Alparslan Kuytul: “Bir Yasa Çıkacaksa Adaletli Bir Şekilde Çıkmalı!”

0

Şu an gündemde konuşulan bir af meselesi var. Hatta İran ‘da mahkumlara af verildi. Türkiye’ de de cezaevi şartlarından dolayı şu anda böyle bir gündem konuşuluyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

İnfaz İndirimi Düzenlemesi Nedir?

Evet haberlerde gördüm ama beni üzen taraf şu oldu; zannediyorum mafyalara af vuracak, af demeyelim de buna, infaz indirimi düzenlemesi gibi bir ifade kullanılabilir.
İnfaz indirimi düzenlemesi aslında şu: Bir insanın hapiste kalacağı süre 5 yılsa son bir yılında hapishanede kalmıyor. Şartlı tahliye gibi. Bu terörle ilgili suçlarda bir yıl diye hatırlıyorum. Diğerlerinde tam emin değilim ama 2 yıldı. Şimdi bunu 2 yılı 3 yıl gibi tekrar düzenleyip, erken tahliye düşünüyorlar.

Ancak haberlerde gördüğüm kadarıyla söylenen şey şu: “Terör suçları hariç” Yani uyuşturucu satana verdiği hakkı, neden hepsine vermez? Bu kimin işine geliyor. Şu anda tam bilemiyorum ama bundan 6 ay kadar önce uyuşturucu satan, torbacı denilen, bundan dolayı mahkûm olanlar 50 bin kişiydi. Yani artmadıysa, Türkiye’de 300 bin kadar cezaevinde insan var, yani bu da iki ay ya da 3 ay önceki rakam. Yani bu kadar mahkûm var. Bunların 50 bini torbacı. Mafya babaları hapishanede pek yok zaten. Alt kademe olan torbacılar ile uğraşılıyor. Mafya babalarının hepsi keyif sürüyorlar, rahat rahat yaşıyorlar. Ve onlara hizmet eden torbacılar, katiller, hırsızlar salıverilecek ama terörle suçluları ve terörle itham edilen suçlular salıverilmeyecek. Şimdi bu iftiralarla hapse atılmış biri olarak elbette ki hapishanedeki terör suçlularının bir kısmı gerçekten teröre bulaşmış insanlardır. Gerçekten de suçlu olanlar var.

Terör diyerek hapse atılmış, terörle alakası olmayan, ömründe silah görmemiş benim gibi mesela… (Hapishanede havalandırmalarımızın yan yana olduğu duvar komşularım vardı. Duvar komşularımdan bir tanesi 32 yıl hapis cezası almış birisiydi ve 8 yıldır yatıyordu. 16 yaşında cezaevine girmiş, bana dediği şu: “Hocam; vallahi ben hayatımda silah görmedim. Gerçek silah ben hayatımda görmedim. Ben silahı filmlerde gördüm” dedi. Şimdi bana neden yalan söylesin? Ben ne hakimim ne savcıyım, ben de onun gibi orda mahkumum, bana neden yalan söylesin ki? Bu insan ne yapmış olabilir de 32 yıl ceza yemiş. Bunun yatarı 25 yıldır sonra bir kanun değişikliği oldu, 23 yıla indi. Daha yani aşağı yukarı 13 yılı var. Ömründe silah görmemiş, kimseye silah sıkmamış bir insan, ne yapmış da 32 sene hapis cezası almış. Böyle bir sürü insan var.) düşünün bana 4 tane terör örgütüne üye olmakla dava açıldı. Böyle bir saçma sapan bir ortamdayız. ‘Hepsi böyledir’ demiyorum. İçinde elbette ki suçlular vardır. Ama hiç olmasa bu insanlar; tacizcilerden, mafyalardan daha kötü değillerdir.

Anayasada eşitlik maddesi, eşitlik ilkesi var. Eğer af ya da affa benzer bir şey, bir kolaylaştırma yapılacaksa neden hepsine yapılmıyor?
Yani neden birçok insan terör olayına bulaşmadığı halde, mesela 15 Temmuz darbe girişimine bulaştığı söylenen bu FETÖ davalarında, zaten yanlış hatırlamıyorsam %2 ya da %3 civarında yani %97- %98’i zaten 15 Temmuz’la suçlanmıyor. 560 bin kişi hakkında işlem yapılmış ve bunların içinden sadece birkaç bin tanesi 15 Temmuz’la alakalandırılıyor. Gerisinin böyle bir olayla alakası yok. Sadece onlarla olan irtibatından Bylock kullanmış ya da kullanmamış her neyse, birtakım irtibatlar ondan dolayı. Bu insanda terör örgütü üyesi olmaktan hapiste. Şimdi bu insan mı daha suçlu, torbacı mı? Bu insan mı daha suçlu, katil mi? Katil; insan öldürmüş, bu insansa hiçbir kötülüğe bulaşmamış, onlarla görüşmüşlüğü var. Onlarla görüşmüşlük insanı hapse attırıyorsa, en çok görüşen Ak parti hükümetinin üyeleri ya da Ak partililerdi. O zaman hepsinin başına bunun gelmesi lazım.

Yani şunu söylemek istiyorum: “Terör örgütü üyesi denilen insanların bir kısmı suçlu olsa da bir kısmının da suçu yok. Suçu olsa da bu insanın suçu az, öbürü daha çok. Suçu çok olan hırsızı, katili uyuşturucu satanını, vs.ni hepsini bağışlayacaksınız, bunları bağışlamayacaksınız. Bunun neresi vicdandır. Aslında bu hususta AK parti ile MHP arasında anlaşmazlık vardı. Tayyip Erdoğan; ‘biz devlet olarak, devlete karşı işlenen suçları affedebiliriz ama şahıslara karşı işlenen suçları affetme hakkımız yok’ dedi. ‘Birbirini öldürmüş, malını çalmış vs.’ diyordu. MHP tarafı ise, buna karşı geliyordu. ‘Devlete karşı işlenen suçları kabul edemeyiz, şahıslara karşı işlenenleri affederiz’ diyerek tam tersini söylüyordu.
Şu anda hazırlanan taslak şunu gösteriyor: “Eğer böyle çıkarsa bu Ak partinin tamamen iktidarı kaybettiğini, iktidarda MHP’nin sözünün geçtiğini gösterir.” Eğer yasa bu şekilde çıkarsa; ‘bu tamamen MHP iktidarda’ demektir. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan buna karşıydı. ‘Şahıslara karşı işlenen suçları affedemeyiz’ diyordu. ‘Torbacıları affedemeyiz’ diyordu. Ve bunlar çıktığı zaman aynı mesleğe devam edecekler, terörle suçlanan insanların birçoğu konuşmasından dolayı fikir suçlusu ve hapiste… Hakikaten teröre bulaşmış olanların ve küçük çaplı şeylere bulaşmış olanların birçoğu çıksa bir daha o işi yapmaz diye tahmin ediyorum. Ama hırsızı, uyuşturucu satanı bırakmıyor. Çünkü o işte büyük paralar var. Yani bunun bir sürü şahitleri var. Mesela adam torbacı ‘uyuşturucu satıyorum ayda 50 bin lira kazanıyorum, hapishaneden çıkarsam yine aynısını devam ettireceğim’ diyor. Hangi meslekte böyle para var ki, belki profesör bu kadar ancak kazanabilir. Bunu da açık açık söylüyor. Ve bunu devlet gerçekten bilmiyor mu? Bu tür insanların bırakmadığını, devam ettiğini devlet bilmiyor mu? Onları bırakacağız diyorlar. Yeni tasarı bu şekilde, anlamak mümkün değil.

Eğer infaz kanununda bir kolaylaştırma olacaksa, kesinlikle terörle ilgili suçları da kapsamalıdır. Hem eşitlik hem akıl bunu gerektirir. Terör suçlusu; eğer insan öldürmediyse, elbette ki bunlar diğerlerinden daha da çok affedilmeye layıktır. Ve diğerlerinin bırakılması toplumda birçok suçun artmasına sebep olacaktır. Fikir suçlusu suç işlemez ama torbacı, hırsız çıktığı zaman daha fazla suç işler. Katil çıktığı zaman yine öldürmeye devam edebilir. Devlet bunları dikkate almak zorundadır.

Biraz evvel ifade ettiğim gibi; eğer bu haliyle çıkarsa bunun manası ‘AK parti artık iktidar değil, MHP iktidardır’ demektir. Çünkü bu MHP’nin teklifiydi. Ve şu anda çıkacak olan, teklif edilen bu tasarı ‘tamamen MHP’nin isteklerine göre hazırlanmış’ demektir. Ak partililerin bunu tekrar düşünmesi gerektiği kanaatindeyim.

Eğer bir kolaylaştırma olacaksa, cezaevlerinde gerçekten durum çok kötü. Yani sadece virüs meselesi değil, cezaevlerinin normal kapasitesi bazı kaynaklar 190 bin diyor, bazı kaynaklar 210 bin diyor. Yani bu zaman içerisinde eklemelerle, ek binalarla, yeni yapılan binalarla 210 bine çıkmış olabilir. Ama 300 bin mahkûm var. 90 bin fazla. Bu birkaç ay önceki rakam, en son şimdiki durumu bilmiyorum. Yani 90 bin ne demektir? Ben F tipinde tek başıma kalıyordum ama ‘T tiplerinde 7 kişilik odada 30 kişi kalıyor, 40 kişi kalıyor’ diye duyuyorduk. Eğer bunlardan birine gerçekten gardiyan yoluyla, görüşme yoluyla bulaşıverse… Evet şimdi görüşmeler, açık görüşler özellikle tümden kaldırıldı. ‘Aslında kapalı görüşe müsaade etmeliydiler. Kapalı görüşte bir sorun yok. Onu da kaldırdılar’ diye duydum. Açık görüşten daha önceki görüşlerde bulaştıysa tüm koğuşa bulaşacaktır. Çünkü onlar bir yatakta adeta iki kişi yatmaya mahkumlar. ‘Adana da dört kişi nöbetleşe yatıyorlar’ diye duymuştuk. İkisi gece, ikisi gündüz yatıyor. Şimdi burda bulaşmama diye bir ihtimal yok. Bulaşmama diye bir ihtimal yok. Bunun, bunların hesaba katılması lazım. Zaten bir ara af konusu gündeme gelmişti. Bu vesileyle bu konu tekrar gündeme gelmiş oldu. Biraz daha kolaylaştırılması lazım. Hepsine vurmalı. Yeni bir yasa çıkacaksa, adaletli bir şekilde çıkmalıdır.

Müslüman Tedbirini Alır, Allah’a Tevekkül Eder. Paniklemez!

Biz Müslümanız, bir ecele iman ederiz. Elbette tedbir almak imanın gereğidir. İnatlaşmanın gereği yoktur. Biz, davamız için mücadele ederiz. Dava yolunda ısrarcı oluruz, davamızdan geri adım atmayız. Bizim düşmanımız, İslam düşmanlarıdır. Onlara karşı geri adım atmayız, korkmayız, çekinmeyiz. Biz mikroplarla savaşacak değiliz. Yani bizim düşmanımız virüs değil. Dolayısıyla bütün mücadele taraftarı Müslümanlar, olaya böyle bakmalılar.

Yani virüse karşı erkeklik taslamanın alemi yok. Sonuçta; bizim düşmanımız virüs değil. Virüs kendi görevini yapıyor. Allah’ın ona verdiği vazifeyi yerine getiriyor. Ölmesi gerekenleri öldürecektir. Ölmemesi gerekenleri, vadesi yetmeyenleri öldürmeyecektir. O yüzden böyle bir panik havasına gerek yok. Toplumda böyle bir panik havası var. Her gün tüm televizyonlarda, tüm sosyal medyada 24 saat bu konu konuşuluyor. Bu da insanlarda bir panik havası meydana getiriyor. Buna gerek yok. Müslüman kadere iman eder. Müslüman tedbirini alır, Allah’a tevekkül eder. Paniklemez. Bir ecele iman eder. Yani bu virüs salgını olmasaydı da o ölenler aynı zamanda aynı vakitte öleceklerdi. Elbette ki ‘Allah’ın takdiri sebeplere göredir ama bu her zaman da böyledir’ diyemeyiz. Bazen de sebepler dışında Allah taktirde bulunur. Ecelimiz onun elindedir. Paniğe gerek yok. Herkes tedbirini alsın, takdiri Allah a bıraksın. Korkmasın, paniklemesin. Zamanını daha iyi değerlendirsin.

İslam’ın dışına çıkıldığı zaman neler olduğunu işte görüyoruz. Yani bu virüs çok pis bir ortamda Çin’den çıktı. Halbuki İslam temizliktir. İslam medeniyeti olsaydı, böyle olmazdı. Ondan sonra çok haram ve pis şeyler yiyorlar. Hamam böceğine varana kadar, sümüklüböceğe varana kadar, fareye varana kadar, yarasaya varana kadar neler neler. Allah bunları boşuna haram kılmamıştır.

Herkese Tavsiyem;
Bu olayla aslında Rabbimizin, yeniden her hükmünün bir hikmeti olduğunu anlamış oluyoruz. Allah bazı şeyleri neden haram kılıyor? Ve Allah el-Hakimdir. Hikmetle hüküm verendir. Her hükmünün bir hikmeti vardır. Rabbimize olan güvenimiz artıyor. ‘Allah neyi haram kılmışsa bir sebebi vardır?’ demeliyiz ve bundan sonraki hayatımızda bunlardan uzak durmalıyız.

Zamanımızı çok iyi değerlendirmeliyiz. Rabbimize yaklaşmaya çalışalım. İlmimizi, kültür seviyemizi arttırmaya çalışalım. Ve bu imtihandan sağ salim çıkmak için, Rabbimize bol bol dua edelim. Bu tür musibetlerin bir hikmeti de budur. Kulların Allah’a çok dua etmesini sağlamak. Furkan suresinin 77. ayetinde “Duanız olmasa, Rabbim size değer verir miydi?” buyuruyor. Yani Allah’ın bu tür musibetler vermesinde bu da önemli bir hikmettir.

Allah bizden fiili ve sözlü dua etmemizi de istemektedir.

  1. Fiili dua; aldığımız tedbirlerdir.
  2. Sözlü dua; ağzımızla yapmış olduğumuz sözlerdir.
    Rabbimize bol bol dua edelim. Çocuklarımıza zaman ayıralım.

Tamamını izlemek için;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here