KARDEŞLİĞE UZANAN ELLER KIRILSIN!
İSTANBUL’DA ÇİRKİN SALDIRI
İstanbul’da amacı ve kimliği belli olmayan bazı kimseler İslam kardeşliğini bozmak isteyen karanlık güçlerin kirli emellerine alet oldular.
Olay Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı’nın 31 Mayıs 2015 tarihinde İstanbul’da Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin de konuşmacı olarak katılacağı “Fetih Dini ve İstanbul’un Fethi” konulu konferans ve etkinlik programı için afişlerin asılmasıyla başladı. Kendilerini İstanbul’un yegâne sahibi gibi gören ve gittikçe büyümeye başlayan bir hareketin İstanbul’da filizlenmesine müsaade etmek istemeyen kimseler sistemli bir şekilde afişleri parçaladı ve afişleri asanlara saldırdı.
Furkan Vakfı gönüllülerinin yoğun bir çaba ile şehrin belirli yerlerine astıkları bez afişler asan vakıf görevlileri yerlerinden ayrıldıktan sonra imha edilmeye çalışıldı. Bu da yetmedi bazı gönüllülere gece yarısı tenha yerlerde grup halinde falçata ve satırlarla saldırılarak, yaralanmalarına sebebiyet verildi.
Alparslan Kuytul Hocaefendi “Afişlerimizi Parçalayanlar Eğer Müslümanlarsa “Yazıklar Olsun!”
Konuyla ilgili açıklama yapan Alparslan Kuytul Hocaefendi, bu olayı kınayarak şunları söyledi; “Kimin yaptığını bilmiyorum. Sarıklı-cübbeli bazı kimselerin böyle yaptığını görmüşler. Sarık-cübbe bulmak kolay. Birileri Müslümanlar arasında problem çıkarmak için sarık takıp, cübbe giyebilir. Her habere hemen inanmamalıyız.
…Afişlerimizi parçalayanlar eğer Müslümanlarsa “Yazıklar Olsun”. O sakallı kimseler gerçekten Müslüman oldukları için sakal bıraktılarsa onlara diyorum ki: “Siz ne zaman bir kâfirin afişini yırttınız, parçaladınız?” Bu kul hakkıdır. Bu kadar insan sabahlara kadar uyumadı, çalıştı. Bu kadar insandan helallik alamazsınız? Kıyamet günü ne yapacaksınız?
Bu kimselerden bir tanesi “sizin hocanız bizim hocamıza (Cübbeli Ahmet Hoca’yı kastederek) Kâfir diyor”, demiş. Ben hiç bir zaman kâfir demedim. Allah’tan korksunlar, iftira atmasınlar. Bunu bahane ederek bize satır çekenlere soruyorum, siz ne zaman Allah’a küfredenlere satır çektiniz? Eğer bunları yapanlar, Müslümanları öldürmeyi caiz gördüğü için Işid’i kınayan Müslümanlarsa kendilerinin yaptığının onlardan farkı nedir?
Bu Tarikat Açıklama Yapsın!
Eğer bu saldırıları yapanları Cübbeli Ahmet Hoca’nın cemaati tanıyorsa onlara akıl versinler, bu işin kötüye gitmesine izin vermesinler. Eğer bu gençler o cemaatin sevenlerinden değillerse, bu husus daha kötüye gitmeden tarikat açıklama yapmalıdır. Fitne ortadan kaldırılmalıdır. Herkes güçlü olduğu şehirde zayıf olanlara satır çekerse bunun sonu nereye gider? Tarihte olan feci olayları tekrar meydana getirmeyelim. Bunun vebalinden kimse kurtulamaz.
İslam düşmanları dünyada mezhep savaşları çıkartmak, Türkiye’de de cemaat ve tarikatları karşı karşıya getirmek istemektedirler. Yeni stratejileri budur. Buna karşı tüm Müslümanlar dikkatli olmalı ve tuzaklara düşmemelidir.
Bizimle ilgili türlü türlü iftiralar atıyorlar. Vahhabi diyorlar, İrancı diyorlar, Işidci diyorlar. Hâlbuki Işid ile İran birbirine zıttır. Allah’tan korkun! Hangisiyiz biz? Biz ne Işidciyiz ne İrancıyız ne Şiiyiz ne Tasavvuf ve Tarikat düşmanıyız ne de Vahhabiyiz. Biz Ehl-i sünnetiz, ben çocukluğumdan beri Hanefi mezhebindenim…
Bu iftira atanları Allah’a havale ediyorum. İnsanların araştırma yapmalarını ve ona göre karar vermelerini tavsiye ediyorum. Bu zamanda tevhidi anlatanlara mutlaka iftira atılacaktır. Ben “Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olur.” dediğim için, bu iftiralara uğruyorum. Karanlık güçler bunu anlatmamızdan rahatsızlar. Bu anlatıldığı zaman sistemlerinin sarsıntıya uğrayacağını bilmektedirler. Bize karşı apaçık bir mücadele var. Sonunda Allah’ın dediği olacak. Peygamber Efendimiz’e bu iftiraların kaç katı atıldı. Sonuçta herkes gerçeği anlamadı mı? Biz de anlaşılıncaya kadar sabredeceğiz.”
Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin açıklamasının tamamını okumak ve dinlemek için www.furkanvakfi.net
“OY KULLANANLARA KÂFİR DİYORSUNUZ” DİYENLERE CEVAP!
Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi her Cuma Furkan Vakfında düzenlediği tefsir dersi sonrası; “Sizin oy kullananları tekfir ettiğinizi söylüyorlar. Oy kullanmak konusunda görüşünüz nedir?” sorusuna şu cevabı verdi: “Ben hiç bir zaman oy kullanan bir insana kâfir demedim, hatta “Bir insan İslam için, İslam’a hizmet maksadı ile ne yaparsa yapsın kâfir olmaz, ben Müslüman’ın niyetini hesaba katmak zorundayım. Hatta ‘yanlış yapıyorsunuz diyebilirsiniz ama kâfir diyemezsiniz’ dedim.
Alparslan Kuytul Hocaefendi ayrıca; bu tür iftiraların insanları İslamî faaliyetlerden soğutmak için kasıtlı olarak düzenlendiğini ve tevhid davasının anlaşılmasını engellemek amacıyla yapıldığını belirtti. Hocaefendi, “Hiçbir şey gizli kalmaz Bu millet bir gün bizi bizden tanır ve gerçekleri öğrenir ve bu yalanları söyleyenlerden de nefret eder, bu iftira silahları kendilerine dönecektir” dedi. Hocaefendi, bu konuda sadece sözlü iftiralarla sınırlı kalınmadığını Malatya da bazı kimselerin oy kullanmayanları tekfir ettiğine dair kendisinin adına el ilanı dağıttıklarını öğrendiğini de söyledi.
Bu soruya verilen cevaptan kısa bir süre sonra iftira içerikli bu el ilanlarının sadece Malatya ile sınırlı kalmayıp Türkiye’nin her yanında dağıtıldığı öğrenildi. Bütün bunlar Hocaefendi’ye ve cemaatine karşı organize bir karalama kampanyasının başlatıldığını ortaya koyuyor.
NEDEN OY VERMİYORUZ?
- Biz her çağda Peygamberî metodun takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Namazı nasıl kafamıza göre kılmıyor, Kur’an ve Sünnet’e tabi oluyorsak aynı şekilde İslam’ın nasıl hâkim olacağının metodu hususunda da Kur’an ve Sünnete tabiyiz, ona uymak zorundayız.
- Hiç bir peygamber yalan söylemedi, taviz vermedi, düşmandan gibi görünerek onların başına geçip onların altını gizli gizli oymaya çalışmadı. Çünkü bu yöntem yalancılıktır, Allah yalan söylemez, Allah’ın yöntemi yalana dayalı bir yöntem değildir. Hiçbir peygamber böyle bir yolu kabul etmedi. Neden hiçbir peygamberin takip etmediği bir metodu takip ediyorlar?
- Peygamberimiz şimdi olsaydı parlamentodaki o yemini yapar mıydı? Efendimiz’i; o koltuğa oturup, içki fabrikalarına, faizli bankaya, fuhuşhaneye ve diğer haramlara imza atarken düşünebiliyor musunuz? Peygamberimiz yapmayacağına göre biz de yapamayız.
- Peygamberi olmayan her metot peygamberi metoda engeldir. Bu yolla bizi aldatıyorlar. Bu yol asla Müslümanları hedefine götürmeyecek!
- Oy kullanmak elbette yerine göre bir görevdir. Eğer oy verdiklerimiz harama imza atmayacak ve İslam’ı yeryüzünde hâkim kılacaklarsa oy verilebilir ama yok haramlara imza atacaklarsa onların haramlarına ortak olamayız, vekâletimizi veremeyiz. Bu sistemde de harama imza atmayan yoktur.
- Parti Müslümanları bozmuştur. O makamlara gelebilmek için dinlerinden her tavizi verebiliyorlar. Ve artık laikliği, demokrasiyi savunur hale geldiler. Bunlar zarar değil midir?
- “Onlar gelmezse başkaları gelir” diyenlere ise; bırakalım o haramları başkaları yapsın. Biz de boş durmuyoruz. Halkımızı eğitiyoruz.
- Başörtüsü meselesini halletmek gibi bazı faydaları oldu. Onları inkâr edemeyiz, hiçbir zaman inkâr da etmedik. Ama her şeyin içinde bir fayda olabilir. Bir şeyin bir faydasının olması doğru olduğunu göstermez. Böyle düşünenler bardağın dolu tarafını görmek istiyor.
HSYK’DAN ‘BAŞÖRTÜ’ KARARI
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Sekreterliği, hâkim ve savcıların başörtülü olarak görev yapabileceklerini bildirdi.
HSYK Genel Sekreter Yardımcısı’nın imzasını taşıyan yazıda, Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ndeki 2013 yılında yapılan değişiklikle ‘Emniyet hizmetleri sınıfına mensup olanlar, hâkimler, savcılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tabidirler’ hükmünün yasaklama anlamına gelmediği ve ‘isteyen memurun başörtüsüyle isteyen memurunun da şapkayla’ görev yapması önünde engel kalmadığı ifade edildi.
Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendi 2014’de Ortaöğretim’de başörtüsünün serbest bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz sorusuna verdiği cevapta bu yasağın sadece öğrenciler için değil polis, savcı ve hâkimler için de kaldırılması gerektiğini söylemiş ve eklemişti; “Ben imam hatiplere izin verip, diğer okullarda izin vermediklerinde “bu yanlıştan dönün” demiştim. Şimdi de söylüyorum; “hâkime, savcıya, polise, askere başını aç” şartını getiremezsiniz. Bu Allah’a isyan etmektir. Allah polis kadına da başını ört diyor, hâkime hanıma da, savcı hanıma da, subay hanıma da. Ama sen diyorsun ki; “şunlar hariç!” Bu yanlıştan dönsün bu hükümet…”