Ankara’da Kutlu Doğum Coşkusu

0

ankara-halk

Furkan İlim ve Hizmet Derneği, Kutlu Doğum münasebetiyle Ankara’da coşkulu bir konferans düzenledi. Hz Peygamberin Medeniyete Katkıları” konulu konferansa konuşmacı olarak Alparslan KUYTUL Hocaefendi katıldı.

”Hayırlı işlerde ve güzel ahlakta öncü bir neslin yetişmesi” için, Furkan İlim ve Hizmet Derneği’nin “Biz Medeniyetimize Dönüyoruz” sloganıyla başlattığı ve Türkiye’nin çeşitli il ve ilçelerinde gerçekleştirdiği konferanslar zincirine bir yeni halka daha eklendi. Kutlu Doğum ‘un anıldığı “Hz. Peygamber’in Medeniyete Katkıları “ konulu konferansta halk, etkinliklerle kimi zaman duygulandı kimi zaman tekbirler getirerek coştu.

Katılımın yoğun olduğu konferans, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından Furkan İlim ve Hizmet Derneği adına Bülent TAŞ Beyefendinin açılış ve selamlama konuşmaları yer aldı. Akabinde Furkan Etkinlik ve Tiyatro Ekibi’nin hazırlamış olduğu “Müjdelenen Peygamber” isimli etkinlik gösterimi gerçekleşti. Etkinliğin ardından kendi beste ve yorumlarıyla Grup Furkan sahne aldı. Grup Furkan’ın ardından Alparslan KUYTUL Hocaefendi’nin “Hz. Peygamberin Medeniyete Katkıları” konulu konferansları yer aldı.

Hocaefendi’nin Kutlu Doğum konferanslarında değindiği önemli noktalar şu şekildedir:

  1. Allah’ın dünyasında yaşayanlar, kendilerini büyük görüp Allah’ı unutmamalıdırlar. Kur’an-ı Kerim’de “Allah’ı unutmayın, Unutursanız Allah da size sizi unutturur”(Haşr, 19) buyrulmuştur. İnsan Allah’ı unuttuğu zaman kendi yaratılışını unutur. Yaratılışını unutan insan kendisini büyük görür ve yeryüzünde ilahlık taslamaya başlar. Kimileri de Allah’ı unutarak başkalarına itaat etmeye başlarlar. Böyle insanlar şereflerini kaybederler.
  2. Hz. Peygamber’in yaşadığı toplum, ırkçılığın en sert dönemlerini yaşıyordu. Bu yüzden kendi içlerinden çıkan peygamberi Arapları üstün kılacak bir peygamber olarak bekliyorlardı.  Fakat Peygamberimiz (s.a.v) üstünlüğün takvada olduğu bir inançla gelince O’nu reddettiler.
  3. Peygamberimiz ırkçılığı yasaklamış ve “Üstünlük ancak takva iledir” buyurmaktadır. Bir toplumda eğer insanın takvasına değil de ırkına, malına, makamına bakılıyorsa o toplum gerici bir toplum demektir. Peygamberimiz ise mala ve mülke değil, insanların takvasına ve insanlığına önem verilmesini öğretiyordu. Bu şekilde medeniyetin esaslarını öğretiyordu. Eğer bir toplum önem vermesi gereken şeylere önem vermiyorsa o toplum medeni sayılamaz.
  4. Peygamberler kendi namına konuşmazlar, kendi namlarına bir hareket başlatmazlar. Onlar Allah namına konuşurlar ve Allah’ın kendisine vahyettiğinden başka bir şey söylemezler. Peygamberimize peygamberlik verilene kadar kimse onun ağzından ahiret, iman, tevhit gibi kelimeleri duymamıştı. Bu da O’nun peygamberliğe hazırlık yapmadığını göstermektedir.
  5. Dünya nimetlerine çok kıymet veren kimse eğer bu nimetlere ulaşamazsa kendisini boşlukta hisseder, sonrasında ise dünya nimetlerine sahip olanların kulu ve kölesi olur. Eğer bu kimse dünya nimetlerine ulaşırsa şımarır ve kendisini büyük görür. Çünkü o sadece dünya nimetlerine önem vermektedir. Hz. Peygamber (s.a.v), bizlere dünya nimetlerine değil, ahirete önem verilmesi gerektiğini öğretiyordu. Medeniyetin temel taşlarından birisini böyle ortaya koyuyordu.
  6. Eğer bir toplumda güzel ahlak yerleşmişse o toplum medeni bir toplum olabilir. Bu şekilde toplum gemisinin kurtuluşu, Hakkı bilenlerin Hakkı ortaya koymasıyla mümkündür. Hakk’ın ortaya konulmadığı, batılın hakim olduğu toplumlarda medeniyetten bahsedilemez.
  7. Hz. Peygamber (s.a.v), ırk için, mal için savaşanların cehennemde olduğunu ortaya koyarak yalnızca Allah için savaşmanın, O’nun yolunda mücadele etmenin doğru olduğunu anlatmıştır. Aynı zamanda savaşın kurallarını koyarak savaşta dahi medeniyete sadık kalmıştır.
  8. Bir toplumda, insanlar Allah’a değil de insanlara itaat ediyorsa, kadının annelik özelliği üstün değilse, mana yerine maddeye önem veriliyorsa, akrabalık değerleri gözetilmiyorsa o toplum medeni bir toplum değildir. Allah’ın koyduğu medeniyet kanunu, kıyamete kadar geçerli olacak bir kanundur.
  9. Rasulallah (s.a.v), komşuluk münasebetlerinin de medeniyetin bir gereği olduğunu bize öğretiyordu. Ayrıca hayvanlara da iyi davranılmasını bizlere şart koşmuştu. Bu şekilde medeniyetin, medeni bir toplumun esaslarını bize gösteriyordu. Allah Resulü, medeniyetin kaynağı olarak “La ilahe illallah” ı gösteriyordu.
  10. Hz. Peygamber (s.a.v),  medeniyetin en temel esaslarından birinin de nefsi terbiye etmek olduğunu ortaya koymuştur. Nefsine uyanların rezil olacağını, nefsine hakim olup onu tezkiye edenlerin ise kurtuluşa erdiğini bildirmiştir.
  11. Hz. Peygamberin kurduğu medeniyette din emniyeti, mal emniyeti, can emniyeti, akıl emniyeti ve nesil emniyeti sağlanmıştır. Medeniyet, akılla paraleldir. İslam medeniyetinde akıl dışı şeyler yoktur, insanın fıtratına ve aklın uygun kurallar yer alır.
  12. Her neslin bir vazifesi vardır. Bu neslin vazifesi ise sahabe olmaktır. Bu neslin vazifesi Hz. Peygamber’in (s.a.v) kurduğu medeniyeti yeniden kurmaktır. Bu da ancak peygamberî bir eğitim metoduyla gerçekleşebilir. Bugün dünyada İslamî bir uyanış vardır. Her Müslüman bu uyanışa destek vermelidir.

Hocaefendi, konferanslarının ardından seyircilerden ve internetten gelen soruları cevapladı. Sorulara verilen cevapların ardından konferans sona erdi.

[Bölücü]

(konferans programını izlemek için dokunun.)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here