Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 14 – 5 Ekim 2018

0
cezaevi


8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde Bolu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin, 5 Ekim 2018 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Selamun Aleykum ben Alparslan KUYTUL nasılsın iyi misin çok şükür hamd olsun iyiyim . Annem nasıl? Çocuklar iyi mi? Elhamdülillah.

Duydunuz mu? Çok şükür zaten bir şey yoktu beni meşgul etmek için açılmıştı mahkemeler. Hamd olsun tek celsede bitmiş oldu. Onun dışında MİT raporu Emniyet raporu varmış dosyanın içerisinde. Benime ilgili vakıfla ilgili. Hiçbir terör örgütüyle bağlantımızın olmadığına dair. Herhalde bunu da yayınlamışsınız. Bu da dünya gündemine girmiş. Yani benim anladığım Allah onların eliyle  bizi  temize çıkarıyor çok şükür. Biz temize çıkarken onlarında ne olduğu meydana çıkmış oldu.

Demek ki terörle alakamız olmadığını bile bile  terör örgütü üyesi ve terör örgütü propagandası yapmakla suçlamışlar. Bu tutmayınca  bu sefer savcı asıl iddianameyi hazırlarken terör örgütü üyeliğini iptal etti. Sadece terör örgütü propagandası yapmakla itham etti. Yani bir insan terör örgütü üyesi olmada propagandası niye yapsın ? Deli mi yani? Onlardan olanlar bile korkusundan propaganda yapamıyor. Onlardan olduğu halde o riski göze almıyor da onlardan olmayan birisi neden onları propagandası yapması için deli olması lazım. Deli ise zaten mahkeme etmeye gerek yok. Yani ne oldukları meydana çıktı. İnşallah.

Bu sene ilk buraya geldiğimde sanırım armut falan vardı o zaman. Yine armut verdiler o gün 29 Eylül de. Ondan  bir gün sonra 30 Eylül de ilk mandalinayı verdiler. Sanıyorum kantinden sipariş verelim diye, ilk çıkar çıkmaz veriyorlar. Bu sayede haberdar oluyoruz. Yoksa mevsimler gelip geçse, şair dediği gibi insanlar güneşe göç etse haberimiz olmayacak. Televizyon var ama böyle şeyleri izlemediğim için haberim olmuyor.

       Yılın ilk armudunu ve ilk mandalinasını   verdiklerinde , onları gördüğümde buraya geldiğim mevsimi hatırladım. O zamanda vardı. Nasıl geçti sekiz ay bilmiyorum. Yeniden son bahar geldi. Kış meyveleri çıkmaya başladı. Bu durum o meyveleri görünce beni hüzünlendirdi. Armudu da mandalinayı da hala yemedim. Beş altı gün oldu. Orada duruyor. Böylesi meyveler insana mevsimleri geçtiğini anımsatıyor. Yaz geldiğinde ilk erik getirmişlerdi. Bir gün sonra da yeni dünya… Daha sonraki zamanlarda kiraz, üzüm, erik, kavun, karpuz , şeftali, kayısı… Her birini gördüğümde çok yoğun bir duygu yaşamıştım. Şimdi tekrar başlıyor sanki o ilk geldiğimde olan meyveler tekrar çıkmaya başladı. Yani ayların geçtiğini anlamış oluyoruz. Zindan insanı her yeni meyveyi gördüğünde hüzünleniyor.

   Zindan bedenimi tutsak , gözyaşlarımı özgür kıldı. Olsun… Başımıza gelenler Allah için ve O’nun davası için. O halde buna sabrında ötesinde şükretmeliyim. Şükrediyorum. Bazen ağlıyorum ama  Allah’tan bir şey istemiyorum. Çünkü o zaten halimi biliyor. Beni görüyor. O’nun merhametine hikmetle davrandığına, baharı getireceğine güveniyorum ve O’na tam güveniyorum. Hemen kurtarmıyorsa merhametsizliğinden veya ihmalinden değil, birçok hikmetlere binaendir. Benim ve arkadaşlarımın iyiliği içindir buna inanıyorum.

Beni benden çok düşünen sürekli gözünün önünde olduğum , her halimi bilen, çektiğim acıyı benden daha iyi bilene bir şey söylemeye gerek var mı? Mesela bir inşa bir padişahın yanında olsa, padişah da onun derdini biliyor olsa, buna rağmen hemen halletmiyor olsa  O ona söylemeye gerek görmez zaten padişah biliyor der. Hatta birileri kendisine padişahın yanındasın zaten her gün onu görüyorsun deseler;  o benim halimi zaten biliyor, söylemeye gerek yok der. Aynen öyle. Öyle hissediyorum. Önceleri istiyordum. Bu yönde dua ediyordum. Artık 15-20 gündür bu yönde duaları bıraktım. Kurtuluşumla ilgili dua etmiyorum. İşimi Allah’a havale ettim.

Hani konuşmalara başlarken ‘Ve ufevvidu emri illallah ‘ diyoruz ya işte orada geçen’ tehvid‘ yani insanın her işini Allah’a havale etmesi  bu aslında her konuşmanın başında söylediğimiz bir şey. Bu tevekkülün son noktası  İmam Gazali’ye göre; İnsan bu noktaya geldiğinde Allah’a da dua etmez. Yani Allah zaten biliyordur. Bir çok hikmete binaen  yapmıyordur. O halde bunu söylemeye, ısrar etmeye gerek yoktur. Beklemek lazımdır. O’nun dediği zaman her şey olacaktır. Böyle düşünür ve Allah’tan bile beklemez hale gelir. Zaten insanlardan beklemez bir şey. Zaten tevekkül budur. Her şeyi Allah ‘tan beklemek, insanlardan beklememek. Fakat bu noktaya gelindiği zaman Allah’tan bekler ama Allah’tan istemez hale gelir. Tabi başka şeyler için dua ediyoruz sürekli ama kendi kurtuluşum ile ilgili artık dua etmiyorum. Allah‘a havale ettim.

     Sekiz aydır zindanda ve tek başıma olmasaydım herhalde bu noktaya gelemezdim diye düşünüyorum. Bana bunu tattıran Allah’a şükürler olsun. Zindanda bana şükrü nasip eden Allah’a şükürler olsun. Zorluk üstüne zorluk vermeyen, bir zorluk verince  ikide kolaylık veren, yanın da ekmeğimi yemeğimi veren, yanında meyve veren, temiz elbiseler veren, sıcak suyla banyo yapmayı nasip eden Allah’a hamd olsun.

Bir de şey var ama onun zamanı kalmadı… Çarşamba günü geldiler. Seni birinin yanına verelim dediler. O da nasıl? Orada bir tuzak var. Adam bu gün çıkıyor. Yani büyük ihtimalle bu gün tahliye olan birinin yanına verecekler. O kadar zahmet edeceğim, eşyalarımı toplayacağım, gideceğim ve bir gün sonra adam gidecek. Tahliye olacak…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here