok şükür. Senin dilini yerim ben, sen benim annemsin ya sen benim annem gibisin aynı. Annemin ismini sana verdim, sen benim annem oldun. Sen gitmedin mi okula? Öğlenci misin sen? Sesinde farklı geliyor, üşüttün mü? Geçmiş olsun kızıma. Allah iyilik versin. Hadi abini ver bakim. Sen annene selam söylersin tamam mı? Muhammed sende mi telefon? Sana birinin sözünü söyleyeyim oğlum. Abraham Lincoln diye bir adam var. Herhalde Yahudi’dir. Demiş ki; “Bazen bütün insanları aldatabilirsiniz, her zaman bazı insanları aldatabilirsiniz, fakat bütün insanları her zaman aldatamazsınız.” Şimdi gerçekten bize onu yapmaya çalışıyorlar. Herkesi aldatmaya çalışıyorlar ama herkesi aldatmaları mümkün değil. Türlü türlü iftiralar atıyorlar. Aliya İzzet Begoviç o da diyor ki: “İstediğiniz kadar dağlara hac koyun, gökyüzüne her baktığınızda hilali göreceksiniz.” Yani şimdi istedikleri kadar iftira atsınlar. Bize ne kadar iftira atarlarsa atsınlar bize her bakan hayatımızı görecektir. Hayatımız ortadadır, ailemiz meydandadır. Onlar istedikleri kadar iftira atsınlar. Hayatımız onların iftiralarına galip gelecek Allah’ın izniyle. Pazar günü mü dedin? İyi, onun dışında annen sana bir şey söyledi mi söylemen için bana? Sizler iyisiniz dimi? Evde bir şey yok. Bakkal amcan orda mı hala? Çok selam söyle ona da tüm arkadaşlara da. Zamanım bitmek üzere. Herkese çok selamımı söyle. Başımıza gelenler bizi Allah’a yaklaştırıyor. Allah’a şükürler olsun Allah’a daha fazla yaklaşmayı bize kısmet ettiği için. O yüzden benim durumum iyi herkes de iyi olsun. Allah yolunda mücadele etsinler. Herkese selamlar.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here