Alparslan Kuytul Hocaefendi Zanka TV’nin konuğu oldu. Zanka TV’de katıldığı programda sorulan soruları cevaplayan Alparslan Kuytul Hocaefendi, ilmi-siyasi bir çok konuya açıklık getirdi. Çok sayıda izleyici tarafından takip edilen programda Alparslan Kuytul Hocaefendi’ye yöneltilen sorular ve verdiği cevaplar şu şekilde;
Sunucu: Furkan Vakfı ‘amacı dışında faaliyet yapma’ iddiasıyla kapatılma davası açılmış. Bunun sebebi nedir?
Alparslan Kuytul: Bizim 1994 yılında vakfı kurarken yazdığımız, vakfın kuruluş amacı kısmında (bu resmi bir belge) zaten Milletine hayırlı işlerde öncülük yapacak olan, vatanına, milletine bağlı öncü bir nesil meydana getirmek istediğimizi o zaman yazmıştık. Bu resmî belgede var. Dolayısıyla o doğrultu da çalışmalar yaptık. Bugüne kadar bir kardeşimizin ne bir teröre bulaştığı ne de başka kötü bir şey yaptığı söz konusudur. Bu kadar yıllık vakıf, bu vakıftan binlerce insan geldi geçti. Ve bir tane suç gösteremiyorlar. Bunlar İslami faaliyetlerden rahatsız olanlar, ‘maksadı dışına çıktı’ iftiralarıyla içindekileri kusuyorlar. Zaten benim maksadım İslam’a hizmetti, milletime hizmetti. Bir düzen bir nesil meydana getirmekti. Ve ben onu yaptım.
Gösterir misiniz? Bizim vakfın senedinde yazmadığımız hangi maksatlar varmış? Mesela ne buldunuz? Suç örgütü müyüz? Adam mı öldürdük? Mafya mı olduk? Teröre destek mi verdik? 20 bin sayfa dosya hazırlamışlar. Bu dosyayı adliyeye teslim ederken herhalde şaşırdılar ya da unuttular. İçindeki bazı evrakları yıllardan beri biriktirmişler ve incelemeden teslim etmişler. İçinde Adana Emniyet Müdürlüğü’nün TEM (Terörle Mücadele) şubesinin raporu, KOM (Organize Suçlar Müdürlüğü) raporu, Antalya TEM, Antalya KOM, Mersin İl Emniyeti ve Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporu çıktı. Hepsi de “Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı’nın hiçbir terör örgütüyle bağlantısı yoktur” dediler.
Bakınız: “Amacı dışına çıkmış diyenler ve kayyum atayanlar, Hangi amaçla ne yapmışız? Terörle bağlantımızın olmadığına dair devletin raporunu bizde bilmiyorduk ama dosyadan çıktı. Allah onları şaşırtmış ve görmemişler. Eğer o raporları görseydiler, biz görmeyelim diye içinden çıkartırlardı.”
Allah Azze ve Celle bize yardım etti. Onları körleşti ve o raporları göremediler. Biz onları mahkemeye sunduk. Onun dışında mafya mı olmuşuz mesela? Ne yapmışız? Vakfı bir şafak operasyonuyla 30 Ocak 2018 sabahı benim evimi de vakfı da bastıklarında; vakfın parasının, vakfın kasasından çıkmasından daha doğal ne olabilir? Çok şükür evimizin ayakkabı kutusundan çıkmadı. Vakfın parası 300 bin civarında. Yılda bir defa yaptığımız bir bağış toplantımız vardı ve o da o geceydi. O gecenin sabah beşinde bastılar. O günü beklemişler. ‘Bunlar akşam toplantı yapacaklar, zaten resmi yapıyoruz. Herkese açık, isteyen herkes gelebilir. Polislerde geliyor. Açık bir toplantı. Ve bunlar toplantı yapar, parayı toplarlar, o sırada makbuz kesmeyi ihmal ederler, sabah olsun, 3 gün sonra olsun derler makbuz kesmezler. Sabahta baskın yaptığımızda ortaya çıkar. Bu paraların makbuzu yok deriz. Medyaya bu şekilde servis ederiz’ diye düşünmüşler. Güya dosyada gizlilik kararı var. Tabi ben o zaman emniyetteydim. Ben bu haberleri cezaevine girdikten sonra duyuyorum. Sabahın 6’sında basıyorlar. Sabah 9-10 da bütün medyada bizim görüntüler. Hani dosyada gizli kararı vardı. Bütün görüntüler ve para görüntüleri medya da. Masanın üzerine koymuşlar ve şöyle haberler; “Say say para bitmedi.” Bitmedi çünkü hepsi bozuk paraydı. Ayrıca da kâğıt paralar, bozuk para 5 lira, 10 lira, 20 lira tarzında. O yüzden say say bitmiyor. Toplam 314 bin lira. Bir ev bile alamazsınız. Ve bu vakıf yılların vakfı ve istersek 314 bin lira değil 314 milyon lira olsun. Sonuçta bu para vakfın kasasından çıkıyor, evimizden çıkmıyor.
Makbuzun olmadığını nereden biliyorsunuz? On gün emniyette kaldık, bize sormadılar.
Sunucu: Sormadılar mı?
Alparslan Kuytul: Ne mahkemede ne emniyette hiç sormadılar. Bu kadar para çıktı. Bunun makbuzu var mı? Sormadılar? Emniyette verdiğimiz ifadeler de mahkemede verdiğimiz ifade de bunlar var. Resmi bunlar. Bunun lafını bile etmediler. Ama 2-3 saat sonra ‘vakıftan para fışkırdı’ diyerek medyaya vermişler. Halbuki hepsi bozuk para. Daha sonra bu paraların makbuzu çıkınca rezil oldular.
Operasyondan 3-4 gün sonra kayyum atadılar. Vakfa atanan kayyum, vakfa girip bakınca orada bir sürü evrak olduğunu görüyor. Emniyeti ya da savcılığı arıyor ve ‘burada bir sürü evrak var onları almamışsınız’ diyor. Polisler tekrar gelmişler, evrakları da makbuzları da alıp savcılığa götürmüşler. Savcı bunu bildiği ve makbuzu da bulduğu halde ‘iddianameyi, paranın makbuzu bulunmamıştır’ diye hazırladı.
Sunucu: Bulduğu halde?
Alparslan Kuytul: Evet, bulduğu halde. Makbuzlar operasyondan 6 gün sonra çıktı. Daha biz emniyetteyken, daha mahkemeye çıkmamışken. İddianame ise 6 ay sonra hazırlandı. Ve bu parayı bağışlayanların kimler olduğu da belli. Onları da çağırıp sorabilirlerdi. Bunları yapmıyorlar.
Sunucu: Parayı bağışlayanların da kimler olduğu belli ve makbuzda da isimleri yazıyor.
Alparslan Kuytul: Tabi makbuzda bağışlayanın ismi yazıyor. Onlar da belli, onları da çağırmıyorlar. Bize de sormuyorlar çünkü proje bunun üzerine kurulmuştu. Bütün proje bu: “Akşam bağış toplantısı yapılacak. Sabahleyin basarız, paraları buluruz. Nasılsa makbuzu eksiktir. Ordan tuttururuz.” Bütün proje bunun üzerine kurulduğu için, ‘makbuzu bulduk deseler’ o zaman nasıl hapse atacaklar?
Kaldı ki ben ‘Vakfın Başkanı’ değilim. Vakfın başkanı dışarıda. Vakfın muhasibi dışarıda. Yönetim kurulu üyeleri dışarıda. Ben vakfın kurucusuyum. Hiçbir zaman da başkanlık yapmadım. Ben makbuzu görsem tanımam. Benim makbuzla işim yok. Ben mi makbuz keseceğim?
Eğer makbuz eksik olsaydı bile, makbuz bu sonra da kesilebilir. Bu bütün vakıflarda eksik yapılabiliyor. Sonradan tamamlanır, olur yani. Bütün mağazalarda, bütün holdinglerde, bu tür hatalar olur. Ama çok şükür hata da yok. Makbuzların hepsi de o gece kesilmiş. Ve bilmezden geliyorlar. Sonra biz bunu hepsinin olduğu mahkemede ispat ettik. 11 ay sonra mahkemeye çıktım ve ilk duruşmada tahliye oldum. Zaten benden evvel diğerleri de tahliye olmuştu, bizde tahliye olduk. Ama tekrar müdahale ettiler. Ankara’dan talimat geldi ‘tekrar tutuklayın’ dediler. 3 ay dosyayı inceleyen 3 tane hâkim, 3 gün de mahkeme sürdü. Ondan sonra bizi tahliye etti. İddianame boş, hiçbir şey yok. Ve ‘nasıl bırakırsınız’ diye yukarıdan talimat geldi, 24 saat içerisinde tekrar tutukladılar. Evimde doğru düzgün bir yemek bile yiyemedim. Bolu’dan çıktım ve eve varana kadar zaten ertesi gün öğlen oldu ve doğru düzgün yemek bile yiyemedim. Akşam tekrar beni geri aldılar. Gecenin saat 01.00’inde, tekrar mahkemeye çıkardılar, tekrar tutukladılar. Yani göstermelik bir mahkeme düzenlediler. Maksadın dışına çıkmış dediği; Güya bu bağış paralarının makbuzları bulunmamış.
Sunucu: Para üzerinden. Kaynağı mı bulunmamış?
Alparslan Kuytul: Evet. Kaynağı belirsiz para. Sen kaynağı sordun mu ki sana söylemediler? Bir kere bu benim işim değil, beni niye tutukluyorsun? Ben vakfın kurucusuyum. Hedefin ben olduğu, her taraftan belli… Çünkü konuşmacı benim, konuşan benim, eleştiren benim.
Sunucu: Bakıyorum, gerçekten konuşmalarınız sosyal medyada çok ilgi görüyor. Bende takip ediyorum. Sonuç olarak bu dava; Siyasi hedefi olan bir konu diyebilir miyiz? Çünkü siz biraz önce ‘biz yanlışa yanlış diyoruz’ demiştiniz.
Alparslan Kuytul: Evet
Sunucu: Vakıf olarak önce yanlıştan başlıyoruz dediniz. Siyasi anlamda da iktidarı da muhalefeti de eleştiren videolarınız var. Tarafsız bakıyorsunuz. Sonuçta bu olay; yargı anlamında da güç iktidarda olduğu için, siyasi anlamda da üzerinize bir baskı olduğunu gösteriyor.
Alparslan Kuytul: Tabi. Dosya zaten tamamen siyasi…
Sunucu: Siyasi diyorsunuz…?
Alparslan Kuytul: Operasyon yapıldı. 10 gün Emniyette kaldık sonra tutuklandık. Hiçbir gerekçe yok. Gösterdiği gerekçe: “O zaman Suriye’ye Zeytin dalı operasyonu başlamıştı ve ben bunu eleştirmişim. Halbuki ben orda da bu operasyonu yapmayın demedim, yanlış da demedim. Benim dediğim şuydu: “Dikkat edin bu tuzak olabilir. Sizi büyük güçler tuzağa çekiyor olabilir. Girmesi var, çıkması var. Girmek kolay, çıkmak zor. Dikkat edin, tuzağa düşmeyelim.” Hepsi bu…
Sunucu: Yani bir uyarı anlamında.
Alparskan Kuytul: Evet bu. Zaten konuşmanın tamamını dinlediğiniz zaman göreceksiniz. Ve bu konuşmaların hepsi mahkemede. Ve o mahkeme de beni ilk duruşmada tahliye etti.
Şöyle anlatayım konu birbirine karışmasın. Yani operasyondan 10 gün sonra tutuklandık. 6 ay sonra iddianame hazırlandı. İki dosyaya ayrıldı. Birincisi; FETÖ’ye yardım, PKK’nın propagandası şeklinde.
Sunucu: FETÖ’ye yardım, PKK’nın propagandası şeklinde…?
Alparslan Kuytul: Evet. O dosya öyle bir dosyaydı. İkincisi; ‘Suç örgütü’ dosyası. Yani vakfı ve vakfa gidip gelenleri suç örgütü olarak suçladılar. Bu suçlama; insan lekelemenin, bir insanı gözden düşürmenin, itibarsızlaştırmanın yolu. Ama bakın o diğer dosyadan da terör dosyasından da ilk duruşmada tahliye oldum. 9 ay sonra mahkemeye çıktık. 9 ay bu arada yatmış oluyorsunuz. Türkiye burası… Adaletin olduğu ülkede…
Sunucu: Pardon mu deniliyor sonrada?
Alparslan Kuytul: Evet. Adaletin olduğu ülkede; önce suçun delilleri olur. Sonra kişiye savunma hakkı verilir. Suçluysa tutuklanır. Adaletin olmadığı ülkede; önce insanlar tutuklanıyor. Sonra suç icat ediliyor. 1-2 yıl sonra ‘kendini savun’ diyerek savunma hakkı veriliyor. Eğer ispat edebilirseniz ve yukarıdan büyük bir talimat gelmediyse ‘pardon’ deyip bırakıyorlar.
İki dosyadan da ilk duruşmada tahliye olmam neyi gösteriyor? Ne terör propagandası yaptım ne de suç örgütü. Ben hayır örgütü kurdum. Evet bir örgüt var ama hayır örgütü var. Bu kadar insan geldi gitti, bu kadar yıllık vakıf, bir tane olay yok. Eğer böyle bir şey olsa bu kadar insanın geldiği gittiği yerde yüzlerce olay olması lazımdı. Bir tane şikayetçi yok. Suç örgütü diyorlar, bir tane şikâyet olmaz mı? Adnan Oktar hapse atıldı. Yüzlerce şikâyet vardı. Biz de bir tane şikâyet yok. Ellerinde doğru düzgün bir tane tanık yok. Gizli tanık uydurdular. Gizli tanık kimse bilmiyor, görmüyor, hâkim onunla konuşuyor. Soru bile soramıyorsunuz. Gizli tanığın ne olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Dinlemek için tıklayınız;