(ALPARSLAN KUYTUL HOCAEFENDİ’nin Kurban Bayramına Özel Yazısı)
Hayat İmtihanlarla Doludur Kurban Bayramı da bir imtihandır
İmtihanlar dünyasında yaşıyoruz. Her anımız bir imtihan olduğu gibi Kurban Bayramı da bir imtihandır. Kur’an-ı Kerim; “Yemin olsun ki sizi korkuyla, açlıkla, mallardan, canlardan, ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele” buyurarak bizim imtihanda olduğumuzu bildirmektedir. Kurban Bayramında da bayramımızı feda etmekle imtihan oluyoruz. Bu imtihan sonucunda da ‘bayramını feda edebilenler’ ve ‘feda edemeyenler’ olarak ayrılıyoruz.
Allah Azze ve Celle, insanları farzlar, haramlar ve musibetlerle imtihan eder. Bu imtihanlardan hangisinin daha ağır olduğu kişilere göre değişir. İnsanların bir kısmı için farzlarla imtihan olmak ağır gelirken, bir kısmına haramlarla, bir kısmına da musibetlerle imtihan ağır gelmektedir. Manevi dereceniz yükseldikçe daha ağır imtihanlara girersiniz.
Bazı kardeşlerimiz geçtiğimiz bayramlarda, bazı kesim merkezlerinde “cemaatlere vermiyoruz, defolun gidin” diye bağırıp çağıran kimselerle karşılaştı. Bir hanım kardeşimizin eşi cemaatlere tepkisini göstermek için deriye benzin döküp yaktı. Memleketi bu duruma getirenler utansınlar! Darbe girişimi yapanlar da darbe girişimi bahanesiyle tüm cemaatlere darbe vuranlar da. Böyle bir ortam meydana getirerek insanları cemaatlere düşman ettiler. Bu bir ihanettir. Laik nizamla yönetilen bu memlekette bugüne kadar İslam’a hizmetin çoğunu cemaatler yaptı. Kurban Bayramı’nda bütün cemaatlerin gelirinde düşüş yaşandı. Tüm bunlar cemaatlere ne kadar zarar verildiğinin delilidir. Cemaatler de haksızlıklar karşısında susup her şeye sessiz kalmakla imtihanı kaybettiler.
Her anımız imtihan ve bu dünyaya imtihan için gönderildik
Rahat yaşamak için gönderilmedik. Allah yolunda imtihan istemeyenler rahat edeceklerini sanıyorlar. Fakat bu imtihanlardan kaçanlar emin olsunlar ki başka imtihanlara girecekler. Allah yolunda mücadele edenlerin başına gelmeyen imtihanlar, dünya yolunda mücadele edenlerin başına gelecektir.
Allah Azze ve Celle, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail ile olan imtihanı kazanmasını bayram ilan etti ve bu olay kıyamete kadar gelecek olan bütün Müslümanlar için bayram oldu. Demek ki büyük adamlar büyük imtihanlara girmekte ve imtihanı da kazanmaktadırlar. İmtihanlar günahlara kefaret olur; sevabın artmasına vesile olur. Ayrıca iradeyi güçlendirir, cesareti arttırır, kabiliyetleri geliştirir. Efendimiz buyuruyor; “Mü’minin durumuna gıpta edilir. Çünkü her hali kendisi için hayırdır. Bu sadece mü’mine hastır. Sevinecek bir durum olsa şükreder, bu onun için hayır olur. Başına bir bela gelecek olsa sabreder, bu da onun için hayır olur.” Efendimiz bize bir bakış kazandırmak istemektedir. Böyle bir bakış elde ederek nimetlere şükür, musibetlere de sabredebiliriz.
Nimetlerin Farkında Olmalıyız
Nimetin farkında olmalıyız, farkında olmazsak şükredemeyiz. Cemaat olup toplanmış olmamız bir nimettir. Kurban Bayramı’nda deri toplayan, bağırsak temizleyen, et toplayan arkadaşlar nimet içerisindedirler ve bu nimetin farkında olup nimete şükretmelidirler. “Şükürler olsun, Allah rızası için bu dava uğrunda Kurban Bayramımı kurban ettim” demenin lezzetini herkes tatmalıdır. Evinde rahat rahat kebap yiyenler de nimetin ellerinden gittiğini fark edip bu durumdan huzursuz olmalıdırlar.
Fedakârlık yapabilmek de musibetlere tahammül gösterebilmek de bir nimettir. Musibetler insanı olgunlaştırır. Musibetlere uğradık, uğrayacağız. Her sene gelen musibetin daha da büyüdüğünü görüyorum. Büyüdükçe daha büyük musibetler bizi bekleyecek. Musibete uğramadığımız alanlarda musibetler başlıyor. Musibete uğradığımız alanlarda da musibetin dozu yükseliyor. Bu büyümenin sonucu ve onun bir delilidir. Çünkü Allah kişinin derecesine göre imtihanlar hazırlar, ilkokul talebesine ortaokul sorusu sormaz. Bana sorularınızı söyleyin, size derecenizi söyleyeyim. Eğer zor imtihanlara sokulursanız, bunları hatırlayıp, “Demek ki derecem yükselmiş” deyin. İmtihanlara girmeden yükselmek yok.
Bir Hatıra…
Bundan 20 sene kadar önce hiç arabamız yoktu. Bir iki arkadaşın taksisi vardı. Üniversitede aynı sınıfta okuduğum bir arkadaşım vardı. Bizden biri değildi ama bizi severdi. Arabası olduğu için Kurban Bayramında arkadaşlar kendisine telefon açıp, “Arabanız müsait mi? Bayramda kullanabilir miyiz?” diye sorunca, “Ben bu bayram, rahat rahat evde bayram yapmak istiyorum” demiş. Hem gelmedi hem de arabasını vermedi. Ben onu unutamadım, belki kendi de unutmamıştır.
Hayırlı İşlerin Yorgunluğu Geçer Lezzeti Kalır…
Arkadaşlara örnek olması açısından anlatmak gerekirse, ben ne zamandır Kurban Bayramı’nda evde kebap yediğimi bilmem. Belki 30-35 sene olmuştur. Koyun kesmediğimizden değil, kesiyoruz ama faaliyetlerden dolayı gece ikide, üçte gittiğimiz için yiyemedim. Çok şükür hep böyle oldu. “Ben mi kârlıyım, bayramda evinde kebap yiyenler mi?” diye düşünüyorum. Ben daha kârlıyım. Sonuçta onlar da yemek yediler, ben de yemek yedim. Şeytan vesvese verip “Ama sen yoruluyordun, onlar kebap yiyordu” dese de, sevaba ulaşıp Allah’ın rızasını elde ettikten sonra bunun ne önemi var? Yorgunluk geçer, lezzeti kalır, hayat boyu onu hatırlayıp mutlu olursunuz.
Fıkha göre anın vacibi, görevlerini yerine getirip, rahatı tercih etmemektir. İşin içine gireceksiniz! Deri taşıyacak, bağırsak temizleyeceksiniz! Yorulacaksınız ama yoruldum demeyeceksiniz!
Fedakârlığın Sembolü Olan Bir Bayramı Kutlarken…
Herkesin bir İsmail’i var, kiminin İsmail’i mal-makam, kiminin çocuğu, kiminin işidir. Kurbanı keserken İsmail’ini kesme niyetiyle kesmeyenler yalnızca koyun kesmiş olmaktadır. İsmaillerinizi kesin. “Her şey bir tarafa, davam bir tarafa” diyerek bütün İsmaillerinizi kesip hızlıca yükselebilirsiniz. Namazla santim santim yükselirken, her şeyden alakasını kesip Allah’a yönelenler kilometrelerce yükselir.
Allah Azze ve Celle: “ve tebettel ileyhi tebtile”, “Ey Rasulüm, her şeyden alakanı kesmekle Allah’a kesil” buyurmakla bizden, kalbimizde başkasına yer olmamasını, kalplerimizde sadece kendisinin kalmasını istiyor. Çünkü Kurban semboldür. “Her şeyden alakamı kesiyorum” demektir.
Bunu başardığınız zaman tuttuğunuz altın olmaya başlar. Bazı insanların tuttuğu altın olur, mücadelede başarılı olur bazılarınki olmaz. Birinde tebettül vardır. Allah’tan başkalarından kesilmiştir, diğeriyse Allah’tan başkasından kesilememiştir. Yani her şey görünür sebeplerden ibaret değildir, bir de görünmeyen sebepler vardır. Her şeyden alakasını kesemeyen daha kabiliyetli olsa da ona verilmezken diğeri daha az kabiliyetli olduğu halde her şeyden alakasını kestiği için ona verilecektir. Bu, başarılı olmanın sırlarındandır ve Kurban ibadeti ile aslında bize bu öğretilmektedir.
Kevser suresinde; “İnnâ e’taynâ kel kevser, fesalli li rabbike venhar”, “Muhakkak ki biz sana Kevser’i verdik, o halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyrulur. Kevser’in asıl manası “hayrı kesir” yani çok hayır demektir. Sana hem bu dünyada hem de ahirette çok hayır ve zaferler vereceğimiz için kurban kes. Ayette geçen “Nahr” kelimesi daha çok hayvan kesmek için kullanılıyorsa da “Venharın” bir manası da düşmanla savaştır. Yani “Rabbin sana Kevser’i verecek o halde kurban kes ve Allah yolunda cihad et” demektir.
Allah Azze ve Celle bizlere Allah yolunda mücadele edenlerden olmayı nasip eylesin. Tüm kardeşlerimizin bayramını tebrik ediyorum.
Dergimize ulaşabilmek için: https://www.furkannesli.net/