Çağdaş İslami düşüncenin en önemli isimlerinden biri olup, yazdığı eserlerde kendisinden sonraki nesillere güzel bir miras bıraktı. Tüm dünyayı etkileyen fikir ve hareket öncüsü olan Mevdudi’nin mücadeleyle geçen hayatı Mü’minler için örnek olmaya devam ediyor.
Dedesi meşhur mutasavvıflardan Hoca Kutbuddin Mevdud Çişti’dir. Babası Seyyid Ahmed Hasan, Mevdudi’yi küçük yaşından itibaren ilim meclislerine götürdü. Mevdudi’yi klasik eğitimin yanı sıra İngiliz okullarına göndermeden modern eğitim ile de yetiştirdi. Hafızlık yapmasını sağladı, bizzat kendisi fıkıh ve hadis dersleri verdi. Farsça, Urduca, Arapça ve İngilizce öğretti.
1903 yılında Hindistan’da dünyaya gelen Mevdudi, yazarlığa küçük yaşlarda başladı. Kuzey Hindistan’da Medine isimli bir dergide çalışan Mevdudi, 17 yaşında günlük Tac Gazetesinde müdür oldu. Başkent Delhi’ye giderek El-Camiad isimli bir gazete çıkardı. Bu gazete 1920 yıllarının en çok tutulan Müslüman gazetesiydi.
Mevdudi, 24 yaşında ‘El Cemiyyet’ dergisinde ‘İslam’da Cihad’ yazıları yazmaya başladı. Daha sonra kitaplaştırılan bu yazılar hakkında İkbal, “Bu konuda yazılanların en iyisidir.”diyordu. Hasan El- Benna’nın da okuyup takdir ettiği bu eser dünyanın çeşitli dillerine çevrilmiştir. Bu eser; cihad mefhumunu, savaş ve barış konularını, zulme karşı mücadelenin boyutlarını ve İslam hukukunun eski ve modern harp prensipleriyle mukayese ederek tafsilatla anlatan bir eserdir…
CEMAAT-I İSLAMİ’Yİ KURDU
1940 yılında Müslüman Cemiyeti kurdu. Asıl amacı Pakistan için kuvvetli bir İslami hareket oluşturmak ve bütün Hint Müslümanlarını birleştirmekti.
1947 yılında Pakistan devleti kuruldu. Mevdudi kuruluş aşamasından itibaren destek verdi. Pakistan radyosunda konuşmalar yaptı, bu konuşmalar daha sonra İslami Hayat Tarzı ismiyle neşredildi.
Mevdudi artık bütün çabalarını Pakistan’da İslami bir hayat tarzının tesisine adadı. Bitmeyen bir enerjiyle, konuşmalar yaparak ülkeyi baştan başa dolaştı.
ZİNDANLA TANIŞTI
Mevdudi, hükümeti Kur’an ve sünnete istinad eden bir anayasa yapmaya davet etti. Bunun üzerine onu susturmak için hapishaneye attılar. Çeşitli iftiralara maruz kaldı.
Dürüst ve sade bir Mü’min olan Mevdudi, 19 ay hapis yattıktan sonra 1950 yılında serbest bırakıldı. Mevdudi yılmadı. Çalışmalarını artırarak sürdürdü.
İDAM İLE YARGILANDI
İslami anayasada ısrarcı olan Mevdudi bir kez daha hapishaneye atıldı. İdam ile yargılandı. Kendisine af talebinde bulunmak hakkı verilince şöyle haykırdı; “Zalimlerden ve münafıklardan af dilemekten Allah’a (cc) sığınırım. Böyle bir zilleti kabul etmektense ölümü tercih ederim. Eğer Allah (cc) benim hayatımı kendi yoluna feda etmemi dilemişse, bu ilahi iradeye can-ı gönülden boyun eğerim. Ama böyle bir iradesi yok ise kimse bana bir zarar veremez” halktan gelen tepkiler üzerine 26 aylık hapis hayatından sonra 1955’de Yüksek Mahkemenin kararıyla serbest bırakıldı.
PAKİSTAN’IN İLK ANAYASASI
Pakistan İslam Cumhuriyeti’nin ilk anayasası 1956’da yürürlüğe kondu. Kısa bir zaman sonra bu anayasa yürürlükten kaldırıldı, örfi idare ilan edildi, siyasi partiler kapatıldı ve devletin ismi Pakistan Cumhuriyeti’ne çevrildi. Cemaat-i İslami de kapatıldı. Mevdudi bu gayri İslami kanunların karşısına çıktı ve mücadelesine devam etti.
TEFHİMU’L KUR’AN
Mevdudi bu sırada Cemaat-ı İslami’yi büyütüp kuvvetlendirmek için uğraştı. Bütün gayretleriyle yazılarına ve vaazlarına devam etti. 1959 ve 1962 yılları arasında, altı ciltten meydana gelen Kur’an’ın Urdu dilindeki tercüme ve tefsiri olan Tefhimu’l Kur’an’ı hazırlamak için tüm Batı Asya’yı -Arabistan, Suriye, Ürdün ve Mısır- dolaştı ve kitaplarda belirtilen kutsal yerleri ziyaret etti.
İlk olarak 1943 yılında başlanan Tefhimu’l Kur’an’ın son cildi ise, Haziran 1972’de tamamlandı ve İslam dünyasında büyük ilgiyle karşılandı. Giderek büyüyen talep sonucunda, tefsirin İngilizce, Arapça, Bengalce ve Peştuca tercümeleri hazırlandı. Bu tefsir Pakistan Üniversitelerinde hukuk öğrencileri için ders kitabı olarak kabul edildi.
ÖLDÜRME TEŞEBBÜSLERİNDE BULUNDULAR
Onun mücadelesini durduramayınca iftira kampanyalarıyla karalamaya çalıştılar. 1963 yılında cemiyetin tertiplediği genel kongre sabote edilip binası ateşe verildi. Mevdudi’yi öldürmek için sokak çeteleri kışkırtıldı. Bütün bunlar hükümet ve derin güçler tarafından tertipleniyordu. Bütün tehdit ve korkutmalara karşı direnmeye çalışan cemiyet nihayet kapatıldı ve Mevdudi bir kez daha hapishaneye atıldı. Bir süre sonra da bırakmak zorunda kaldılar.
“Rabbim benimle birlikte olduktan sonra tüm zalimler birleşse ne çıkar?” diyen Mevdudi hapishanede de rahat bırakılmamış, kendisini huzursuz etmesi için yanına bir mahkûm verilmiş fakat o mahkûm Mevdudi’ye hizmetkâr olmuştur.
MİLLİ MÜCADELEYİ DESTEKLEDİ
1965’deki başkan seçimleri ortalığı tekrar karıştırdı. O sıralarda Hindistan Keşmir’e ve Pakistan’a karşı hücuma geçti. Cemaat-ı İslami bütün ihtilafları bir yana bırakarak hükümeti destekledi. Harp mültecilerine yardım elini uzattı, milli müdafayı destekledi. Mevdudi yine askerleri ve milleti gayrete getirecek konuşmalar yapması için devlet radyosuna davet edildi.
Mevdudi, 22 Eylül 1979 günü, 77 yaşında iken fani âlemden göçtü. Allah (cc) ona rahmet etsin.
Tarih Tekerrür Ediyor; Alimler Bir Kez Daha Zindanlarda!
Hayatı boyunca türlü iftiralara, engellemelere, zindanlara, hatta öldürme teşebbüslerine maruz bırakılmasına rağmen islam davasından taviz vermeden, dik duruş sergileyen Mevdudi, kendinden sonra gelen İslami hareketlere de örneklik teşkil etmiş ve arkasında koca bir miras bırakarak fani âlemden göç etmiştir.
Onun bıraktığı tevhit mirasına sahip çıkarak, islami mücadeleyi sürdüren ve karşılığında iftiralara, baskılara, engellemelere ve zindanlara maruz bırakılan Alparslan Kuytul Hocaefendi de bu çileli yolun yolcusu olmuştur.
Bugün, büyük İslam âlimi ve aynı zamanda mücadele adamı olan Mevdudi’yi samimiyetle okuyanlar, Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin de 11 aydır, türlü iftiralara maruz bırakılarak cezaevinde tutuluşunun sebebini anlayacaktır. Çünkü bu dava, peygamberlerin başlatmış olduğu ve âlimlere miras bıraktıkları çileli bir davadır. Tarihimiz her şeyi göze alıp Hakk’ın ve mazlumun taraftarı olan, gerçekleri konuşmanın bedelini hapishaneye atılarak ödeyen yiğit âlimlerin örnekleri ile doludur.
Furkan gönüllüleri olarak, Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin tutukluluğunun bir an önce son bulmasını ve 22 Ocak günü gerçekleşecek olan mahkemeden siyasi değil, adil yargı çıkmasını talep ediyoruz.