Bir Cemaatin Doğru İstikamette Olduğu Nasıl Anlarız?

0

Cemaatler, tarikatları da içine katarsak “Kur’an ve sünnet” diyerek yola çıkıyorlar veya bunu hep gündeme getiriyorlar ama istikametten de sapabiliyorlar. Peki istikamette olan hak bir cemaati nasıl anlayabiliriz, o cemaatin özellikleri nelerdir?

Bütün Tarikat ve Cemaatleri Aynı Kefeye Koymak Doğru Değildir

Önce Kur’an’ı ve sünneti iyi bilmek lazımdır. Kur’an’ı ve sünneti bilmeden hangisi hak, hangisi değil onu anlamak mümkün olmaz. Yanlış yolda giden tarikatlar, cemaatler vardır, diye hepsini inkâr etmek, iyisi mi hepsinden uzak duralım, demek kabul edilemez. Peygamber Efendimiz kendinden sonra yanlış işlerin olacağını haber verdi. “O zaman ne yapalım Ya Rasulallah!?” diye sorduklarında buyurdu ki:“Müslümanların cemaatine ve imamına bağlanın. Ondan ayrılmayın.” dedi. Bir takım yanlış istikametlere girmiş olanlar varsa suç onların suçudur. Bütün cemaatleri tarikatları aynı kefeye koymak doğru olamaz. Elbette ki yanlış şeyler yapanlar- hoplayanlar, zıplayanlar, İslam’da olmayan bir takım bidatleri dine sokanlar yani peygamberimiz devrinde olmayan bir takım garip hareketleri yaparak- zikir çektiğini zannedenler ya da ahlaksız olan bazı kimseler olabilir. Bizim bakacağımız nokta nedir? Böyle tali meselelere bakmaya gerek yoktur. Bunlar her yerde olur. Her yerde paracı insanlar da olur, kadın düşkünleri de olur, homoseksüeller de olabilir. Onların arasına sızmış olabilir. Her yerde hırsız olur. Her partide de olur, her cemaatte de olabilir. Her yerde ajan da olabilir. Bunlar her zaman her yerde var. O halde hepsini reddedelim.(!) Böyle bir şey olamaz. O zaman devlet de olmasın. O zaman partiler de olmasın. O zaman ordu da polis teşkilatı da olmasın, istihbarat da olmasın. Böyle bir şey söylenebilir mi? Hepsini hoş görüyorlar. Cemaat de en ufak bir hata olduğunda onu büyütüyorlar.

Bir Cemaat Ya Da Tarikatın Doğru İstikamette Olduğu Nasıl Belli Olur?

Bu söylemelerinin dışında konuyu ele alacak olursak, doğru istikamette olan bir cemaat, tarikat nasıl belli olur? Öncelikle Kur’an ve sünneti bilerek belli olur. Bakılacak olan şudur; İman esaslarında bir sıkıntı var mı? Evvela oradan bakılması lazımdır. Tevhidi savunuyorlar mı? İmanın başı tevhittir. La ilahe illallah; Allah’tan başka bir ilahın olmadığını kabul etmektir. Allah’ tan başka otoriteleri reddetmektir. Evvela o cemaatte Tevhid var mı? İlk bakılması gereken budur; İman. İmani meselelerde bir sapma var mı? İman konusunda bidat görüşler, hurafeler var mı? Tevhidi savunuyorlar mı savunmuyorlar mı? O tarikat ya da o cemaat ‘Allah’ın dünyasında Allah’ın dediği olmalı’ bunu kabul ediyorlar mı etmiyorlar mı? Bakılması gereken hususlar bunlardır. Onun dışında bir de diğer iman esasları; Peygambere iman, ahirete iman vs. gibi konularda bir sapma var mı? Mesela peygambere iman ediyor ama nasıl ediyor? Allah’a iman ediyor ama nasıl ediyor? O tarikat ya da cemaat Allah’a iman ederken sadece yaratıcı ve rızık veren bir Allah’a mı iman ediyor yoksa kanun koyan bir Allah’ a mı iman ediyor?  Allah, kanun koyan bir Allah’tır, yalnız yaratan ve rızık veren bir Allah değildir!

Allah insanların ya da kâinatın hizmetçisi değildir. Allah El-Hâkimdir, hükmedendir. Bir kere o cemaatte ya da tarikatta bu anlayış var mı? Allah’ı hâkim olarak görüyorlar mı görmüyorlar mı? Peygambere iman ediyorlar ama nasıl iman ediyorlar? Peygamberi, kanunlar koyan bir peygamber olarak görüyorlar mı görmüyorlar mı? Peygamberi aynı zamanda bir devlet başkanı olarak görüyorlar mı görmüyorlar mı? Sadece namaz kılan bir insan, ahlak sahibi bir insan olarak mı görüyorlar yoksa aynı zamanda Allah yolunda cihat eden; bir elinde Kur’an bir elinde kılıç olan bir peygamber olarak mı, mücadele eden bir peygambere mi inanıyorlar? O gittikleri tarikat ya da cemaat hükümler koyan, Kur’an da belirtilmemiş meselelerde hükümler koyan bir peygambere mi inanıyorlar yoksa hükümler koymayan, devlet idare etmeyen, cihat etmeyen, sadece namaz kılan, zikreden, elini öptüren, peygambere mi inanıyorlar? Kitaba nasıl iman ediyorlar? Kitabı ibadet ve ahlakı anlatan bir Kur’an olarak mı görüyorlar yoksa hayata hükmeden bir kitap olarak mı? Doğumdan ölüme kadar yedi yirmi dört hayatın içinde hepsine dair hükümleri olan, hayatımıza karışan, devlete karışan, bazı hükümler sahibi bir kitaba mı iman ediyorlar yoksa yalnız ibadet ve ahlak kitabına mı iman ediyorlar? Bakacaklar, gittikleri cemaat nasıl bir cemaat? Hayata hükmeden bir Kur’an’a mı inanıyorlar yoksa sadece ferdi hayatına karışan ama devlete karışmayan bir kitaba mı inanıyorlar? Ferdi ya da aile hayatına karışan, topluma karışmayan bir kitaba mı inanıyorlar? Eğer öyle bir kitaba inanıyorlarsa onlar kitaba iman etmiyorlar demektir.

İman edeceğimiz zaman nasıl edeceğiz? Allah’a, peygambere, kitaba iman edeceğiz ama nasıl bir Allah’a, nasıl bir peygambere, nasıl bir kitaba iman edeceğiz? Eğer olması gerektiği gibi iman etmiyorlarsa oradan uzak duracaklar. Bunların dışında farzları kabul ediyorlar mı? Farzlarda bir sapma var mı? İman esaslarından bahsettim. Farzlarda bir sapma var mı? Namazın beş vakit olması gibi orucun farz olması gibi temel noktalarda bir sapma gösteriyorlar mı? Ya da haramlarda bir sapma var mı? Kur’an’ın ve sahih sünnetin bildirdiği haramları kabul ediyorlar mı etmiyorlar mı? İman, ibadetler ve haramlar. Bunlarda bir sıkıntı olmamalı, bir sapma olmamalıdır.

Bir cemaat ya da tarikat Allah’ın haramlarını helalleştiriyorsa oradan uzak durmalılar. Haram mı kardeşim bu, haram. Ama o cemaat yapıyor. Nasıl yapar? demeliler. Aklınız var, elinizde Kur’an var, sünnet var, bunca âlim var, bunca kitap var. Bir yanlışlık varsa itiraz etmeliler. Kur’an’a, sahih sünnete aykırı bir durum varsa susmamalılar. Diğer taraftan bakacakları noktalardan bahsediyoruz. İman esaslarına bakmalılar, ibadetlerde bir problem var mı, haramlarda bir problem var mı, haramları helalleştiriyorlar mı, helalleri haramlaştırıyorlar mı, farzları inkâr ediyorlar mı ya da olmayan şeyleri farz noktasına getiriyorlar mı? Bidatler var mı, dinde olmayan hurafeleri dine sokmuşlar mı? Saçma sapan zikir şekilleri, hoplayanlar zıplayanlar ya da dini ticarete alet etmişlerse; habire din sayesinde zengin oluyorlarsa, villalarda malikânelerde oturuyorlarsa, Mercedeslerden aşağı inmiyorlarsa, bu para size nerden geldi diye sormalılardır. Baban mı zengindi, ondan mı kaldı sana bu? Bu saltanat nedir? Padişah mısın? Bu para nerden geldi? Bu parayı Müslümanlardan topladınız, lüks bir hayat yaşıyorsunuz. Bu parayı verenler lüks bir hayat yaşayasınız diye vermediler. İslami hizmette kullanasınız diye verdiler. Buna bakmalılar, bunları incelemeliler. Hayatlarına bakmalılar. Bidatlere bakmalılar. Bir de bakmaları gereken önemli bir husus da hareket metodudur.

Furkan Vakfı’nın diğer vakıflardan ayıran şey nedir? Diyanet raporunda ifade edilen “Selefi eğilimli” ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Furkan Hareketi Olarak Birçoklarından Ayrıldığımız Husus; Hareket Metodumuzdur.

Furkan Vakfıartık kayyumda olduğu için vakıf da diyemiyoruz. Furkan hareketi olarak illa da diğerlerinden ayrılmamıza gerek yok. Yani diğerlerinden kendimizi ayırma hastası değilim. Ben isterim ki hepimiz aynı olalım. Aynı kitaba, aynı peygambere iman ediyoruz. Ama maalesef bugün, hepsini kastetmiyorum, birçoklarından ayrıldığımız husus, hareket metodu konusudur. İnşallah iman esaslarında problem yoktur. İnşallah hepsi tevhide, farzlara ve haramlara iman ediyordur. İnşallah bidatlerden uzaktırlar. Bu konularda inşallah sorun yoktur.

Cemaatler arasındaki problem, daha çok hareket metodu konusundadır. Biz tevhidi bir hareket olmaya ve taviz vermemeye gayret ediyoruz çünkü buna yetkimiz yoktur. Ama böyle olmayanlar çoktur. Sıkıştığı yerde hemen taviz verenler, hakkı konuşması gerektiği anda konuşmayanlar, zulme zulüm demeyenler, zalime zalim demeyenler, harama haram demeyenler ve susanlar çoktur.

Nasıl Olur Da Selefilikle İtham Ediliriz?

Selefilik meselesine gelince; bizim selefilerle en ufak bir alakamız yoktur. Selefi örgütlerin içerisinde en meşhuru DAİŞ’tir. DAİŞ beni ölümle tehdit etti, biliyorsunuz. Bundan 4 sene önce, Adana Emniyeti 3 defa vakfa gelip bana “Hocam size ölüm tehdidi var, koruma ister misiniz?” dediler. Bana tebliğ tebellüğ belgesi imzalattılar. “En ufak bir şey olduğunda filan karakola, valiliğe haber verin” vs. dediler. Yani DAİŞ’in bir dergisi varmış, o dergide beni de suikast yapılacaklar arasında almışlar.

Sunucu: En üstte sizin fotoğraflarınızı koymuşlar.

Alparslan Kuytul Hocaefendi: Evet, en üste benim fotoğrafımı koymuşlar “1. Sırada sen varsın diyorlar yani”

Eğer öyle bir selefi fikrimiz olsaydı, herhalde böyle bir tehdit almazdık. Tam tersine; DAİŞ’in daha evvel olmadığını, Irak’ta ortaya çıkartıldığını, Amerika’nın Irak’tan çıkarken DAİŞ’i kendi yerine bıraktığını, ağır silahları onlara teslim ettiklerini ve bu şekilde (oradaki diğer Sünni cemaat ve gruplarla savaştıklarını) bir taraftan Sünni bir taraftan Şii gruplarla savaştıklarını ben çok defalar anlattım. Irak’a da Suriye’ye de yayıldılar. Ben bunlara katılmanın doğru olmadığını anlattım. Ama Türkiye’deki derin güçler, radikal gençleri oralara götürüyorlar.

Siyah gözlüklüler; Türkiye’deki samimi ama bilmeyen, anlamayan çocukları ve gençleri oralara götürüp orada imha ediyorlar. Orası temizlik yeri. Çatışma bölgeleri meydana getiriyorlar ve bu çatışma bölgelerinde sevmedikleri gençleri telef ediyorlar.

Ben bu hususta kaç defa görüşümü açıkladım. “Buralara gitmeyin, bu tuzaklara düşmeyin” dedim. Dolayısıyla nasıl olur daha selefilikle itham ediliriz?

Mahkeme Dahi DAEŞ ve El-Kaide İddiasını İptal Etti

Bu hususta, ilk mahkemede, Sulh Ceza Hakimliği’nde yani 10 gün emniyette kaldıktan sonra bizi tutuklayan mahkemede önce 4 terör örgütüne üyelik denildi. Daha doğrusu hakimlik, mahkeme değil. ‘Sulh Ceza Hakimliği’ deniyor, tek bir hâkim karar veriyor. Öyle güzel ayarlamışlar ki oralara istedikleri hakimleri koyuyorlar, önden listeyi veriyorlar, hâkimin hiçbir şey bildiği yok ve “şunu tutukla, şunu bırak” diyorlar. O da onların dediğini yapıyor, olup bitiyor. Sonra da evine gidip rahat rahat uyuyor. Aldığı maaşla çocuklarını yedirip içiriyor. İşte o hakimlikte bile bu iddia reddedildi. Önce ‘4 örgüte üyelik’ denildi sonra ‘2 örgütün propagandasına’ dönüştürüldü. DAİŞ ve El-Kaide iptal edildi.

“Diyanet Raporu” Denilen Raporu Belli Ki Diyanet Adına Birileri Hazırladı

O söylediğiniz diyanet raporu diye ortaya atılan şeyi diyanet kabul etmedi. Diyanet teşkilatı, resmi kurum olarak böyle bir rapor yayınladığını söylemedi. Belli ki birileri diyanet adına hazırlamış ve Diyanet de bir şey diyemiyor, susmak zorunda kalıyor. Bunu kim ortaya koydu? Türkiye’de ilk kez diyanet raporu denilen bu sahte raporu kim ortaya koydu?

Selefilikle İtham Edilmemiz Saçmalıktan Başka Bir Şey Değildir

Orada benim de adım geçiyor. Selefi olduğumuzu söylemiyor ama ‘selefi eğilimli’ diyerek “Selefi cemaatler gibi değiller. Onlar silahlı, bunlar silahlı değil ama İslam medeniyeti istiyorlar” demeye getiriyorlar. Onlar İslam medeniyeti isteyene selefi diyorlar. Aslında selefilik o değildir.

Tarihteki selefilikten bahsetmiyorum, şu anki selefilik denilen hareket silahlı harekettir. Ve kimler tarafından kurulduğu aşağı yukarı bellidir. Bizim de buna baştan beri karşı olduğumuz da meydandadır. Dolayısıyla selefilikle itham edilmemiz saçmalıktan başka bir şey değildir.

İslam Medeniyeti Taraftarıyız Bununla Da Şeref Duyuyoruz

‘Selefi eğilimli’ diyorlar; selefiler silahlı harekettir, silaha mı eğilimliyiz? Hayır. Herhâlde kastettiği “Onlar silahla İslam medeniyeti kurmak istiyor, bunlar da silahsız İslam medeniyeti kurmak istiyor. Ondan dolayı, bunlar da eğilimli.” Neye eğilimliyiz? Kastettiğiniz İslam medeniyeti ise elbette İslam medeniyeti taraftarıyız, bununla da şeref duyarız. Allah’ın dünyasında elbette Allah’ın dediği olmalı, bununla da şeref duyarız. Ama onlar bunu kast etmiyorsa ve ‘silahlı örgütlere eğilim’ demek istiyorlarsa, bu iftiradan başka bir şey değildir.

Bu Diyanet Raporunu İlk Defa Gündeme Getirenler Perinçek ve Oda TV’dir

Diyanet’in yazmadığı meydandadır. Bunu ilk defa gündeme getiren Doğu Perinçek ve Oda TV’dir. Çünkü Diyanet bunu üstlenmedi, bunu yayınlamadı, diğerleri de bu konuda bir şey demediler. AKP’de MHP’de bu konuda konuşmadı. Doğu Perinçek konuştu. Acaba o mu yaptırdı? O diyanet raporu denilen sahte raporu acaba o mu hazırlattı? Kendine bağlı bazı hocalara, ilahiyat profesörlerinden bazılarına, “Kur’an, Allah kelamı değildir” diyenlere mi hazırlattı acaba?  Tarihselcilere mi hazırlattı acaba? Kim hazırladı bilemiyoruz ama Doğu Perinçek bunu gündeme getirdiğine göre kimlerin hazırladığını kendisi gayet iyi biliyor. İnsan kendisi talimat verse herhalde bu kadar iyi bilmez.

Diyanet “Ben hazırladım” demiyor ama Doğu Perinçek, hala ‘Diyanet raporu’ demeye devam ediyor. Gayesi ne olabilir? “Ben hazırladım” dese “Sen kimsin?” diyecekler. “Sen zaten İslam’ı sevmezsin, İslam düşmanısın” diyecek bir sürü insan var. O yüzden “Ben hazırladım” diyemiyor, “filan ilahiyat profesörü hazırladı” dese o da zaten tarihselci birisi, kimse ona da kıymet vermeyecek. O yüzden, diyanet resmi bir kurum olduğu için, “Diyanet hazırladı” diyerek, bu raporu daha da önemli hale getirmeye çalışıyor çünkü kendisi çok önemli değil. Bu raporu diyanete dayandırarak önemli hale getirmeye çalışıyor.

Bu raporun içinde bazı şeyler doğru olabilir ama ben benimle ilgili kısmı okudum, içerisinde yalanlar da var. Ne selefi eğilimimiz var ne de son taraflarda yazdığı şey doğru.

Elbette Sonuçta Her Şey Ortaya Çıkıyor

Ben, Ankara’daki basın açıklamasında iki bayan kardeşimizin rüyasından bahsetmiştim. İki kişi rüya görmüş, ben de rüyadan bahsettim yani. Rüyaya göre; Peygamberimiz böyle bir topluluktaymış, bizim arkadaşlarımızın da olduğu bir toplulukta peygamberimiz de görülmüş. “Burada Peygamberimizin ruhaniyeti varmış, şu anda Peygamberimiz bizimledir”demedim. “2 kişi bir rüya görmüş” dedim. Bunu da o rapora alıyorlar. Beni de tarikatlar gibi ‘şeyh uçmaz mürit uçurur’ tarzında davranan biri gibi, “Şu anda Peygamberimiz burada, bizi destekliyor, Peygamberimiz bizimle” falan demişim gibi, rüyalarla yön verip böyle insanları aldatıyormuşum gibi iftiralar eklemişler sonuna. Bir kere bu gerçek değil. Ben sadece rüyadan bahsettim ama alçaklar konuşmanın başını kesmişler. “İki bayan kardeşimizin gördüğü rüyada” diyorum, bir rüya anlatıyorum, ne var yani rüya anlatamaz mıyım? Herkes birbirine rüyasını anlatıyor. O baş kısmını kesmişler. Ben ‘rüyada’ diyorum, anlatıyorum. “Efendimiz de burada, böyle bir topluluğun içerisinde” diyorum. Onlar, o baş kısmını kesmişler. Sanki ben “Peygamberimiz burada, görüyorum, aramızda geziyor” demişim gibi gösteriyorlar. Bu adamlar böyle alçaklar. Elbette sonuçta her şey ortaya çıkıyor. Kasetin aslı elimizde yayınlıyoruz.  Ama herkes görmüyor. Belki onun iftirasını, kırpılmışını izlemiş; doğrusunu izlememiş olanlar olabiliyor. Onlar da yanlış bilmeye devam ediyorlar. Sonradan bir kısmı öğreniyor, “hakkınızı helal edin, ben yanlış anlamışım, kırpılmışları izledim” diyorlar.

O Diyanet raporunda doğru taraflar, doğru tahliller ve analizler varsa da böyle iftiralar da vardır. O rapor; Diyanet’in raporu değil, herhalde Perinçek’in birilerine hazırlattığı bir rapor olsa gerek, öyle görünüyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here