Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin Dilinden Zindanın Tanımı

0

Bu yazı 8 Şubat itibariyle Bolu F Tipi Cezaevinde tutulan Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin 01.04.2018 tarihli mektubundan alıntıdır.

Hocaefendi kaleme almış olduğu bu yazısıyla zindanın yürekleri burkan buz gibi havasını vicdan sahibi herkese nakış nakış işlemiş, mektubu okuyan herkese yaşadıklarını derinden hissettirmiştir. Teslimiyet ve tevekkül ile yazılmış her bir satırı okurken bir yandan hüzünlenecek diğer yandan ise islam uğrunda çekilen her bir çilenin davanın yayılmasında büyük bir etkiye sahip olduğunu göreceksiniz.

Sadece söylemle kalmayıp her yazdığı satırı hayatıyla da ispatlayan muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin zindanla ilgili kaleme aldığı yazısı şu şekildedir:

Bu mektubu zindandan yazdığım için biraz da zindandan bahsetmemi istediğinizi zannediyorum. Zindan rahmetli Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘lafta iki hece’ olsa da gerçekte ‘çok hece’, yaz yaz bitmez.

Zindan bir bakıma dünya hayatının bittiği yerdir. Zindan dünyaya veda edip girdiğiniz kabir gibidir. Bir insanı zindana koymak onu ‘hükmen ölü’ saymak demektir. Zindanlar ayrılık ve yalnızlığın derinlemesine hissedildiği yerlerdir. Zindanlar hüzün ve hasret mekânlarıdır. Zindanlar yüzlerin gülmediği yerlerdir.

Zindan dünya sevgisinin bittiği yerdir. Özellikle 40 yaşını geçenler ve 10 yıldan fazla mahkûmiyet alanlar için zindanlar duyguların güçlendiği, fikirlerin netleştiği, görünmeyenlerin görülebildiği yerlerdir.

Zindanlar kimilerinin yeniden doğduğu, kimilerinin ise öldüğü yerlerdir.

Zindan kimi için eceli gelmeden öldüğü, kimi için diriliş günü gelmeden dirildiği yerdir.

Davanız ve yolunuz yanlış ise zindana girmek ölmeden ölmektir. Zindanlar diriler kabristanıdır.

Zindanda maddi kayıplarınıza karşılık manevi kazanca yönelirseniz zindandan kârlı çıkmış olursunuz.

Zindandaki yalnızlık ve çile bazılarını Allah’a yaklaştırırken bazılarını bitirir.

Zindan iman olmadığında bunalıma girmenin çok kolay olduğu mekândır.

Zindanlar hızlı yaşlanılan mekânlardır. Zindanda bazen bir saatte bir gün, bazen bir hafta yaşlanırsınız. Hatta öyle dakikalarınız olur ki bir dakikada bir yıl yaşlanabilirsiniz. Tek çözüm Allah’a yönelmek ve manen yükselmektir. Zindanda yükselemezseniz dakika bazen saat bazen gün olur. Saat bazen gün bazen hafta olur. Gün bazen hafta bazen ay olur. Hafta bazen ay bazen yıl olur. Ayı ve yılı söylememe gerek yok.

Zindanda yükselmelisiniz. Yükselemezseniz hiç gündüzünüz olmaz, her anınız gece olur.

Hiç baharınız olmaz, her anınız kış olur.

Zindanda yükselmelisiniz. Yükselemezseniz zindan kabir çukuru olur. Her anınız ise kabir azabı.

Zindanda yükselirseniz, uçaklar gibi dağların üstünde uçar, engellere takılmazsınız. Sürtünme kuvvetinden kurtulur, hızlı gidersiniz. Yolu uzatmaz, kestirmeden gidersiniz. Davanız ve yolunuz hak ise kısa sürede evliyadan oluverirsiniz.

Zindanda yükselirseniz dünya sevgisinden ve nefsi bağlarınızdan kurtulur, zindanda özgürlüğe kavuşursunuz.

Ölmeden evvel ölür, muhasebenizi yapar ve ahirete hazırlanırsınız.

Zindanda yükselirseniz, zindan kabir çukuru olmaktan çıkar, cennet bahçesine dönüşür.

Zindanda yükselirseniz, davanız ve yolunuz hak ise yalnızlığın ve ızdırabın içinde lezzeti bulursunuz. Hak davayı taşımanın şerefi ile acıdan haz duyarsınız.

Zindanda yükselemezseniz bütün bunları kaybederseniz, her an afakanlar basar, bunalımdan bunalıma girersiniz. İşte o zaman zindanınız gerçekten zindan olur.

Zindan bir taraftan çile, yalnızlık ve hasret yeri iken diğer taraftan en güzel ve en onurlu yer olabilir. Eğer zindana girişiniz hak dava uğrunda ise kula kulluğu reddettiğiniz içinse bir taraftan çile çekseniz bile zindan en büyük mutluluğu yakaladığınız ve en onurlu yer olabilir. Sonradan sıkıntısı geçer, geride lezzeti kalır.

Zindan en samimi duaların yapıldığı yerdir. ‘Zindan ve dua’ gibi birbirine uygun iki kelime daha yoktur. Bu iki kelime birbirine uyumlu eşler gibidirler. Öyle eşler ki aynı yastıkta kocayacaklardır, öyle eşler ki onlar için boşanma söz konusu değildir.

Biliyor musunuz zindanda mevsim dört değil ikiymiş. Sonbahar ve kış. Zindanda ya sonbaharı yaşarsınız ya kışı. 200-250 yıldır ümmetimizin hali gibi. Zindanda şahsi hayatınız ümmetin hayatına benzer, ümmetin bir parçası olur, onun mevsimlerini yaşarsınız. Zindanda bahar gelmez, çiçekler açmazmış. Yaz gelmez, ağaçlar meyve vermezmiş. Zindanda gündüz yok, sadece gece varmış. Zindanda toprak olmaz, sadece demir ve beton olurmuş. İnsan zindanda tebessümü unuturmuş. Çünkü zindanda bırakın güleni tebessüm eden bile bulunmazmış.

Zindanda gardiyanların birçoğu selam bile vermezmiş. Onların gözünde zindandaki herkes suçluymuş. Burada ne Hz. Yusuf bilinirmiş ne İmamı Azam, ne Bediüzzaman hatırlanırmış ne İskilifli Atıf, ne Seyyid Kutup bilinirmiş ne Mursi! Zindanda siz, sizden 20-25 yaş küçük gardiyanlara “Memur Bey” derken onlar size sanki yaşıtınızmış gibi isminizle hitap edermiş. Siz onlara ‘gardiyan’ demeye utanırken onlar size isminizle hitap etmeye utanmazmış. Her yerde olduğu gibi burada da insanlar kendi kültür seviyelerine ve ahlakına göre davranırmış. Burada da insanlar yanında olandan harcıyormuş.

Necip Fazıl’ın oğlu Mehmed’e: “Baba katiliyle baban bir safta” dediği gibi zindanda hayırlı işlerde öncülük yapanlar ve teröre karşı olanlarla teröristler aynı saftaymış. Zindanda duyduğunuz ses çoğunlukla gardiyanların ve 100-150 kg ağırlığındaki kapıların sesiymiş. Bazen eylem yapan mahkûmların haykırışları. Bazen Kürtçe sloganlar ve türküler. Bazen hapishanenin dış aydınlatması için konulan yüksek projektörlere konan kargaların sesi… Neyse ki ezan sesi var ve yakından duyulabiliyor. Bir de bazen Rabbimin ikramı olan bülbülün sesi. O bülbül ötmeye başlayınca hava soğuk da olsa hemen pencereyi açıp dinlemeye başlıyorum. Hiç gitmesini istemiyorum ama beni biraz rahatlatıp yoluna devam ediyor, ‘gitme’ desem de gidiyor. Öyle güzel şakıyor ki bana iki küçük kızımın evdeki neşeli hallerini hatırlatıyor. “

Mektubun tamamını okumak için;

 

Zindandan Mektup Var!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here