8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, 16 Kasım 2018 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.
Alo, Selamün Aleyküm;
Ben Alparslan Kuytul. Nasılsın? Çok şükür hamdolsun ben de iyiyim. Annem nasıl? Çocuklar nasıl? Sıkıntı yok değil mi? Çocuklar okuldalar mı? Nasıl olalım hamdolsun, sabrediyoruz, Allah’a şükrediyoruz. Bir hafta daha geçti, bana günler çok hızlı geçiyor. Dün sanki telefon ettin gibi geliyor bana, sanki hiç böyle bir hafta geçmiş gibi değil gerçekten. Bu da Allah’ın bir yardımı, onlar zorlaştırdıkça Allah kolaylaştırıyor bana. Bir hafta daha geçti onların günahı arttı bizim sevabımız arttı inşallah. Her şey yazılıyor bir dakika bir dakika, bir saniye bir saniye, zerre-i miskal olsa bile insanın hayrı veya şerri her şeyi yazılıyor. Bize bu zulmü yaptıkları her saniye bize sevap olarak yazılıyor onlara günah olarak yazılıyor. Kendileri bilirler devam etsinler istiyorlarsa bu zulme kendi çukurlarını derinleştiriyorlar.
Mevlana diyor ya; ”Üzülme Can! Doğruysan zarar gördüm deme. Bil, iyiler mutlaka kazanır. Her şey vaktini bekler, ne gül vaktinden önce açar ne güneş vaktinden önce doğar, bekle senin olan sana gelecektir.” Biz de onu bekliyoruz, Allah eğer nasip edecekse ve bize verecekse, o vereceği şey bize bir gün mutlaka gelecektir, onu bekliyoruz. Bu arada tabi herkes sessiz sedasız yoluna devam ediyor ama sessiz durdukça bu kötü dönemi daha kolay atlatırız zannediyorlar ama hiçte öyle değil onlarda da başlamış diye duyuyorum.
Bazı vakıfları filan, bazı faaliyetler iptal edilmiş kapatılmış. Ama hiç kimsenin sesi soluğu çıkmıyor. Bunu bir strateji zannediyorlar ama bu strateji yanlış bir strateji. Bu şekilde yavaş yavaş bitiriyorlar müslümanları, faaliyetleri. Ama hala müslümanlar bunun farkında değiller hala sessiz kalmaya devam ediyorlar. Başkalarına yapılan zulme sessiz kalanlar, kendileri zulme uğradığı zaman kimseden destek bekleyemezler. Haksızlık karşısında susanları Allah haksızlığa uğratır. Çünkü başka türlü suskunluklarının çirkinliğini anlamayacaklardır. Onun için Allah onları haksızlığa uğratır ki, haksızlık karşısında susmanın ne olduğunu anlasınlar diye çünkü başka türlü anlamayacaklar. Mazlumlara sahip çıkanlara zulme uğradıklarında Allah’ta sahip çıkacaktır. Biz mazlumlara sahip çıktık inşallah Allah’ta bize sahip çıkacak. Biz mazlumlara sahip çıktığımız için bizi buraya attılar. Onlara yapılan zulme karşı çıktığımız için buraya attılar. Dolayısıyla Allah yardımcımızdır, biz başka suç işlemedik bunu herkeste biliyor. Allah yardımcımızdır. İyiyim çok şükür, yani artık alıştık zindanlarına.
Biliyoruz yani sonuçta Allah’ın dediği olacak. O halde sorun yok. Allah’ın yükseltmek istediğini alçaltmak isteyenler, akıntıya karşı kürek çekenlere benzerler. İstedikleri kadar lekelemeye çalışsınlar, iftiralar atsınlar sonuçta yaptığımız meydan da hayatımız meydan da. İnsanları ikna edemeyecekler, bizim terörle de başka bir şeyle de alakamızın olmadığına herkes şahit ve neden içeri atıldığımı da herkes biliyor. Kimse de inanmıyor, bu da Allah’ın bize yardımıdır elbette. Ya böyle olmasaydı? Allah’ın yardımı.
Tevhidi haykıran ve haksızlık karşısında susmayanlar Allah’ın rahmetine ulaşan ilk topluluk olurlar. Soğuğa ve kara dayanan ve bunun mükâfatı olan bahar gelip karlar eridiğinde güneşi ilk gören kardelen çiçeği gibi. Kardelen çiçeği soğuğa ve kara sabretmesinin tahammül etmesinin mükâfatı olarak öncülük şerefi ile şereflendirilir. Öncü olmuş olur diğer çiçeklere öncülük yapar, onlara örneklik yapar. İlk ayağa kalkan odur, ilk güneşi görme şerefine erişen de odur. Bizim durumumuz da inşallah buna benzer, yani ilk bu karlar erinmeye başladığında ilk ortaya çıkan çiçek inşallah biz olmuş oluruz. Baharı müjdeleyen çiçek olmuş oluruz inşallah. S
enin gelmene gerek yok aslında her hafta, önceden söylemiştim. En azından bu kapalı görüşlerin hepsine gelmemiş olursun. Bu hafta gelme. O zaman demek ki en çok sana zulmetmişler. Şimdi insanlar kendilerini zalim görmezler, kendilerini çok iyi görürler, birçok insan böyledir. Çünkü o sırada gücü yoktur. Gücü olmadığı için de kimseye zulmedememektedir. Ama güç eline geçtiği zaman nasıl davranacaktır? O aslında belli değildir. O yüzden de kendisini adaletli bir insan zanneder birçok insan.
Ben de o yüzden diyorum ki; güçsüzken zulmetmemek kişinin adaletli olduğunu göstermez, adaletli kişi güçlüyken zulmetmeyendir. Birçok insan güçlendikçe zalimleşmeye başlıyor. Dün kınadığı şeyleri kendi yapmaya başlıyor, neden? Çünkü doğru düzgün sağlam bir bilgiye sahip değil. Kur’an’i bir eğitimden geçmemiş. Ne bilgi ne takva, ne ilim ne takva, ikisi de yok. Böyle olan insanlar güç ellerine geçtiği zaman onları ne frenleyecek ki? Ne ilim var ne takva var ne frenleyecek ki onları? Hiç bir şey frenlemiyor ve zalimleşiyor insan. Sezai Karakoç’un güzel bir şiiri var. Bir kısmında diyor ki; “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır, yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” Evet, eğer Allah bir karar verdiyse onlar ne yaparsa yapsınlar boş. Allah bu hareketi yükseltmek istiyorsa, ne yapsalar boş durduramazlar.
Onların hali biraz evvelde söyledim akıntıya karşı kürek çekenlere benzer. Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar var. Yani belki günümüz battı diyelim belki güneş gitti ama Allah gecemizi bile tamir ediyor, onarıyor, güzelleştiriyorsa onlar ne yapabilirler? Yanmışsak bile külümüzden yapılan bir hareket var. Yani eğer, yanmadık çok şükür ama yanmışsak bile külümüzden yapılan bir hisar var, bir hareket meydana geliyor elhamdulillah, yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer var. Önemli olan bu onun için onlar ne yaparlarsa yapsınlar hiç ellerinden bir şey gelmeyecek son olarak şunu söyleyeyim bitirim kavuşur mu bilmiyorum ama yokluğumda çiçeklerime, fidanlarıma bakıp onları sulayan, kurumalarına izin vermeyip onları büyütenler, benim…