Alparslan Kuytul Hocaefendi, Doğu Türkistan’la ilgili sorulan soruya cevap vererek Doğu Türkistan zulmünü ortaya koydu: “Çin’de Ulusal Halk Kongresi Komitesi, Çin ile Türkiye arasında 2017’de imzalanan fakat TBMM’nin henüz onaylamadığı “Suçluların İadesi Anlaşmasını” oylayarak kabul ettiğini duyurdu. Bu karardan sonra Doğu Türkistanlıların Çin’e iade mi edilecek iddiaları ortaya çıktı. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?”
Açıklamasında Türkiye’nin Çin ve Rusya ile yakınlaştığına dikkat çeken Alparslan Kuytul Hocaefendi, doğu Türkistanlı Müslümanlara bu ihanetin yapılmaması gerektiğini ifade etti. Anlaşmanın 3 yıllık sürecinden bahseden Hocaefendi, soruyu şu şekilde yanıtladı;
Türkiye, Çin ve Rusya ile Biraz Daha Yakınlaşmak Maksadıyla Anlaşmayı İmzalıyor
Ben önce bununla ilgili bazı bilgiler vereyim.
Türkiye ile Çin arasında 13 Mayıs 2017 yılında “suçluların iadesi” anlaşması imzalanmış.
Daha sonra 12 Nisan 2019’da bu anlaşmayı Cumhurbaşkanı imzalamış ve yasanın çıkması ile ilgili TBMM’ye göndermiş.
6 Nisan 2020’de de TBMM Başkanı Mustafa Şentop bu anlaşmanın görüşülmesi için meclise sunmuş. Bu aslında 3 yıllık bir süreç. 2017’nin Mayısından beri devam eden bir mesele. Yani aşağı yukarı üç buçuk yıldır devam eden bir konu ve şu anda bu kanun teklifi Dışişleri komisyonunda halen bekliyor, güya sırasını bekliyor ama üç buçuk yıldır sırası gelmedi. Aslında Türkiye, bu anlaşmayı Çin ile arasını düzeltmek, Türkiye’deki Çin taraftarı Maocuları memnun etmek ve Çin’e yaklaşmak için, Çin ve Rusya ile biraz daha yakınlaşma maksadıyla bu anlaşmayı imzaladığı anlaşılıyor.
Doğu Türkistanlı Müslümanları teslim edecekler mi? Bugüne kadar böyle bir olay olmamış, bu anlaşma 2017’de imzalanmış ama o günden beri de -4 seneye yaklaştı- hala bu anlaşma parlamentoda yasalaşmadı. Çin Devleti geçenlerde bunu yasalaştırdı. Yakın bir zaman önce Çin parlamentosundan geçti. Türkiye parlamentosuna geldi ama hala daha görüşülmedi.
Anladığım kadarıyla Türkiye kasten uzatıyor. Şimdi hükümet taraftarları diyorlar ki: “Bu anlaşmada Uygurlu Müslümanları, Uygurlu Türkleri oraya iade etmek öyle kolay değil.” Yani siyasi sebepler olursa iade edilmeyecek. Çin Devleti siyasi görüşünden dolayı ve muhalif olduğu için istiyorsa iade edilmeyecek. Irkından, dininden dolayı gibi sebeplerle de iade yok. Daha basit sebeplerle; adli sebepleri, bir cinayet işlemiş, hırsızlık yapmış vs. bu gibi olaylar sebebiyle Türkiye isterse belki verecek. Din, ırk, siyasi görüş sebebiyle teslim etme diye bir olay yok, diyorlar. AKP taraftarlarının yaptığı açıklamalar bu yönde ancak madem ki öyle, o zaman neden AKP, bunu mecliste yasalaştırmıyor. Madem ki öyle, demek ki AKP’de bunun sonucunda birçok Müslümanı teslim etmek zorunda kalacağının farkındadır.
Çin’e ve Rusya’ya Yakınlaşmak Devlet Politikasına Dönüştürüldü
Aslında bana öyle geliyor ki; bu hususta Türkiye’deki Çin taraftarları Maocuların baskısıyla bu anlaşmaya imza atıldı. Çin’e ve Rusya’ya yakınlaşmak, devlet politikasına dönüştürüldü. Bunun sonucunda bu anlaşma yapıldı ama AKP, buna çok taraftar değil gibi. Çünkü Çin Devleti birtakım bahaneler ve yalanlarla “bu adam şu suçu işledi” deyip onları isteyecek -terör alakası olsun veya olmasın- Bizim ülkemizde bile terörle alakası olmayan bizim gibi insanlara terör damgası vurup hapse atmadılar mı? Bunu Çin yapmaz mı, beş beterini yapar. Türk hükümeti aslında bunun farkında, o yüzden bunu uzatıyor ama sen bu anlaşmayı imzalamışsın, eninde sonunda meclisten geçerse Uygur Türkleri Müslümanlar için bu büyük bir facia olabilir.
Bu konuda onların yaptığı açıklamalar var, onları okumak istiyorum; Dünya Uygur kongresi sözcüsü Dilşat Raşit diyor ki: “Bu anlaşmadan dolayı rejimden kurtulup Türkiye’ye gelmiş, hala vatandaşlık alamamış, Türk vatandaşı olamamış kişiler büyük korku yaşıyorlar. Türkiye bunu yasalaştırırsa bu yasanın gereği olarak bizi Çin’e teslim eder. Çünkü Çin, bir sürü yalan dolanla, sahte belgelerle ‘şunları bize gönderin’ diyecek, bu belli bir şey. Türkiye, bu anlaşmanın bir zulüm aracı olarak kullanılmasını önlemeli ve Pekin yani Çin Devleti, Ankara üzerinde anlaşmanın kabul edilmesi için ekonomik bir baskı oluşturuyor.” “Size şu malları satmayız, şu malları almayız.” gibi birtakım baskılar oluşturarak “bunları bize teslim edin, bu anlaşmayı artık yasalaştırın, anlaşmayı yaptınız, imza attık, neden bunu yasalaştırmıyorsunuz?” diyor.
Bu anlaşmada şöyle maddeler varmış; taraflardan her biri bu anlaşma hükümleri uyarınca diğer tarafın talebi üzerine kendi ülkesinde bulunan kişilerin haklarında ceza soruşturması veya kovuşturması yani mahkeme yürütmek ya da bir cezanın infazı amacıyla birbirlerine iade etmeyi taahhüt eder. Türkiye Devleti ve Çin Devleti birbirlerine iade edecekler. Suçlu olduğu iddia edilen kimseler, kendi ülkesinde bulunan kişilerin haklarında mahkeme, soruşturma ve mahkeme açılması için birbirlerine iade edecekler. İade amacıyla her iki tarafın kanunlarının iadeye konu olan suça aynı kategori altında yer verip vermemesi veya suçu aynı terimle tanımlayıp tanımlamaması önem arz etmez. Her iki tarafın kanunlarına göre de suç işlemiş olması gerekmez.
Çin diyecek ki: benim kanunlarıma göre bunun yaptığı şey şudur; mesela terördür diyecek. Sen bana bunu vermek zorundasın, diyecek. Türkiye “bu benim kanunlarımda terör sayılmıyor” diyemeyecek, diyor. Yani diyemez, diyor. “Ben kanunlarıma göre bu terör dediysem terördür. Sen bana bunu vermek zorundasın” diyor ve Türkiye bunu kabul etmiş oluyor. Tabii burada bazı uygun maddeler var. Mesela suçun siyasi bir suç olduğunu değerlendiriyorsa. Türkiye veya talep edilen tarafın istenilen kişiye sığınma hakkı tanınmış olmasının iade engel bir durum olduğu belirtiliyor. Türkiye onun siyasi bir suç olduğunu kabul ediyorsa Uygurlu Türkleri, Çin’e teslim etmeyebilir ya da ona siyasi sığınma hakkı tanınmışsa o zaman vermem diyebilir.
Bu anlaşmaya göre bu hakkı var, ancak işte her iki ülkenin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde siyasi suç olarak kabul ediliyorsa yine ırk, cinsiyet, dini, siyasi görüşü sebebiyle yargılanacağı, cezalandırılacağına dair sağlam gerekçeler varsa iade edilmeyebilir. Bunlar anlaşmaya konulmuş ama her işin bir kılıfı bulunuyor. Yani Çin isterse bu siyasi bir olay değil, siyasi sebeple ben bunu istemiyorum. “Bir terör eylemine karıştı” diye iki tane yalancı şahit bulur, olur biter.
Türkiye bu durumda ne yapacak? Bile bile teslim edecek. Kaldı ki bu anlaşma henüz daha Türkiye’de yasalaşmadı ama bu yasa henüz şu anda olmadığı halde mısırlı genci Mısır’a teslim etmediler mi? Türkiye Mısır’daki darbecilere karşı o kadar laf söyledi ki “Darbeci Sisi” diyoruz değil mi? Hala da diyoruz. Buna rağmen nasıl olur da zalime o genci teslim edersiniz, herhalde o genç idam edildi yanlış hatırlamıyorsam, işkenceye alınmış ve hatta aklını biraz kaybetmiş ve sonra da idam edildi diye hatırlıyorum. Hatta çocuk, uçağa bindirilirken ters kelepçe ile kelepçelendi. O fotoğrafı da var. Şimdi bunu yapan bir Türkiye. Güya darbeci Sisi’yi lanetleyen ama Mısırlı bir genci o darbeciye teslim eden ve idam edilmesini sağlayan bir Türkiye. Bu yasa yokken bile bu yapıldı. Bu gencin siyasi sebeplerle istenildiği bellidir. Terör yaptı deseler bile zaten isteyenin kendisi terörist, darbe yapan terörist değil midir? Onun terörist demesiyle o genç terörist mi olacak? “Efendim, şahit var; şöyle yapmış, böyle yapmış.” Şahitten kolay ne var? Papaz içinde bir sürü şahit vardı ama papaz için o şahitler şahitlikten dönüverdi, oldu bitti. Papaz Amerika’ya gitti, bu kadar basit istendiği zaman şahit de buluyor, istediği zaman şahidi iptal ediyorlar. Türkiye’de bunu yapıyor, Çin’de bunu yapacak.
Sunucu: Hocam, bildiğimiz kadarıyla Çin İslam’ı anlatana -İslam davetçilerine- bile terörist diyor.
Benim Kanaatimce Doğu Perinçek’in Tesiriyle İmza Atıldı
Alparslan Kuytul: Evet, geçende Doğu Türkistanlı bir Uygur Türkü yanıma gelmişti. Doğu Türkistan’da nasıl olduğunu yolda bize anlattı. Çin polisi makası eline almış, Müslüman kadınların eteğini diz kapağının üstüne kadar kesiyor ve “böyle giyineceksiniz” diyor. Böyle bir ülkeye teslim ediyorsunuz. Türkiye aslında hükümet taraftarları her ne kadar böyle anlaşma imzaladıysa da hiçbirisi teslim edilmedi. İşte böyle maddelerde var; siyasi olursa verilmeyecek, dini sebeplerle olursa verilmeyecek. Peki o zaman madem ki böyle güzel bir anlaşma var neden hükümet uzattıkça uzatıyor? Çünkü çok iyi biliyor ki yalan söyleyecek; Çin Devleti, Müslüman kadınları ve erkekleri buradan alıp işkence kamplarına götürecek. Bunu bildiği için o günaha da ortak olmamak için uzattıkça uzatıyor. Mademki çok güzel bir anlaşma imiş o zaman AKP, bunu hemen yasalaştırsın. Bu hususta AKP’nin de MHP’nin de tepki göstermesi gerekir.
Benim kanaatimce buna imza atılmamalıydı, Doğu Perinçek’in tesiri ile bu imza atıldı ve ne zaman imzalandı? 13 Mayıs 2017-15 Temmuz 2016’da. Herhalde yaklaşık 9-10 ay sonra olmuş oluyor. 15 Temmuz’dan sonra yapılan haksızlık ve zulümlerden biri, 15 Temmuz bahanesi ile birçok şey yapılması, biri de artık o ekip Türkiye’ye hâkim olmakta ve hükümeti yönlendirmektedir. Onlar o kadar güçlü mü ki hükümeti bu kadar yönlendiriyor. Hem AKP’yi hem MHP’yi yönlendiriyor, istihbaratta güçlüler, birçok general onları seviyor ve aslında sadece bu kadar değil, Türk devleti de Amerika’dan ve Avrupa’dan birtakım ihanetler görünce Rusya’ya ve Çin’e yaklaşmayı uygun bulduğu için -sadece Perinçek’in tesiri ile değil- devlet olarak da buna karar vermiş vaziyettedir.
Türkiye’nin Kıblesi Tekrar Avrupa ve Amerika Olabilir
Peki Avrupa ve Amerika’yı beğenmiyorsunuz da Rusya ve Çin’i çok mu beğeniyorsunuz? Amerika, PKK’ya yardım etti, darbeyi destekledi falan deyip bu kararı verdiler, Rusya ve Çin’e yakınlaşma kararı aldılar. Eğer devlet ve hükümet olarak sizin baktığınız noktalar buysa o zaman şuna da bakmanız lazım; Amerika, PKK’ya “terörist” diyor ama Rusya, “terörist” bile demiyor. Dünyada resmi olarak PKK ofisi bir tek Moskova’da var. Amerika PKK’ya terörist diyor, YPG, PYD’ye terörist demiyor. Rusya PKK’ya da PYD’ye de terörist demiyor, buna hangi kafayla neden yaklaştınız? Eğer sizin probleminiz buysa burada bir çelişki var. Çin deseniz zalim, Müslümanları hala zulmeden sosyalist, komünist bir devlet. Çin size Avrupa’dan, Amerika’dan çok mu yakın? Çin’in kendi emelleri, hedefleri yok mu? Velhasıl yanlış bir karar verildi. Aslında Türk Devleti şu anda Rusya ve Çin’e yakınlaşmanın çok daha akıllıca olmadığı kanaatine doğru yaklaşıyor. Rusya’ya yakınlaşmanın sonucu S 400 alındı, yakınlaşabilmek için S 400’e dünyanın parası verildi. Kullanamadığımız S 400’leri yerinde duruyor, aktif hale getirilemiyor. Bu kadar paralar döküldü, bu kadar Amerika ile karşı karşıya gelindi. Peki Rusya ile dost mu olduk? Hayır, Türk Devleti şu an bunun farkındadır. Öyle zannediyorum ki Amerika ve Avrupa’ya dönmeye çalışacaklar.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı Avrupa ile aramızı düzeltmek, geliştirmek istiyoruz manasında bir şeyler söyledi. Yargı reformundan bahsetmesi de biraz da o yüzden. Ne kadar inandılar, bilmiyorum ama en azından Doğu Türk Devletinin yavaş yavaş Rusya ve Çin’den yönünü çevireceğinin bir işaretidir. Bu iş, bu mayayı tutmadı gibi düşünüyor, kanaatimce onun için değişebilir ve Türkiye’nin kıblesi tekrar Amerika ve Avrupa olabilir. O zaman bu anlaşmada rafa kaldırılabilir.
Kardeşlerimizi Canıgönülden Destekliyoruz
Şu anda henüz daha Uygur Türkleri Çin’e teslim edilmedi, inşallah edilmez, onlar da bu korku içerisindeler, eylem yapıyorlarmış. Çin başkonsolosluğu önünde Türkiye’ye mesajlar vermeye çalışıyorlar. Allah yardımcıları olsun. O kardeşlerimizin hepsini de canıgönülden destekliyoruz. Türkiye, kesinlikle o Müslüman kardeşlerimizi Çin kâfirlerine teslim etmemelidir. Eğer teslim ederse bu günaha ortak olur ve Allah bunun bedelini Türkiye’ye ödetir. Kendisine sığınmış olan Müslümanları zalim, kafir Çin yönetimine teslim edenlerin de Allah belasını eninde sonunda verir. Bunu unutmasınlar!
Zannetmesinler ki istediğimiz gibi karar verebiliriz. Hayır Allah’ın haram kıldığını yapmış olacaksınız. Size teslim olmuş ve sığınmış olan bir Müslümanı, zalim ve kafire teslim etmek haramdır. Böyle bir anlaşmaya Türkiye imza bile atamaz, attı bu günaha girdi ama iddiaları şudur; biz ırk, siyasi görüş ya da dini sebeplerle talep edilirse teslim etmeyeceğimizi zaten anlaşmaya yazmışız. Tamam ama o adam kılıfını hazırlayacak. Koca Çin Devleti ona kılıf mı bulamayacak, siz bunu bilmiyor musunuz?
Bu anlaşma hiç yapılmamalıydı. Yapılmışsa da iptal edilmeli ya da en azından parlamentoya hiç getirilmemeli, orada kalmalı, beklemeli. Tabii Çin’de bunun farkında, Türkiye’nin bunu beklettiğinin de farkında ve baskı yapıyor. Türkiye gerekirse tavrını koymalı. Hayır, biz bu anlaşmayı imzaladık ama hata etmişiz, biz size güvenmiyoruz, siz suçsuz insanları da isteyeceksiniz, suç icad edeceksiniz. Türkiye’de bile böyle yapılıyor, suç icat ediliyor. Önce yakalanıyor ve hapse atılıyor sonra suç icat ediliyor. 2 sene sonra kendini savunma hakkını sana veriyorlar, “şimdi mahkemede konuşabilirsin” diyor. Bunu Türkiye bilmiyor mu? Türkiye, bu hatadan dönmeli, en azından bu anlaşma yasalaşmamalıdır.
Uygurlu Türkleri, Uygurlu Müslümanları sonuna kadar destekliyoruz. Onlar bizim kardeşimizdir, başlarına gelenler dinlerinden dolayı gelmektedir, başka bir sebepten dolayı değil. Eğer başka sebepler gösterilirse onlara da Türk Devleti inanmamalıdır. İnanamaz da buna hakkı yoktur.
Kafirin, fasığın verdiği habere de güvenilmez. Bu insanların bir suçu olsa, orada bir yanlış yapmış olsa bile Çin Devletinin zulmünden kaynaklanmıştır. O yaptığı da yanlış, Çin Devleti kim bilir neler yaptı? O da sinirlendi bir şey yaptı. Belki şimdi bu insan mı terörist, Çin devleti mi terörist? Çin’in yaptığı uygulamalar; esir kampları oluşturmuş ve binlerce Uygurlu oralarda. Dışarıdakiler de esir gibi, kadınlar dışarı çıkamıyor. Başını örtmesi yasak, dışarıda, yolda bile başını örtmek yasak. Bırak devlet dairelerini, uzun giyenlerin eteği kesiliyor. Böyle bir ülke de diyelim ki, bir Müslüman sinirlendi ve bir yanlış yaptı. Şimdi bunu zalimlere teslim mi edeceğiz? Bu kabul edilemez.