Bugün adalet yanlısı yüzlerce insan, İstanbul Saraçhane Parkında “Yargı reformunun gerekliliği ve adalet sistemindeki eksikler” konulu basın açıklamasını gerçekleştirmek için bir araya geldi.
Ülkemizin içinde bulunduğu duruma binaen yargının son zamanlarda vermiş olduğu haksız kararları kınamak ve adaletsizliklere karşı birlik olarak ses çıkarmak için toplandılar.
Canlı Yayını İzlemek için;
Başta Alparslan Kuytul Hocaefendi olmak üzere tüm mazlumlar için özgürlük ve adalet istediler. Adalet ve özgürlük talepleri içerisinde geçen programa ise ilgi büyüktü.
Öncü Nesil Derneğinin üstlendiği basın açıklaması organizasyonuna; Öncü Nesil Derneği başkanı Bayram Gölcük,
Mazlumder İstanbul Sekreteri Avukat Yasin Dıvrak,
Özgürder Genel Başkanı Rıdvan Kaya,
Furkan Gönüllüsü Eğitimci Erol Ardıç ve
Alparslan Kuytul Hocaefendinin Avukatı Adem Tural konuşmacı olarak katılım gösterdiler.
Kalabalık grubun teneffüs ettiği birliktelik “Adalet ve Özgürlük” çağrılarının ardından sona erdi.
Öncü Nesil Derneği Başkanı Bayram Gölcük’ün yaptığı basın açıklamasının metni şu şekildedir;
Değerli Hocalarım, kıymetli STK üyeleri, basın mensupları, şehir içi ve şehir dışından programımıza katılan misafirlerimiz ve siz değerli İstanbullular Öncü Nesil Derneği olarak düzenlediğimiz “Yargı Reformunun Gerekliliği ve Adalet Sisteminden Beklentilerimiz” konulu programımıza hepiniz hoş geldiniz.
Merkezi Konya’da bulunan derneğimizin amacı;
1) İlim, kültür, gençlik ve eğitim alanlarında ülkemize ve milletimize katkıda bulunmak, toplumun ahlaki değerlerine sahip çıkmak, İslami ve Ahlaki meselelerini öğrenmek isteyenlerin bu ihtiyaçlarını karşılamak, Kuran öğrenmek isteyenlerin Kuran öğrenebilmeleri için ortam hazırlamak, toplumun manevi gelişimi için manevi içerikli programlar yapmak, Milli ve Manevi ve Ahlaki değerlere bağlı bu konularda toplumuna öncülük yapacak Öncü bir nesil hazırlamayı amaçlamaktadır.
2) Geleceğimizin teminatı olan neslimizi; milletimize faydalı, ilmi ve fikri seviyesi yüksek, edebi, sosyal ve kültürel sahada gelişmiş, asrın gerektirdiği bilgilere sahip ve aynı zamanda milli ve manevi duyguları güçlü kişilik ve ahlak sahibi, milletimize önderlik yapabilecek bilgi ve becerilerle donatılmış Öncü bir nesil yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
Derneğimiz; Her türlü ilmi ve manevi ders, toplantı, seminer, konferans, temsil, kermes, gösteri yürüyüşleri ve etkinlikleri gibi faaliyetler yapmaktadır.
Değerli basın mensupları ve katılımcılar,
Malumunuzdur ki son yıllarda ülkemiz bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Öncü Nesil Derneği olarak tüm darbelere karşı olduğumuzu bilmenizi isteriz. Çünkü darbe, meşru bir hakkın gasp edilmesidir. Ancak bu kalkışmadan sonra önce olağanüstü hal ilan edildi, ardından büyük çaplı operasyonlar gerçekleştirildi. Operasyonlar büyük çaplı olunca birçok mağduriyet yaşandı. Kurunun yanında yaş da yandı. Kişiler hakkında yeteri kadar araştırma- inceleme yapılmadan gözaltılar, gözaltı sürecinde yaşanan mağduriyetler, elde somut delil olmadan uzun tutuklamalar, tutuklamalardan önce yapılması gereken araştırmaların tutuklamalardan sonra yapılması, KHK’lar ile insanların işlerinden atılması, sonrasında beraat ettiği halde işlerine dönememesi, bebekli annelerin cezaevlerinde tutuklu kalması gibi birçok mağduriyet yaşandı.
Herkes bilir ki “suç ispat olunana kadar herkes masumdur.” Daha sonrasında ise mevcut iktidarı uyaran, nasihat eden, eleştiren kim varsa: gazeteciler, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, Alparslan Kuytul Hoca ve fikir insanları hapsedildi. Maalesef yargı bir sopa olarak kullanılıyor.
Biz Öncü Nesil Derneği olarak mağduriyetlerin giderilmesi ve yeni mağduriyetlerin yaşanmaması için yargı reformunun gerekliliğine inanıyor ve adalet sistemimizin yeniden gözden geçirilmesini talep ediyoruz.
Bir devlet adalet ile ayakta durur, adalet kalmadığı zaman toplumda kaos olur, diyorum, katılımınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum ve sözü diğer değerli konuşmacılara bırakıyorum.
ÖZGÜR DER Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın yaptığı açıklamadan alıntı: Kardeşler özellikle son süreçte Türkiye’de estirilen bir takım rüzgarların yansımalarını hepimiz soluyoruz. Adaletsizlik, birtakım maslahatlar adına tevil edilmeye çalışılıyor. Bu noktada altını çizmek isterim ki; hiçbir tevil, hiçbir maslahat anlayışı adaletsizliğin meşru gösterilmesine asla hizmet etmez ve etmemelidir. Adaletten daha büyük bir maslahatımız olamaz. Düşmanlık duyduğunuz bir kavme dahi adaletsizliğe sapmamakla emrolunmuş müslümanlar olarak; hiçbir kimsenin suçsuz yere haksız yere mahkum ve mağdur edilmesini asla meşru göremeyiz.
MAZLUMDER İstanbul Sekreteri Av. Yasin Dıvrak’ın
yaptığı açıklamadan alıntı: Bugün 28 şubatın mağdur ettiği müslümanlar hala içeride. Bizler buna sesiz kalamayız. Kim olursa olsun olsun mazluma sahip çıkacağız. Bugün bu ülkede yargı reformuna ihtiyaç yoktur ben 15 yıllık hukukçu olarak diyorum ki; bu ülkede zihniyet devrimine ihtiyaç vardır.
Zalimlere karşı ses çıkarmak zorundayız susmamak zorundayız!
Müslümanlar olarak, haksızlık karşısında her daim, her yerde ve haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın tepki vermek zorundayız.
Av. Adem Tural’ın yaptığı açıklamadan alıntı:
Selamun Aleyküm, öncelikle böyle bir organizasyon düzenlediği ve bizleri de bu hayırlı faaliyete davet ettiği için Öncü Nesil Derneğine teşekkür ediyorum. Toplumun iyice kutuplaştığı ve hem ülkemizde hem de dünyada mazlum kitlelerin sayısının oldukça arttığı bir dönemde siyasi ve dini görüşüne bakmaksızın herkese adalet talebinde bulunan siz değerli katılımcılara da çok teşekkür ediyorum.
Yargı maalesef bu ülkede hiçbir zaman asli vazifesi olan adaleti sağlama görevini hakkıyla yerine getirememiştir. Adaletin bekçisi olması gereken yargı, zulmün ve haksızlıkların bir aracı haline gelmiş ve gücü eline geçirenlerin elinde bir sopa ve susturma aracı haline gelmiştir. Bu zihniyetten kurtulamadığımız için dün 28 şubat mağdurlarını ortaya çıkaran yargı, bugün de khk mağdurları ile fikir ve düşünce mağdurları olmak üzere birçok mağdur kitleler doğurmuştur.
Yargının amacı adaletin tesisini sağlamaktır. İyi işlemeyen bir yargı sisteminde haksızlıkların ve zulümlerin doğması kaçınılmazdır. Bir süredir kamuoyunda yer alan yargı reformu tartışmaları aslında yargıdaki ciddi problemlerin yetkililer tarafından itiraf edilmesinden başka bir şey değildir.
Bir itiraf da olsa ben bu problemin giderilmesine yönelik girişimi çok anlamlı buluyor ve şekli değil öze ilişkin bir çalışma yapılması gerektiğini düşündüğümü de belirtmek istiyorum. Mevzuata ilişkin ne kadar düzenleme yapılırsa yapılsın, uygulamaya yönelik somut adımlar atılmadığı müddetçe bu reform, mazlumlara boşa umut vermekten başka bir şeye yaramayacaktır.
Yargı reformuyla yapılması gereken en önemli şey yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı üzerindeki kuşkuları gidermektir. Bir ülkede huzur ve güvenliğin yolu, adil bir hukuk düzeninden geçer. Adil hukuk düzeninin temelini de tarafsız ve bağımsız bir yargı oluşturmaktadır.
Yargının bağımsızlığının önemini anlamak için yargısal problemlerin sebep olduğu mağduriyetlere bakmak gerekmektedir. Bu mağdur kitlelerin neredeyse tamamının muhalif görüşlere sahip olması yargının durumunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Ne yazık ki gücü ele geçiren kişiler, yargıyı, muhalifleri susturmak için bir araç haline getiriyor. Bu duruma son verip ülkeyi rövanş cumhuriyeti olmaktan çıkarmak bizim elimizdedir. Gelin bizden olmayanlara duyduğumuz kin ve öfkeyi bir tarafa bırakalım ve adaleti ön plana çıkaralım. “Bir topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletsiz davranmaya sevk etmesin” ilahi emrini yargı reformunun en temel ilkesi haline getirelim.
Hiçbir yargılama yapılmadan onbinlerce kişinin KHK’larla işinden edilmesi, hamile kadınların cezaevlerinde doğum yapması, bebekli annelerin tutuklanması, hasta ve yaşlı olan tutukluların tahliye edilmemesi açık bir zulümdür. Çağrımız, ilahi adalet tecelli etmeden bu hatalardan dönülmesi ve adil bir yargılama yapılarak insanlara haklarının geri verilmesine yöneliktir.
Halime Gülsu’ları, Gökhan Açıkkol’ları ve daha nicelerini toprağa; Alparslan Kuytul hoca gibi birçok fikir adamını da zindanlara gönderen zihniyet elbette kaybetmeye mahkumdu.İlahi adalet er ya da geç mazlumlardan yana tecelli edecektir. Fatma Görmez gibi ölüme mahkum edilen daha birçok KHK’lı için daha da geç olmadan yapılan yanlışlardan dönülmeli ve yargı reformuyla esaslı adımlar atılmalıdır.
Son dönem yargı düzeninin ortaya çıkardığı mağduriyetler zincirinin şimdilik son örneği de Alparslan Kuytul Davası olmuştur. Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı’na yapılan operasyonun üzerinden haksızlıklarla dolu 20 ay geçti. Geride kalan 20 ay içinde Furkan Vakfı Davasında herhalde hukuka uygun alınan tek karar Alparslan Kuytul Hocanın 24 Ocak 2019’da tahliye edilmesiydi. Bu karara ise ancak 24 saat tahammül edilebildi ve evinde tek bir gece dahi kalmadan tekrardan tutuklandı. Tahliye kararı veren heyetin birkaç gün içinde gerekçeli kararını değiştirmesi bu yargılamanın hukuki yürümediğini açık bir şekilde göstermektedir.
Furkan Vakfı davasında tek bir şikayetçi dahi olmadığı halde yargılanan 45 kişiyi dolandırıcılıkla ve suç örgütü kurmakla suçlamak, yargıya olan güveni yerle bir etmiştir. İddianamede suç diye tanımlanan tek bir eylem dahi olmadığı halde sanki büyük bir suç örgütü varmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu iddianamelere dayanarak Türkiye’de yargılanmayacak hiçbir sivil toplum kuruluşu yoktur.
Yapılan bütün haksızlıklara rağmen hukuk sınırlarının dışına çıkmayan ve bütün tahriklere rağmen 20 aydır suça bulaşmayan Furkan gönüllülerinin bu duruşları, onların suç örgütü olamayacağını da göstermektedir.
Sırf sizin gibi düşünmüyor diye bir alime terör damgası vurmaya çalışmanın maalesef 28 Şubat zihniyetinden hiçbir farkı yoktur.
Tarihin hiçbir döneminde bir düşünce insanını, bir hocayı susturmak için ona dolandırıcı iftirası atılmamıştı. Bu duruma ilk defa Müslümanların iktidarda olduğu bir dönemde Alparslan Kuytul hocanın davasında rastladık. Bu işe az veya çok sebep olanlar Allah’ın tokadı gelmeden önce yaptıklarından tövbe edip hatalarından dönmeli ve yaşattıkları tüm mağduriyetleri derhal gidermelidirler.
Sağcı olsun, solcu olsun toplumun birçok kesimi bu davanın hukuki bir dava olmadığını ve Alparslan Hocanın susturulmak için tutuklandığını net bir şekilde görmektedir.
Birtakım makam sahipleri, konuşan ve hakkı söyleyen kişileri kendileri için tehlikeli görüyor olabilirler ama ben Müslüman kardeşleri olarak onlara diyorum ki; konuşanlar değil asıl susanlar ve sizin her dediğinizi alkışlayanlar sizin için tehlikelidir.
Yargı reformu ile, başta KHK’lılar olmak üzere yargının sebep olduğu mağduriyetleri giderelim. Yargıyı, mağdur kitleler meydana getiren bir kurum olmaktan çıkarıp; yeniden adaletin sağlandığı yer haline getirelim.
Son olarak şunları ifade etmek istiyorum; yargıda reform yapmadan önce kalplerimizi ve zihniyetimizi reforme edelim, adalet ve merhameti kuşanarak, kardeşlik ortamını oluşturalım. Hepinize teşekkür ediyorum, Allah’a emanet olun.
Furkan Gönüllüsü Eğitimci Erol Ardıç’ın yaptığı açıklamadan alıntı:
Değerli katılımcılar ve basın mensupları,
Furkan Vakfı; Alparslan Kuytul Hocaefendinin öncülüğünde 1994 yılında tüm resmi izinleri alınarak Adana’da kuruldu. Furkan Vakfı, toplumuna hayırlı işlerde öncülük yapacak öncü bir nesil yetiştirmeyi hedef edinmiş, İslam medeniyetini amaçlamış bir vakıftır. Bu amaçla; İslamî ve beşerî dersler, her yaştan insanın katıldığı sohbetler, toplumun dezavantajlı gruplarına ücretsiz eğitim desteği, konferanslar, mitingler, gezi ve yarışmalar; ihtiyaç sahibi ailelere yardımlar, kardeş aile projeleri, öğrencilere burs gibi sosyal ve kültürel faaliyetler gerçekleştirmiştir.
Yapmış olduğu bu hizmetlerden dolayı halkımızın teveccühünü kazanmış ve Adana il emniyet müdürlüğünden plaket almış olan bu vakıf; maalesef 30 Ocak 2018 tarihinde bir şafak baskınına maruz kalmıştır. Bugüne kadar hep toplumunun hayrını düşünmüş, hiçbir şiddet olayına karışmamış, bir karıncayı dahi incitmemiş, -emniyet tutanaklarında da geçtiği üzere- gerçekleştirmiş olduğu 258 etkinliğin tamamı sorunsuz geçmiş bu vakıf; kurucusu Alparslan Hoca, Vakıf yönetimi ve gönüllüleri terör örgütüyle suçlanmıştır. Mahkeme dosyasında Mit, emniyet ve vakıflar genel müdürlüğünün operasyondan önce cumhuriyet savcılığına “Alparslan Kuytul’un ve Furkan Vakfının hiçbir terör örgütüyle bağlantısı yoktur.” raporu olduğu halde terör örgütü iftirası atıldı. Bu tutmayınca da suç örgütü iftirasına maruz kalındı.
Alparslan Hoca; önce terör örgütü, sonra da suç örgütü mahkemelerinin ilk duruşmalarında tahliye edildi, ancak tahliyesinin üzerinden 24 saat geçmeden yeniden tutuklandı. Hukuken hapiste yatmasını gerektiren hiçbir suçunun olmadığını çıkarıldığı her iki mahkemede almış olduğu tahliye kararları da kanıtlamaktadır. Bu zulüm, memleketi yönetenler açısından bir utanç vesikasıdır. Bu utanç Alparslan Hoca’yı zindana atanlarla birlikte, bu haksızlığa sessiz kalmayı sürdürenlerin yakasından da düşmeyecek, Türkiye tarihinin sayfalarından da silinmeyecektir
Soruyorum sizlere: Hangi suç örgütü ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yardım yapar, öğrencilere burs verir, konferans, miting düzenler, eğitim faaliyetiyle ilgilenir?
Suç örgütü diyorlar ama bu suç örgütünün adını söylemiyorlar.
Suç örgütü diyorlar ama ne gariptir ki bu suç örgütünün bir tane mağduru ve şikâyetçisi yok.
Hakikatte Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı dosyası suç dosyası değil, sus dosyasıdır.
20 aydır tutuklu bulunan Alparslan Hoca tutukluluğunun sebebinin şu 3 sebep olduğunu söylemektedir:
1. Tevhid davasını anlatıyor olmam ve İslam medeniyetini istemem
2. Hükümeti bazı yanlışlarından dolayı tenkit etmem
3. Gizli derin yapıyı ortaya koymam
Kıymetli Katılımcılar,
30 Ocak operasyonunun üzerinden yaklaşık 20 ay geçmiştir. Bu süre zarfında Alparslan Hocanın sevenleri, talebeleri ve gönüllüleri Onun ve Furkan Vakfının uğradığı haksızlıkları ve hukuksuzlukları her platformda dile getirmiş ve meşru eylemler ile farkındalık oluşturmaya çalışmışlardır:
Özgürlük yürüyüşleri, adalet bekleyişleri, Alparslan Hocayla aynı saatte çay-kahve içme etkinliği, her pazar basın açıklamaları, balon uçurma; siyasetçi, gazeteci, hukukçu, STK yöneticilerini ziyaret ve bilgilendirme, sosyal medyada gündem çalışmaları gibi etkinlikler gerçekleştirmişlerdir. Hangi suç örgütü böyle masum ve meşru eylemler gerçekleştirir? Bu etkinlikler esnasında Furkan Gönüllüleri; baskıya uğramış, gözaltına alınmış, para cezaları kesilmiş, haklarında dava açılmış ama bıkmadan, usanmadan yollarına devam etmişlerdir.
Değerli katılımcılar ve basın mensupları,
Maalesef ülke olarak haksızlıkların ve zulümlerin arttığı, adaletin mumla arandığı, hukukun rafa kalktığı, üstünlerin hukuku olduğu zorlu bir süreçten geçiyoruz. Memlekette adaleti gerçekleştirmekle yükümlü yöneticiler her gün daha da çoğalan zulüm ve haksızlıklara son vereceklerine; adaletin, hak ve hukukun sadece edebiyatını yapmakla yetiniyorlar. Her geçen gün toplumu daha çok kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı üsluplarına yenilerini ekleyerek var olan yaraları daha da derinleştiriyorlar. Çözüm sunacakları yerde daha çok problem üretiyorlar.
Alparslan Hocamızın talebeleri, sevenleri ve Furkan Gönüllüleri olarak ülkemizdeki adaletin yeniden tesis edilmesini, haksızlık ve hukuksuzlukların son bulmasını istiyoruz. Ve diyoruz ki:
-Cezaevlerinde mağduriyet yaşayanlar, haksız ve hukuksuz tutulanlar serbest bırakılmalıdır.
-28 Şubat ve KHK mağdurlarının mağduriyetleri giderilmelidir.
-Bebekli anneler yaşlı ve ağır hastalar cezaevinde tutulmamalıdır!
-Fikirlerinden dolayı insanlar cezaevlerinde tutulmamalıdır.
-Alparslan Hoca ve Vakıf başkanı Ali Alagöz serbest kalmalıdır!
Yöneticilerimiz, Fatih Sultan Muhammed Han’ın şu sözünü unutmamalıdır:
“Aklı öldürürsen ahlak da ölür.
Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.
Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür.
Adaleti öldürdüğün gün Devlet de ölür.”
Katılımlarınızdan dolayı siz değerli halkımıza ve basın mensuplarına teşekkür ederiz.
“Yargı reformunun gerekliliği ve adalet sistemindeki eksikler” konulu basın açıklamasından kareler;
Basın açıklamasının tamamını izlemek için tıklayınız;