Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 18 – 2 Kasım 2018

0

8 Şubat 2018 tarihinden bu yana haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, tutukluluğunun 267. gününde (2 Kasım 2018) ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Hepsi ve daha fazlası için sitemizi takipte kalın!

 

Selamun Aleyküm ben Alparslan Kuytul. Nasılsın? Çok şükür hamdolsun ben de iyiyim. Annem nasıl, bir yaramazlık yok dimi. Çocuklarda okulda. Bugün gelecek mi avukat sen ona söylemiş miydin?

Ne yaptık işte çalışıyoruz. Hazırlık yapıyoruz, normalde oraya gelecektik, orada kendimizi savunacaktık, yüz yüze savunma hakkımızı kullanacaktık, son dakika da onu da iptal ettiler. Savunma hakkımı kısıtladılar. Buradan internetten savunma yapmamı istiyorlar, internetten de insan rahat konuşamıyor ki. İnternet çok sıkıntılı bazen ses kesiliyor. Ses bazen boğuk oluyor. Ses gitmiyor, anlaşılmıyor.

9 ay sonra mahkemeye çıkarıyorlar, onu da böyle yaptılar, savunma hakkımı kısıtladılar. Dün haberler  de gördüm. Bir milletvekili vardı. O da aynı suçtan tutuklanmıştı.4 ay sonra yani dün mahkemeye çıkarıldı. Bugünde karar verilecek. Yani düşün 4 ay sonra onu mahkemeye çıkarıyorlar.  İki ya da  üç gün üst üste mahkeme yapıyorlar ve bugün karar veriliyor. Benim ki 9 ay sonra. Ben çıkıyorum mahkemeye ve daha ne olacağı da belirsiz. Daha doğrusu mahkemeye çıkamıyorum buradan katılıyorum yani. Yaptıkları bu, insanlıkları bu, adaletleri bu kadar.

Ben her şeye hazırım artık. Allah’ın dediği olurİdealistler şekerin çayda eridiği gibi idealleri uğrunda erimedikçe ideallerine hizmet edemezler. Bizde yani gerekirse şeker gibi erimeye razı olmalıyız. Mademki idealimizden eminiz doğruluğundan, hak olduğundan eminiz, mademki hak yoldayız o zaman mademki Allah’ı sevdiğimizi iddia ediyoruz Allah için zorlukları göze almayanlar Allah’ı sevdikleri iddiasında dürüst sayılmazlar. Mademki Allah’ı seviyorum dedin bir defa o zaman her şeyi de göze almak zorundayız. Allah için ve Allah yolunda dünya ya meydan okuyamayanlar Allah aşkından bahsedemezler.

İstedikleri kadar iddia da bulunsunlar gerçek olmayacaktır. İmtihan edilmeyenler Allah’ı sevdiklerinden emin olamazlar, imtihandan geçmediği için, Allah’ı sevdiğini düşünüyor ama imtihandan geçince bakalım Allah’ı seviyor mu sevmiyor mu? O zaman ortaya çıkar. Eskisi gibi Allah hakkında iyi zanlar besliyor mu, yoksa Allah beni terk etti diye mi düşünüyor. Allah’ın yardımının geleceğinden ümidini kesiyor mu, bunlar hepsi imtihan esnasında ortaya çıkar. Hatta kimi var ki böylesi ağır imtihanlarda inkâra kadar gidiyor küfre kadar da gidiyor. Onun için imtihan edilmeyenler Allah’ı sevdiklerinden emin olamazlar. Allah uğrunda bedel ödemeyi göze almayanlar Allah’ı sevdiğini iddia edemezler.

Herkes Allah’ı seviyorum diyor. Hani Rabia Hatun’un sorusu vardı ya; “kim dürüsttür” diye soruyor ya hani herkes Allah’ı seviyorum der ama dürüst olan kimdir. Aynı onun dediği gibi  Allah yolunda bedel ödemeyi göze almayanlar Allah’ı sevdiğini iddia etseler dürüst değildirler. Allah’ı seviyorum iddialarında dürüst değildirler. Sabredeceğiz bakacağız Rabbim neyi murat ediyor.

Vazifemiz; karanlıklar içindeki insanlığa Kur’an medeniyetini görmek için mum gibi yanmak ümmetimizin dirilişi uğrunda gerekirse ölmektir. Ümmetin dirilişi için bunlara değer, koskoca bir ümmet şuanda uyuyor can çekişiyor, ümmetin dirilişi uğrunda herkes mum gibi yanmayı gerekirse ölmeyi göze almalı. Baş koymaya razı olan Allah’ın davası için bir taş koymayanlar hangi yüzle cenneti istemektedirler. Bu dava için baş koymaya değer haktır ve Allah’ın davasıdır ve sonunda cennet var. Bunun için bir taş bile koymamış olanlar Allah tan sürekli cenneti istemeye de devam ediyorlar, hangi yüzle diye sormak lazım.

Biz her zaman ümit var olmalıyız, çünkü hiçbir dağ Allah’ın kudretinden ve rahmetinden daha büyük değildir. O halde ümitsiz olamayız. Yani sanki belalar Allah’ın rahmetinden daha mı büyük ki, Allah’ın kudretinden daha mı büyük ki biz ümidimizi kaybedelim. Mademki Allah’ın rahmeti daha büyük o halde ümit varız.

Seyyid Kutup rahmetli diyor ki ; ” Kalem sahibi kimseler birçok büyük işleri başarabilirler, ancak fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmek şartıyla, hak bildikleri şeyin hak olduğunu yılgınlık göstermeden söyleyip gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla.” Yani sadece hakkı bilmek yetmez, kalem sahibi olmak yetmez, konuşmacı olmak yetmez, bunlar fikirlerin yaşamasını sağlamıyor. Yani o uğurda çile çekildiği zaman ancak bu mümkün oluyor. Konuşan da çok kalem sahibi de çok ama konuştuğunu yaşayan az. Davası uğrunda fedakarlık yapan az, çile çeken az bunu göze alan az. Budan dolayı  fikirler yaşamıyor ekseriyetle .

Bizi susturmak istiyorlardı ama Allah’ a çok şükür hakikat susmadı. Talebelerimde susmadı onlarla gurur duyuyorum. Hakikatleri susturmak isteyenler haktan korkan korkaklardır. Eğer haktan   korkmuyorlarsa o zaman neden susturmak istiyorlar. Demek ki haktan korkan korkaklar bunlar. Evet işte öyle yarın kaldı az önce konuşuyorduk.. evet… Elhamdülillah yani bi yaramazlık yok… iyi hamdolsun…

Duydum duydum duydum sesiniz  bana kadar geldi. Tekbir sesi geldi sadece başka ses duymadım. Yine kesecekler çok zaman kalmadı selam söyle herkese. Duydum elhamdülillah duydum.

 

Son olarak Mevlana’ nın bir sözünü söyleyeyim “Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla” demiş Mevlana.

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here